Bu bulanık bir süreç te...
Bataktan nasıl çıkacağız?!…

Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN
Giderek daha fazla kişiyi içine çekecek bir derinliği olduğu anlaşılan yolsuzluk batağına iyice saplanan ülkemizin içine sürüklendiği duruma bakarken hicap duymamak elde değil. “O gitsin bu gelsin” oyununa dönüşen siyaset kirlenmenin doruğuna kişilerle sürüklenirken, bu kişilerin bulundukları kurumlar çok derin yara aldılar. Türkiye, yolsuzluk üzerinden hesaplaşıyor görüntüsü ile bir siyasal partinin daha kendi içinden çözülüşüne tanıklık ederken, AKP’nin yerine getirilecek siyasal partiden fazla umutlanmamalı.
Ne mi diyorum? Bu süreci planlayanların alternatifi olmadan bu işe kalkışmaları mümkün mü sizce? Yıpranan AKP’ye yaptıramayacaklarını yaptıracakları bir yapı oluşturmak için alt yapı hazır. Bu yapının içinden Türkiye için umutlanmak isteyenler yakın geçmişe bulundukları yerden değil, geriye çekilerek bakmak zorunda. Umut tacirlerinin söylemleri ile umutlanmak yerine; acı gerçekle yüzleşmeli, bu dip noktasına bizi itenlerin uzattıkları dala tutunarak çıkmaya çalışmamalıyız.
Sağ söylemlerin yerini sol söylemlerin alıp, bölme, çarpma işlemlerine devam eden bir siyaset istenmiyorsa, medya aracılığı ile yaratılan tüm alternatiflere kapanmak gerekiyor. Bir “Milli Mutabakat Hareketi” oluşturarak medyaya karşı toplumu aydınlatacak bir çabaya gerek var. Cumhuriyet’in temel prensipleri ile ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü etrafında, Atatürk ilkelerini, hukuk devletini geri çağıracak bir yapılanma şart.
Tüm kurumları kendi içinden çözen süreci başka nasıl durdurabileceğiz? Başkalaşmaya dur demeden sürüklenmeye “dur” denilemez. AKP dolmuşundan inip başka bir dolmuşa tıkıştırılmak ve bu yolla tüm kurumların elimizden alınışına daha fazla seyirci olmak istemiyorsak, yaşadıklarımızın bir tesadüf olmadığını, planlanan bir sürecin tıkır tıkır işlediğini görmeliyiz.
AKP’nin içine düştüğü durum, kimse için umut değil. Başka bir hezimetin başlangıcıdır. AKP hakkında bilinenler görünür olmuştur. Diğer siyasal partilerden boşaltılan yere yerleştirilen parti, Türk siyasal yaşamındaki misyonunu tamamlanmıştır. Parti başka isimlerle yola devam etse de, artık AK Parti denilemeyecek, her AK deyişte, yolsuzlukla anılır olacaktır. Parti derin yara almıştır.
Sorun artık AKP değildir. AKP sonrasıdır. AKP’nin yarım bıraktıklarını tamamlamaya soyunacak kişiler ve kurumlar üzerinde düşünceler toplaşmalıdır.
Yaşadıklarımız yeterince çirkin, ancak kendini kurtarmak için kaçışanların kahramanlaştırıldığı bir yapı oluşturulması çok daha iç bulandırıcı. Oradan oraya geçerek siyaseti bulanıklaştıran ve her dönemde kendine yer bulan bu kişileri siyaset dışına itmeyi artık başarmalıyız. Hani denir ya: bunlardan ne köy olur ne kasaba…
Yıllar önce bir röportajda söylemiştim: “Siyaset rant ürettiği sürece Türkiye’de yolsuzluklar devam edecektir.”
Şimdi de diyorum ki; batan gemiden kaçanlara yol açan kaypak siyaset zemininde kaypaklar çoğaltıldıkça, dürüst insanlar yer bulamaz olacaktır. Siyaseti dik duruşla yapan, konjonktürle savrulmayanlar siyasete yabancılaştıkça, yaratılan boşluk çıkar siyaseti yapanlarca doldurulacaktır. Kaypak ve başta bulunana biat eden siyaset zemininden ayrılmadan çözüm üretmeye kalkışmak nafile bir çaba olacaktır.
Siyasette kilitlendiğimizi görmek için daha fazla geç kalmamalı, bu süreçte kahramanlaştırılacaklara karşı uyanık olmalıyız.
Türkiye’de bir karşı cephe var, ancak dağınık. Bir toparlanma olmak zorunda. Aksi halde bir tramvaydan indirilip başka bir tramvayda bulacağız kendimizi. Ortalık bu kadar dağınıkken sağlıklı düşünmek zor ve sürüklenmek daha kolay. Aklı öne alacak bir çaba için, kimlerin hangi role soyundukları üzerinde daha dikkatli ve siyasette önümüze konulan mönü hakkında daha temkinli olmaktan söz ediyorum. “Onlar kaybetti, biz kazandık” diye düşünemeyeceğimiz kadar bulanık bir süreç bu. Bu boz yap oyununda hepimizin kaybettiğimizi anladığımızda çok geç olacak demek istiyorum.
Oyunu izlerken, kurgusu ve kurgulayanlar hakkında düşünmez ve medya güdümünde sürüklenmeye devam edersek vay halimize.
İlk Kurşun