Made in Usa. İkisi de birbirine paralel!

Cumhuriyeti parçalama sürecinde AKP ve Cemaat paralel roller üstlendi. Erdoğan liderliğindeki AKP, ABD’nin BOP’unu uygulamaya sokarken Cemaat “dinlerararası diyalog” çalışmalarıyla Ortadoğu’da İsrail ile uyumlu fakat İran-Suriye-Irak üçlüsüne karşı bir İslami ideolojiyi pompaladı.


AKP-Cemaat kavgasının ortak zemini: ‘Amerikancılık’


AKP-Cemaat kavgası, sistem içi bir kavga olmakla birlikte sistemin çatırdamasının belirtisidir. Sistem çatırdamaktadır, ancak bu durum sisteme alternatif olabilecek bir devrimci seçeneği zorunlu olarak gündeme getirmektedir.

ABD’nin Türkiye üzerindeki iktidarının temel iki ögesi olan AKP ve Cemaat’in her ikisi de hakim medya eliyle “karizmatik” olarak simgeselleştirilen liderlere sahiptir. Her iki liderin de kendi rollerine uygun birer karakteri var: Erdoğan öfkeli, hırçın ve kudretli sıfatlarını imgesinde birleştirirken; Gülen’e ise uysal, bilge, makul sıfatları yakıştırılmaktadır. 

Özellikle, 17 Aralık operasyonundan sonra bu zıt sıfatlar iyiden iyiye derinleştirildi. ABD yanlısı görünmekten çekinmeyen Cemaat medyası Erdoğan’ı zalim ve çılgın, Gülen’i ise mazlum ve alim olarak sundu. ABD yanlısı görünmekten çekinen AKP medyası ise Erdoğan’ı vatansever ve kudretli, Gülen’i ise işbirlikçi ve hain olarak sundu.

Paralellik iki doğru gerektirir: İkisi de birbirine paralel!

Cumhuriyeti parçalama sürecinde AKP ve Cemaat paralel roller üstlendi. Erdoğan liderliğindeki AKP, ABD’nin BOP’unu uygulamaya sokarken Cemaat “dinlerararası diyalog” çalışmalarıyla Ortadoğu’da İsrail ile uyumlu fakat İran-Suriye-Irak üçlüsüne karşı bir İslami ideolojiyi pompaladı. Bu uluslararası rollerin dışında, Türkiye’nin iç siyasetini belirleyen şu ortaklıklara imza atıldı:

1- Kemalist cumhuriyetin ideolojik ve hukuki kazanımları eğitim kurumlarının işleyişi ve yasal düzenlemelerle ortadan kaldırıldı. Buna ek olarak medya eliyle yeni bir antikemalist ideolojik iklim yaratıldı. (Bu süreçte AKP Osmanlıcılığı, PKK ve neo-sol mikromilliyetçiliği, Cemaat ise kozmopolitan bir “sivil toplum” anlayışını savunarak milli bilince saldırdı)

2- Kemalist cumhuriyeti ve bağımsızlığı Avrasya güçleriyle birlikte savunma stratejisini izleyen ve Ortadoğu’da ikinci İsrail demek olan Kürdistan’a karşı çıkanlar Ergenekon ve Balyoz davalarıyla tutsak edildi.

3- Türkiye’nin hakim ekonomik anlayışı olan sıcak para diktasına dayalı rant yaratma ve yaratılan rantlar üzerinden mali sermayenin egemenliğini pekiştiren kredi kullanımlarını arttıran sektörler (inşaat ve hizmet sektörleri başta olmak üzere) geliştirildi.

4- Nitelikli işgücü terbiye edilerek örgütlenme olanaklarının ortadan kaldırılıp taşeronlaşma hızlandırıldı. (Bu iki şekilde yürütüldü: I- Varolan örgütlenmelere baskı yapılarak ve itibarsızlaştırılarak; II- Yandaş meslek örgütleri kurarak)

Tüm bu sürecin sonucunda kendisi karşısında büyüyen ve kenetlenen bir muhalefetin belirmesiyle nitelikli işgücü-girişimci-merkez siyasetlerin eski aktörlerinin birleştiğini ve Ortadoğu’daki başarısızlığını gören ABD, Türkiye’deki güçlerini yeniden yapılanma yolunu seçti (ABD’nin bu yeni stratejisi Teori Dergisi’nin Ocak 2014 sayısında etraflıca işlenmiştir). Bu çerçevede ABD karşıtı siyasetlere sürüklenen nitelikli işgücünü ve sermaye çevrelerini yeniden ABD’ye bağlamak amacıyla ABD’yle el ele yürütülebilir bir muhalefet yaratma görevi Cemaat’e verildi.

Cemaat böylelikle tam olarak elde edemediği iktidar olanağına kapı aralayacak ve AKP eliyle önü tıkanan nitelikli kadrolarının önünü açacaktı.

Paraleller arası mesafe

AKP dar bir çıkar grubunun önderliğinde biraraya gelmiş bir koalisyon ve bir kitle partisi olduğundan kendine tamamıyla bağlı nitelikli kadrolar yetiştirmekte zorlanmaktadır. Cemaat ise bir kadro hareketi ve ticari bir ağ olduğundan yetenekli kadrolarını mevcut iktidar da dahil olmak üzere tüm iktidarların altında yaşayabilen ve onları biçimlendirebilen bir konum elde etmenin peşinde olduğundan mutlak bir hakimiyet peşinde koşan AKP’den rahatsız olmaktadır. Dolayısıyla, bu iki öge arasında uzun erimde uzlaşması mümkün olmayan bir çelişme mevcuttur.

AKP sermaye güçlerini sevk ve idare eden ve kendi yöneticileri de zenginleşen girişimciler halinde bir partiyken, Cemaat kendi gücünü örgütlü bir bütünlük halinde geliştiren, özel olarak da eğitim-sağlık-danışmanlık gibi hizmet sektörlerinde etkinlik gösteren bir ideolojik-ekonomik kadro örgütüdür. AKP’nin ekonomik gücü seferber ettiği sermaye çevreleriyle yürüttüğü ekonomiye güven veren sıcak para kaynaklarına dayanırken, Cemaat’in gücü kendi işletmelerinde istihdam ettiği kadrolarının yönettiği mal varlığına ve uluslararası desteğe dayanmaktadır. Dolayısıyla, ikisi arasında yapısal farklar bulunmaktadır. Cemaat’in uluslararası sermayeden aldığı desteğin ardında sahip olduğu kadrolara ve 1980 sonrası dönemde hemen her iktidarla yürüttüğü başarılı ilişkilere duyulan güven yer almaktadır. 17 Aralık operasyonu sonrasında AKP’ye verilen desteğin ardında ABD’nin Türkiye’deki iktidarını kaybetme ve Ortadoğu’daki varlığında daha geri mevzilere gerileme korkusu yatmaktadır.

AKP iktidarda kalabildiğini gösterdikçe ve Cemaat AKP’nin alternatifi olan bir güç yaratamadıkça ABD bu iki eski dosttan AKP’nin iktidarda kalmasını desteklerken Cemaat’i dokunulmaz kılmaya çalışacaktır. Tam da buna uygun olarak yerel seçimler sonrasında Cemaat-TUSİAD kanadından önde gelenler AKP’ye zeytin dalı uzatmışlardır. En son TESEV’ci Can Paker ekranlarda boy göstermiş, mevcut siyasal iklimde “hiddeti” azalmış bir AKP’den başka bir iktidar adayı bulunmadığını belirtmiştir.

ABD cephesinde hiddetini ve sertliğini ABD’nin dostlarına karşı azaltan bir AKP sürecin geçici bir hakimi olacaktır.

AKP’nin stratejisi: Yerele tutunma, yapısal dönüşüm ve saldırganlık

AKP ise bu süreçte kendisine verilen desteğin geçiciliğini fark ettiğinden yapısal dönüşümlere imza atarak iktidarını korumaya çalışmaktadır. Bu açıdan AKP, ABD’nin desteğini alabilmek için ABD’siz bir yerelleşme sürecini yürütmektedir. Bu anlamda AKP’nin yerel bir güç oluşturduğu söylenebilir. Seçim sonuçları da göstermiştir ki AKP, Türkiye’nin her yerindedir. Oysa, karşıtları Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yoğunlaşmaktadır.

AKP’nin vatansever pozu, milliyetçiler, milli görüşçüler ve dini hassasiyetleri ağır basan niteliksiz işgücünün gözünde yer etmiş; buna karşı Cemaat’in demokrat pozu, bu çevrelerde Cemaat’in Batı işbirlikçisi olarak görülmesine yol açmıştır. Cemaat’in AKP’ye karşısına alarak kendi işlevini açık ettiği ortadadır. AKP ise Cemaat’i karşısına alarak üstlendiği işlevi gizleyebilmiştir. Yukarıda özetlenenler doğruysa, AKP-Cemaat kavgası bozulan koalisyonun ilk aşamasıdır ve kısa vadeli uzlaşmalar söz konusu olabilse dahi nihai bir uzlaşı sağlanamayacaktır.

Aydınlık

➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..