İlelebet Türkiye Cumhuriyeti...



SivriSinekCaz

90 Yıllık Cumhuriyet!…

Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN 
“Cumhuriyet nedir?” sorusunu her ülke yurttaşı ayrı yanıtlayabilir. İtalyan için demokrasi, İranlı için İslam rejimidir,…. vs…. Türk vatandaşı için Cumhuriyet, esaretten kurtuluş, özgürlük, yurttaş ve birey olmak ve daha ileri olarak egemenliğin sahipliği dolayısı ile iktidarın asıl sahibi olmak anlamına gelir. 

Dinci kuşatmanın çoğaltıldığı bugün çok daha fazla önemlidir “Cumhuriyet nedir?” sorusunun yanıtı. 90 yıllık bir ömür insan için uzun, devlet için genç sayılır. Nitekim Atatürk; “Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır…” diyerek bizlere, yani “egemenliğin asıl sahibi sizsiniz” dediği Türk milletine, kurulan rejimi sonsuza kadar yaşatma görevi vermiştir.

Gelin görün ki; her geçen gün Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet’in bir yapı taşı sökülerek, Cumhuriyet’in laik niteliği ortadan kaldırılmış, yürürlükte olan anayasanın dördüncü maddesinin “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” dediği; Cumhuriyet’in niteliklerini sayan ilk üç maddenin değiştirilmesi çabaları yeni anayasa yapma bahanesi ile yoğunlaştırılmıştır. Cumhuriyet devletin yönetim biçimidir. Bu biçime öz veren, değiştirilemez maddeler içindeki hükümlerdir. Devletin bu nitelikleri O’nun demokratik olmasının da ön koşuludur. Bu koşulların yerine getirilmesi, yine anayasanın tanımladığı kurumlar eliyle ve anayasa ve yasa kuralları çerçevesinde mümkün olacaktır. Nerede? Hukuk devletinde!… Hukuk devleti nedir? En basit tanımı ile vatandaşlarına hak ve özgürlükleri tanıyan ve bunu hukukla güvence altına alan devlettir. Yasa yapma keyfiyeti hukuk ile bağdaşmaz. Tam tersine, yasa ile hukuk yok edilebilir.

Peki, Türkiye hukuk devleti mi? “Genç Bakış” programında İstanbul Süleyman Şah Üniversitesi öğrencilerine yöneltilen bu soruya tek bir parmak kalkmıyor. Sokakta yapılan röportajda da soruyu kavrayamayan bir iki hukuk bilmez hariç, yurttaşların hepsi “yok” yanıtını veriyor. Hukukun olmadığı yerde adalet olur mu? Adaletin olmadığı yerde barış olur mu? Devletin varlık sebebi nedir? Devletin asıl amacı, sosyal barış ve adaleti sağlamak, yurttaşların huzur ve güven içerisinde yaşamasının koşullarını yerine getirmek değil mi?..

Türkiye’de bugün “demokrasi” adı altında, Cumhuriyet’in temel niteliklerini pekiştirerek ulus devleti güçlendirmek yerine; “demokrat” olmayı ayrıştırıcı söylemlere indirgeyen bir ana akım düşünce ile beyinler yıkanıyor. Öyle ki artık Türküm demek ırkçılık ve demokrat olmamakla özdeş gibi yansıtılmakta. Diğer tüm kimlikleri sahiplenmekle demokrat olunuyor. İslami söylemler ve yaşam biçimlerini dayatmak demokratlık, bunlara karşı durmak demokrasiyi istememek olarak anlatılıyor. Özgürlükler herkes için eşit olarak değil, bir kısım yurttaş üzerinden tanımlanıyor. Buna da “farklılıkların farkında olmak” gibi süslü bir kavramla kılıf geçiriliyor.

Cumhuriyetin özünden uzaklaştıkça, otoriter, baskıcı rejimin soluğu biraz daha hissedilir oluyor. Türkiye’de Cumhuriyet’in kuruluş sürecini tek partili özelliği nedeniyle eleştirenlerin bu süreçle ilgili şikayetleri olmak bir yana, koşulsuz destek veriyor olmaları yaman bir çelişki. Kuruluş sürecinde Batılı ülkelerde hüküm süren otoriter rejimler üniformalı ve baskıcı iken, bu rejimlerin ideolojik bir içeriği vardı. Türkiye’nin otoriter sürecinin tek partisi özgürlüklerin yolunu açarken; günümüzün fiili tek parti rejimi, özgürlükleri kendi ideolojisinin yaygınlaştırılmasında araç olarak kullanıyor. Sadece söylemlerin değil, dinsel motiflerin, simgelerin, sembollerin, giysilerin kullanılması her geçen gün artarken, Cumhuriyet’in laik niteliği de fiilen dönüştürülmüş oluyor. 

Tek partili süreçte özgürlüğün yolunun açıldığı büyük dönüşümleri gerçekleştiren bir ülkede, çok partili görünüş içinde totaliter özlemlerin kurumsallaşıyor olması büyük çelişki. Türkiye Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinden her geçen gün biraz daha uzaklaştırılırken, direnenlere büyük bedeller ödettiriliyor. Bir bayram günü akşamında adeta baskın yapar gibi, ODTÜ’de devrilen ağaçlar, 90 yıllık Cumhuriyet’e sımsıkı sarılan bir kurum üzerinden tüm yurttaşlara bir gözdağı değilse, nedir? Yurttaşların söz hakkının olmadığı, yönetenlerin kararlarının tartışılmaz ve kesin olduğunun telkini yapılan bir ülkeye dönüşmüş olmamızı sorgulamamız gerekirken, sanki her şey yolunda gidiyormuşçasına Cumhuriyet’i kutluyor gibi yapmak ve balo ortamlarında Cumhuriyet’ten yana gibi görünmek yerine, kitlelerle birlikte sokaktaki yerimizi almak ve daha önce başaramadığımızı başarmak, Cumhuriyet’i kitleselleştirmek ve yazık ki bıkmadan anlamını anlatmak gerekiyor. 

“Cumhuriyet sahipsiz değil, bizler mirasçısıyız. Egemenlik yurttaşlar olarak bizlerin hakkıdır. Geçici olan iktidarlar bu hakkın bizim izin verdiğimiz kadarı ile kullanıcısıdır, bizi yok sayanların kendileri de yok hükmündedir” diyebileceğimiz ortam hala var mı? Bunu görmek için Cumhuriyet Bayramı’nda bayramı sokakta kutlamak gerek. 

Cumhuriyetin aydınlığının mirasçısı meşaleyi elinde sımsıkı tutan bizleriz. Meşale elden ele, nesilden nesile geçtikçe yolumuz hep aydınlık olacak. Karanlık tünellere değil, elimizdeki ışığa bakalım hep. 
.
Özgürlüğü tatmış, ışığı, aydınlığı görmüş bir ulusuz biz. 
.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini ilelebet yaşatacağız… 
.
90 Yıllık çınarı yıktırmayacağız.
.
Türk ulusu olarak Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun. 

NOT: 29 Ekim’de İzmir Gündoğdu Meydanı’nda Saat:16.00’da Andımızı okumak üzere toplaşacak yurttaşlar. Tarihin aydınlık süreçleri birlik ve beraberlik ruhunu güçlendirmek için olduğu kadar başta Atatürk olmak üzere, bugün hepimizin varlık sebebimiz olanlara minnetimizi sunmak, saygı ve sevgi ile anmak için bir fırsattır.

İlk Kurşun
➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..