'Gezi', aktif ve canlı vatandaşlık olgusu!
Avrupa Birliği Komisyonu’nun bugün resmen açıkladığı İlerleme Raporu’nda, 30 Eylül’de açıklanan demokratikleşme paketi ve daha önce devreye sokulan yargı reformu paketlerinden olumlu yönde sözedildi.‘Gezi’ İlerleme Raporu’nda yer alıyor!
“Hükümetin
daha fazla demokratikleşme ve siyasi reformlara yönelik taahhüdünü koruduğu”
mesajının verildiği belgede, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Eylül’de
açıkladığı demokratikleşme paketine atıf yapıldı.
Paketin
içeriğine detaylı şekilde yer verilen belgede, “demokratikleşme paketinin Avrupa
standartları göz önünde bulundurularak uygulanmasının kilit önem arz ettiği”
vurgulandı.

Gezi Parkı olaylarına da değinilen raporda, İstanbul’un
merkezindeki bir projeye karşı başlayan protesto olaylarının daha geniş
taleplerle farklı şehirlere yayıldığı ve protestocular arasında “az da olsa
şiddete başvuranların” görüldüğü anlatıldı.
Belgede,
“Türkiye’de büyüyen ve aktif bir sivil toplum var. Mayıs-haziran döneminde
İstanbul’da ve diğer şehirlerdeki Gezi Parkı protestoları aktif ve canlı vatandaşlık olgusunun
ortaya çıkışını gösterdi” tespitine yer verildi.
AB,
güvenlik birimlerinin olaylar sırasında aşırı güç kullandığını belirtirken,
insan hakları ihlalleri iddialarıyla ilgili olarak görevden uzaklaştırma ve
idari soruşturma uygulamalarının devreye sokulduğunun altını çizdi.

AB’nin
önem verdiği konular arasında yer alan sivil-asker ilişkileri bu yılki raporda
da yer aldı. Sivillerin güvenlik birimleri üzerindeki kontrolünün daha
sağlamlaştığının belirtildiği belgede, Genelkurmay Başkanı’nın görev alanına
girmeyen siyasi konularda baskı uygulamaya çalışmaktan kaçındığına işaret
edildi.
Yeni
anayasa hazırlama çalışmalarının sürdüğü ancak uzlaşıya varılan madde sayısının
60′la sınırlı kaldığına dikkat çeken AB, kuvvetler ayrılığı, etnik referans
içermeyen vatandaşlık tanımı gibi önemli siyasi konularda uzlaşı sağlanamamış
olmasını not ediyor. AB, anayasa hazırlık sürecinde netlik ve şeffaflık
eksikliği olduğu yönündeki görüşünü de metne yansıttı.
Çözüm
süreci
Çözüm
sürecine de değinilen raporda, “hükümetin terörü durdurma ve ülkeyi terk eden
PKK üyelerine güvenli geçiş sağlama konusunda kararlı hareket ettiği”
belirtiliyor.
Belgede,
“Hükümetin barış süreci inisiyatifi dönüm noktası oldu ve Kürt aktörlerin güçlü
katılımı sağlandı. Güneydoğu’nun ekonomik ve sosyal kalkınmasını
kolaylaştıracağı umudu paralelinde Kürt meselesi ve çözüm yöntemleri genişçe
tartışıldı” ifadesi kullanıldı. Raporda, Avrupa Birliği de dahil olmak üzere
uluslararası toplumun çözüm sürecine destek verdiğinin ve bu sürece kamuoyu
desteğinin artan oranda hissedildiğinin altı çizildi.
İfade
ve basın özgürlüğü alanındaki gelişmeler bu yıl da İlerleme Raporu’nda
eleştirilen unsurlar arasında yer aldı. Eleştirel gazeteciler aleyhine devlet
yetkililerince açılan davaların ve farklı sektörlerde yoğunlaştıkları için
bilginin serbest dolaşımının çok ötesinde çıkarları olan medya sahiplerinin
yaygın otosansüre neden olduğu ifade edildi.
Ergenekon
davasına da değinilen raporda, “Karar, demokratik yollardan seçilmiş hükümeti
yıkmak amacını güden bir suç ağının varlığını tescil etmiştir” deniliyor. Türk
yargı sistemindeki eksikliklerin bu davada da gözlendiği ve bu yüzden kararın
toplum katmanlarının bazı bölümlerinde kabul görmediği vurgusu da belgede yer
alıyor.
AB
Komisyonu, azınlık hakları, Alevilerin karşılaştığı sorunlar, Heybeliada Ruhban
Okulu’nun açılmaması ve Kıbrıs sorunu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun
(HSYK) yapısı adalet sistemindeki aksaklıklar gibi konularda da daha önceki
belgelerde yer alan tespit ve eleştirilerini büyük ölçüde korudu.
“Türkiye stratejik ortak” vurgusu
AB
Komisyonu tarafından İlerleme Raporu’yla açıklanan Strateji Belgesi’nde de dış
politika alanında Türkiye’yle sürmekte olan işbirliği ve diyaloğun önemine vurgu
yapılıyor.
Türkiye’nin,
enerji güvenliği açısından da olmak üzere stratejik bir konuma sahip olduğu ve
önemli bir bölgesel rol oynadığı ifade edilen belgede, “Türkiye aday ülke ve AB
için stratejik bir ortak. Türkiye geniş ve dinamik ekonomisiyle AB’nin önemli
bir ticaret ortağı ve gümrük birliği sayesinde AB’nin rekabet edebilirliğinin
değerli bir tamamlayıcısı” deniliyor.
Belgede,
AB-Türkiye ilişkilerinin potansiyelini tam anlamıyla kullanmanın en iyi yolunun
aktif ve inanılır bir katılım müzakeresi çerçevesinde mümkün olduğu
kaydediliyor.
Katılım
müzakerelerinin yeniden ivme kazanmaya ihtiyaç duyduğu ve bu çerçevede bölgesel
politikalarla ilgili 22 numaralı başlığın açılmasının üç yıllık durgunluğun
ardından önemli bir adımı temsil ettiği vurgulanıyor.
Siyasi
iklimdeki kutuplaşmaya ve uzlaşı eksikliğine dikkat çekilen belgede, Türkiye’nin
AB’yle ilişkilerinde öncelikli konuların başında yer alan vize muafiyeti
konusuna da değiniliyor.
Belgede,
ilişkilere yeni bir ivme kazandırabilecek ve her iki taraf için da somut yarar
sağlayabilecek vize liberalizasyonunun ilk adımlarının geri kabul anlaşmasının
imzalanması ve eşzamanlı olarak vize diyaloğuna başlanması olduğu
belirtiliyor.
Dış
politikada Türkiye’nin özellikle geniş komşuluk alanında önemli bir rol
oynadığının altının çizildiği belgede, “Daha birleşik bir muhalefet
oluşturulmasını destekleyerek ve ülkelerinden kaçan Suriyelilere yaşamsal insani
destek sağlayarak Suriye konusunda özellikle önemli bir rol oynadı” denildi.
Türkiye’nin
işleyen piyasa ekonomisi olduğunun kaydedildiği belgede, AB müktesebatına uyum
bağlamında iyi ilerleme sağlanan alanlar malların serbest dolaşımı, mali
hizmetler, enerji, bölgesel politikalar, bilim ve araştırma ile eğitim ve kültür
olarak sıralanıyor.
Sözcü