AKP koalisyonundan kurtulmanın yolu








HİÇ BİR KOALİSYON 

BUNDAN DAHA KÖTÜ OLAMAZ
.

Prof.Dr. Recep AKDUR
Koalisyon kelimesinin etimolojik kökü, Latincedeki beraberce büyümek anlamına gelen coalitio kelimesidir. Diplomaside birkaç devletin başka bir devlete/devletler grubuna veya eyleme karşı geçici olarak birleşmesi anlamına gelir. Örneğin NATO, Avrupa devletleri ile ABD’nin sosyalist ülkelere karşı yapmış olduğu bir koalisyondur. Fransız İhtilali’ne karşı Avrupa devletlerinin oluşturduğu ittifak ise, bir eyleme karşı olan koalisyonun örneğidir.
Politik yaşamda birden çok düşünce grubu ya da siyasi partiye bağlı kişilerden oluşan geçici birlikteliklere koalisyon deniyor. Genellikle birden çok partinin bir araya gelerek hükümet kurması anlaşılır. Ayrıca birden fazla düşünceye sahip grupların/hiziplerin bir araya gelerek bir parti oluşturmasına da iç koalisyon deniyor. Demirel başkanlığındaki Milliyetçi Cephe bir dış/partiler koalisyonu iken, Özal’ın ANAP’ı Erdoğan’ın AKP’si iç koalisyon örnekleridir. Özet bir söylemle siyasette dış ve iç koalisyonlardan söz edilir.

Çoğunluk yöntemine dayalı, yani parlamentoya halktan aldığı oydan çok daha fazla milletvekili sokan seçim sisteminde, bir parti salt çoğunluğu kolayca elde edebilir. Kendi hükümetini kurabilir ve güvenoyu alabilir. Buna karşılık partilerin parlamentoya halktan aldıkları oy oranına benzer sayıda milletvekili soktuğu nispi temsil sisteminde genellikle tek bir parti çoğunluğu sağlayamaz. Bu nedenle de nispi temsil sisteminin olduğu ülkelerde koalisyon hükümetlerine daha çok rastlanır. Başta İsveç olmak üzere, İskandinav ülkeleri Benelüks Ülkeleri, Fransa, İtalya, Avusturya, İrlanda, Japonya, İsrail, Pakistan ve Hindistan uzun süre koalisyon hükümetlerince yönetilen ülkelerden bazılarıdır. Koalisyonların kendine göre avantajları olduğu gibi sakıncaları da vardır.

Osmanlı Devleti ilk iki üç padişah bir yana bırakılır ise, tarihi boyunca çok taraflı bir dış ve iç koalisyonlarca yönetilmiştir. Hem de ne koalisyon. Etnisiteler, dinler ve sınıflar koalisyonu. Tam bir aşure. Koalisyonlar iktidara egemen olduktan sonra, padişahların tartışmalı Türklükleri bir yana bırakılır ise Türkler hiçbir zaman iktidar olamamış, iktidar olmak bir yana Topkapı’nın en dış surundan içeriye bahçıvan olarak bile girememiştir. Her türlü mikro milliyetçilik serbest, yalnızca Türk milliyetçiliği ayıp onun da ötesinde yasak sayılmıştır. Bu asimetrik algılama ve uygulamalar neredeyse Türkü yurttaş saymama noktasına kadar varmıştır. Koalisyon yapmayı beceremeyen onun da ötesinde koalisyonu ayıp sayan Türkler hiçbir zaman iktidar ortağı olamamıştır.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı her türden ırkçılığı dışlayarak, Anadolu’da yaşayan tüm grupları kucaklayan bir koalisyon ile kazanmıştır. Kurtuluştan sonra yaşanan uluslaşma süreci aslında Türklerin itibarlarının iade edilmesi ve diğer etnik gruplarla eşit düzeyde bir koalisyon üyesi yapılması sürecidir. Başka bir anlatımla Atatürk tarafından kurulan Cumhuriyet Halk Partisi özünde etnik gruplar ile sosyal sınıflar arasında yapılmış olan bir iç koalisyon partisidir. İçinde her türlü mezhebin, etnisitenin padişahçısının, hilafetçisinin ve cumhuriyetçisinin bulunduğu bir koalisyondur. 

Şöyle ya da böyle 1950’li yıllara dek iktidarda kalan bu koalisyon bu tarihten itibaren çatlamış, karşısında da muhafazakarların demokratların ve gelişen sosyal sınıfların yeni bir iç koalisyonundan oluşan Demokrat Parti seçimleri kazanarak CHP’yi alt etmiştir. Bu tarihten itibaren de Türkiye siyasetinde sağ ve sol diye tanımlanan kanatlar oluşmaya başlamıştır. Önce Süleyman Demirel, Arkasından Özal ve nihayet günümüzde de AK Parti iktidarları hepsi de birer iç koalisyon iktidarlarıdır. 

Türkiye siyasetinin sağ kanadı 1950 yılından bu yana Demokrat Parti, Doğru Yol Partisi, ANAP ve AKP gibi iç, Milliyetçi Cephe gibi dış koalisyonlar oluşturmak sureti ile hep iktidarda kalmıştır. Buna karşılık kısa aralıklar bir yana bırakılır ise sol kanat bu tür koalisyonlar kurmayı bir türlü becerememiştir. Onun da ötesinde Türkiye siyasetinin sol kanadı ciddi bir koalisyon arayışı/denemesi içinde bile olmamıştır. Bu durum Türkiye’ye ve Türk halkına çok pahalıya mal oldu. Demokrasi açısından sürekli bir geriye gidiş yaşanmış ve gelinen noktada Cumhuriyetin Kuruluş Felsefesi ile çağdaş yaşam tarzının tartışıldığı ya da savunulduğu noktaya kadar geriye gidilmiştir. Yurdun ve milletin birliği, bölünmezliği tehlike altınadır. Adı Ergenekon konulan Türkün yok olduğu iddia edilmektedir. Türk siyaseti tamamen yeniden yapılandırılmış, sağ kanat ve sol kanadın varlığı tartışmalı hale gelmiştir. Mücadele ulusun ve vatanın varlığı ve birliği düzlemindedir.

Ulu önder Atatürk, yurdu kurtarırken kurduğu koalisyonu “söz konusu vatan ise gerisi teferruattır” diyerek oluşturmuştur. Günümüz o gündür. Anayasanın girişinde bildirilen değiştirilmesi önerilemez ilkelerini benimseyen, emperyalizmin oyununu bozmak isteyen herkesin ama herkesin hem iç hem de dış koalisyon yapması gereken gündür. Bu tür koalisyonların yol ve olanakları zorlanmalıdır. Atatürk ilkelerinden, Cumhuriyet Felsefesinden yana olan herkes birlikte büyümeli ve iktidar olmalıdır. 

Nasrettin Hoca’ fıkrasındaki şarap örneği, bu millet AKP’de oluşan iç koalisyonun/ şarabın tadını tatmıştır. Bu koalisyondan/şaraptan daha kötüsü olamaz. İstanbul’da Mustafa Sarıgül, Ankara’da Mansur Yavaş, İzmir’de ise Aziz Kocaoğlu, parti her kimi /kimleri belirler ise belirlesin bunların etrafında bir iç koalisyon oluşturarak birlikte büyümek gereklidir. Önce belediyelerde sonra da hükümette iktidar olunmalıdır. Oportunizm, Makyavelizim ve Darül Harb Mücahidi aşuresinden oluşan AKP koalisyonundan kurtulmanın başka bir yolu yoktur. Ne pahasına olursa olsun bu seçimler “kazanılmalıdır”. Bunun yolunun da koalisyondan, oyları birleştirmekten, geçtiği aşikardır. Kitle partisine dönüşemeyen, iç koalisyonlarını oluşturamayanlar hiçbir zaman seçim kazanamaz, iktidar da olamaz.

İlk Kurşun

➽ Paylaş: