Çalma – çırpma ve gurur duyma!



“SÖYLESEM TESİRİ YOK,
.
SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL…”


Ali ERALP
SivriSinekCaz
Çocuk baklava çalar, 6 yıl hapse mahkûm edilir.
.
Çocuk 27 lira çalar, 27 ay hapse mahkûm edilir.

 .
Onlarca sapık adam, küçücük bir kıza tecavüz eder, serbest bırakılır…
 
Öğrenci, okuyup, adam olmak için “Parasız eğitim” ister, bu nedenle eylem yapar, tutuklanır. 19 ay tutuklu kalır, 15 yıl hapis istemi ile yargılanır…


Yurtsever asker, Atatürkçü aydın, “Tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye” için mücadele eder, ağırlaştırılmış, müebbet hapisle cezalandırılır.


Amaa iş din tacirine, din tüccarına gelip dayanınca, yargılama birden siyasallaşır… Özelleşir. Evrenselliğini yitirir. 


Örneğin, geniş halk topluluklarının saf, duru dinsel inançlarını istismar ederek, “Yardım” paravanasının arkasında yüzyılın soygununu yapan, çalma – çırpma örgütü “Deniz Feneri” yargılanamaz. Oysa Almanya’da bu kuruluş hakkında soruşturma açılmış, yöneticileri suçlu bulunup, mahkûm olmuştu ve daha sonra yargılama Türkiye’de başlamıştı.

Ne var ki gerçekleri ortaya çıkarmak için çaba gösteren savcılar görevden alınmış, yargı önüne çıkartılmıştı…


Bu yargılama sonucunda savcılar aklandılar. Böylece suçsuz oldukları bir kez daha kanıtlandı…
Ama bu aklanma karşısında onları görevlerine yeniden vermediler ve bunu yapanlar da asla utanmadılar…


Siyasal İslamcılar, teslim alınmış bu yargı düzeninde her şeyi yapabilirler. Her şey mubahtır onlara… Her şey serbesttir…


Vatanlarını bile satarlar. Rüşvet alıp rüşvet verirler. Kara para aklarlar. Fakir fukara ve yetim hakkı yiyerek odalarını dolarlarla, avrolarla doldururlar. Milyonları ayakkabı kutularına saklarlar.
 
Evlerinden çelik kasalar, para sayma makineleri çıkar. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğuna imza atarlar. Trilyonları sıfırlama konuşmaları internete düşse bile, bu konuşmaları inkâr ederler, “montaj” derler…


Suçlular gözaltına alınıp, haklarında soruşturma başlatıldığı zaman, işte tam bu safhada da işe Başbakan, bakanlar karışıp, yargıya müdahale ederler…

Savcılar değiştirilir…


Yargıçlar, emniyet müdürleri görevlerinden alınır…


Yeni atamalar yapılır…


Yasalarla deliller karartılır. Hem de bunu tüm halkın, tüm ulusun, tüm dünyanın gözünün içine baka baka yaparlar… Göstere göstere… 

 
Veee, 70 gün içinde tüm 17 Aralık tutukluları, Reza Zarrab’lar, bilmem kimler tahliye edilir…

 
Tahliye kararında şunlar söylenmektedir:

“…delillerin, iletişim tespiti, dinlenilmesi, kayda alınması ve teknik araçlarla izleme ve neticesinde görüntülerin kayda alınması suretiyle elde edildiği, bu şekilde elde edilen delillerin yan delillerle desteklenmediği sürece tek başına esasa ilişkin delil mahiyetinde bulunamadığı açıktır… (Ergenekon, Balyoz davası avukatları bunu yıllardan beri söylüyorlar ya… A.E)

…Sabit ikametgâhı ve konumları itibarıyla kaçma şüphelerinin olmadığı… Bu durumda tutuklu kalmalarının mağduriyetlerine sebebiyet vereceğinden tahliye hükmü kurulmuştur.”


Peki, 7 yıldan bu yana suçsuz günahsız içeride yatanların “KAÇMA ŞÜPHESİ” var mı? Genel Kurmay Başkanının kaçma şüphesi var mı? Onların sabit ikametgâhı yok mu? Onlar Ağaç kovuğunda mı yaşıyorlar? Siz, binlerce kilometre öteden gelip teslim olan komutanların “kaçma şüphesi”nden nasıl söz edebilirsiniz?

Ondan sonra Başbakan meydanlarda şöyle konuşuyor:
“Adaletin yerini bulacağını biliyordum. Hak yerini buldu. Beklentim bu istikametteydi.” 

 
Arkasından Adalet Bakanı çıkıyor sahneye; hukukla, hukukçularla, aydınlarla ve tüm dünyayla dalga geçer gibi:
“Soruşturma süreci içerisinde verilen tutuklama kararı veya verilen tahliye kararı tamamen mahkemenin takdirinde olan bir konudur” diyor…


Sanki savcıların, yargıçların, emniyet müdürlerinin yerlerini onlar değiştirmemişler gibi…


O da yetmiyor bir de HSYK yasasını yeniden yapıyorlar. 238 personeli yeniden atıyorlar…


Peki, şimdi sormazlar mı adama?

“Ergenekon, Balyoz davaları kumpastır, paralel devlet tarafından hazırlanmıştır…” denildiği halde, bu davalarda neden adalet, hak yerini bulmamaktadır? Mahkemeler, yargıçlar “kumpas, tertip, oyun” itiraflarını en yetkili ağızlardan duydukları halde ve üstüne üstlük Anayasa Mahkemesi “tutukluluk süresi” kararları ortada iken, niçin onları “tahliye” etmezler?


Adalet midir bu şimdi? Hukuk mudur? Türkiye’de hak, hukuk var mıdır? Varsa nerededir? Nerelere gizlenmiştir, saklanmıştır? Aslında bugünkü siyasallaştırılmış yargı düzeninde adalet aramak, abesle iştigal etmek, yani boş işlerle uğraşmak demek değil midir?


Evet, ne yazık ki gerçek budur, sistem böyle çalışmaktadır…“Yani gücü yeten gücü yetene…”


Şu sıralar, dinleme, çalma – çırpma, şantaj, tehdit videoları ile lağım çukuru görünümünü almıştır sevgili ülkemiz… TC, Türkiye Cumhuriyeti, Kaset Cumhuriyetine dönüşmüştür, kasetlerle yönetilmektedir…

Ama halkımız hâlâ bu hırsızlık filminin kahramanlarını meydanlarda binlerle, on binlerle karşılıyor (Gerçi toplanan kalabalıkların çekiminde bile hile yapıldığı ortaya çıktı ya… O da ayrı mesele…) ve haykırıyor meydanlarda:
“Seninle gurur duyuyoruz… Dik dur, eğilme…”


Bir milletvekili de Başbakan için “Allahü tealanın bütün vasıflarını toplamış bir lider” diyor.


Şimdi gel de bu bela, sömürü, kapkaç düzenin içinden çık… 75 Yıldan bu yana bu din sömürüsü devam ediyor… Halk uyutuluyor…


Büyük şair Fuzuli’nin dediği gibi:
“SÖYLESEM TESİRİ YOK, SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL…”


Susmayacağız…
Evet, susmayacağız… Tek başımıza da kalsak, zindanlara da atılsak, yine de gerçekleri haykırmaya, KIRK HARAMİLERİ tahtından indirmek için elimizden gelen çabayı göstermeye devam edeceğiz…


ÇÜNKÜ DEVRİMCİNİN KİTABINDA UMUTSUZLUĞA, KARAMSARLIĞA ASLA YER YOKTUR…

İlk Kurşun

➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..
.com/img/a/