Allah’a şirk koşan yalakalık...
.ALLAH’IN VASIFLARINI TAŞIYAN ZATA BAKINIZ
.
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Sonunda Tayyip Bey‘i Allah da yaptılar. Daha doğrusu Allah’a şirk (ortak) koştular.
AKP Düzce milletvekili olan bir kendini bilmez, yalakalığın dozunu kaçırınca, Tayyip Bey’in, Allah’ın tüm vasıflarını taşıdığını söyleyerek, onu, Allah’a şirk (ortak) koşuyor ve paralel devlet yanında, bir de paralel ve ortak bir tanrı yaratıyor.
Bunların genlerinde var, paralel bir takım oluşumlar ve ortaklıklar yaratmak.
Tayyip Bey’i, haşa huzurdan, Allah ile bir tutan ve ona ortak koşan benzetmeyi yapan AKP milletvekili, yalakalık bir yana, kendince haksız da sayılmaz.
Adam ne yapsın, etrafına bakıyor, Tayyip Bey’e; AKP içinde hiç kimse karşı çıkamıyor, tüm hatalarına rağmen, kendisini kimse eleştiremiyor, kendi fikrini beyan edemiyor, Tayyip Bey, emrindeki milletvekillerine yatınız diyor, yatıyorlar, kalkınız diyor, kalkıyorlar, parmaklarınızı kaldırın diyor, parmaklarını kaldırıyorlar, parmaklarınızı indirin diyor, indiriyorlar, sözüm ona, kariyer ve şahsiyet sahibi koca koca adamlar, bir dediğini iki yapmıyorlar, her şeyin en iyisini siz bilirsiniz diyorlar, ülkemizdeki AKP yandaşları dışında kalan çok az sayıdaki bir muhalif grup dışında, hiç kimse, onu eleştiremiyor, seslerini çıkaramıyor, yeter artık, sandıktan çıktım diye, Anayasayı ve yasaları çiğnemeye hakkın yok diyemiyor, Türk Halkı, sanki insan üstü, dokunulmaz, kendisine söz söylenemez, her buyruğuna itaat edilen bir varlıkla karşı karşıya, ne yapsın, biraz da yalakalığından olsa gerek, ağzından kaçırıyor ve Tayyip ERDOĞAN, Allah’ın tüm vasıflarını üzerinde taşıyan adamdır diyerek, onu Allah’a şirk (ortak) koşuyor ve büyük bir günah işliyor.
İnsan, ister istemez, işlediği bu günaha deyse bari diyor.
AKP Düzce Milletvekili olan şahsın, günahların en büyüğüne girmesine neden olan, Allah’a şirk (ortak) koştuğu Tayyip Bey’e bakıyoruz, kendisinin, bu vasıflarla uzaktan yakından bir ilgisinin bulunmadığını görüyoruz. Zira;
On bir yıldan bu yana, ülkeyi ezici bir çoğunlukla tek başına yönetiyor, astığı astık, kestiği kestik, ülkenin yönetiminde cemaat ile illegal bir ortaklık kurmuş, cemaate yargı ve emniyet içinde kadrolar vermiş ve bunun karşılığında, seçimlerde cemaatin desteğini almış, cemaatin yargıya ve emniyete yerleştirilen kadrolarının yardımlarıyla, düzmece belgelere, ihbarlara ve dijital delillere dayanarak, Türk Ordusuna kumpas kurulmuş, hukuk dışı operasyon, soruşturma ve yargılamalarla, Türk ordusuna karşı açılan Balyoz, Ergenekon ve benzeri davalarla büyük darbeler vurulmuş, askeri vesayete son verilerek, Tayyip Bey iktidardaki iktidarsızlığına, cemaat ve onunla kurduğu ortaklık sayesinde son vererek, gerçek anlamda her şeye muktedir bir siyasal iktidar olmuş ve cemaatin devlet içinde iyice güçlendiğini ve bir gün kendi iktidarına da zarar verebileceğini fark eden Tayyip Bey, cemaat ile kurduğu bu illegal ortaklığa son vermenin zamanının geldiğini anlamış ve cemaati, dershaneler üzerinden vurup zayıflatmak amacıyla, dershanelerin kapatılmalarını gündeme getirince olan olmuş ve cemaat ile araları yavaş yavaş açılmaya başlamıştır.
Fırtınadan önceki sessizlik dönemine girildiğinde, cemaat ile aralarındaki köprüleri tamamen atmak istemeyen Tayyip Bey, alttan almaya başlamış ve cemaate sitem etmekle yetinerek, “ne istediniz de vermedik” demek zorunda kalmıştır.
Cemaat ile Tayyip Bey arasındaki devlet kadrolarını aralarında pay ettikleri illegal ortaklık ve koalisyonun şifresi, “ne istediniz de vermedik” sözünde gizli olup, bu söz Tayyip Bey’in, devleti Cemaat ile birlikte yönettiklerinin açık bir delili ve itirafı olarak, arşivlerdeki yerini almıştır.
Nihayet, 17 Aralık da yapılan ve Tayyip Bey’in dört bakanının da isimlerinin karıştığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ve soruşturması bardağı taşırmış, öküz ölmüş ve Tayyip Bey ile Cemaat arasındaki ortaklık, yerle bir olmuştur.
Tayyip Bey de karşı atağa geçerek, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu hükumetine yönelik bir darbe olarak nitelendirmiş, kendi hür iradesiyle cemaatle yaptığı koalisyonu inkar ederek, cemaati, kendi bilgisi dışında devlet kadrolarına gizlice sızan bir çete ve örgüt olarak ilan ederek, halkımızı kandırmaya çalışmış ve devletin yargısına ve emniyetine sızan cemaat kadrolarını, eliyle koymuş gibi, tek tek tespit ederek görevlerinden almak suretiyle, büyük bir temizlik harekatına girişmiş ve cemaat tarafından ortaya çıkarılan yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarını, eldeki somut delillere rağmen, görmezlikten gelerek inkar yoluna sapmıştır.
Evet, doğrudur, seçimlerin yaklaştığı bu dönemde, cemaat tarafından ortaya sürülen, bir zamanlar Tayyip Bey tarafından el üstünde tutulan Balyoz ve Ergenekon davalarının savcıları tarafından yürütülen 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ve soruşturmaları, Tayyip Bey’in iktidarını itibarsızlaştırarak, onu sandıkta devirme amacına matuftur.
Ancak, bu amaç, Tayyip Bey’in dört bakanının ve bir banka genel müdürünün adlarının karıştığı, elde edilen para kasaları, para sayma makineleri, ayakkabı kutuları içine gizlenmiş milyonlar değerindeki dolarlar ve telefon dinleme tutanakları ile sabit olan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının gerçekliğini ortadan kaldıramaz.
Tüm bu olup bitenlere ve ortadaki çıplak gerçeklere rağmen, Tayyip Bey’in, hiçbir şey olmamış, olup bitenlerden kendisi hiç sorumlu değilmiş gibi, sütten çıkmış ak kaşık görüntüsü vermeye çalışan gayretlerini, mağdur görüntüsü vermesini, istifa edip seçmenlerinden özür dileyecek yerde, seçmenlerinin, ihanet ettiği oylarına ve sandığa sığınarak kendisini ve iktidarını aklamaya çalışmasını, hayretler içinde izliyor ve CHP lideri KILIÇDAROĞLU’ nun, sıkça tekrarlamak zorunda kaldığı, “yalancıdan Başbakan olmaz” sözlerinin kulaklarımızdaki çınlamasını hissediyoruz.
Tüm bu gerçeklere rağmen,büyük bir günah işleme pahasına, AKP Düzce milletvekili olan zatın, Tayyip Bey’i Allah’a şirk (ortak) koşan sözleri karşısında ne diyeceğimizi bilemiyoruz.
Bildiğimiz tek bir gerçek var ki, o da, Tayyip Bey’i bekleyen en büyük ve yakın tehlikenin, etrafını saran yalakaların, onu, Allah’a şirk koşan mertebelere ulaşan övgülerinin olduğudur.
İlk Kurşun
