‘Farkında olan gençler’
Gençlik felaketin farkında
Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Allah ile aldatanların tahamülleri de yok, vicdanları da. Bunun içindir ki ‘farkında olan gençler’in haklarını, ümitlerini gasp ederek kendi haramzade çocuklarına Karunî servetler yığmanın gayretindeler. Bunu başarı sanıyorlar. Bunun bir zehirleme, bir cehenneme sevk etme olduğunun farkında değiller. Farkında olamıyorlar, çünkü Allah basiretlerini bağlayıp kalplerini mühürlemiş. Uyanışları ancak cehennemde olacak
Şimdi biz, meselenin farkında olan gençlerin en seçkinlerinden biri olduğunu gördüğümüz A. Topaloğlu’nun tarihsel bir ders gibi duran mektubunu kısmen özetleyerek okuyalım:
“Üniversite 1. sınıfta öğrenciyim. Sizi tam anlamıyla takip etmeye başladığımda lise 3. sınıfa gidiyordum. Yaptığınız televizyon programını aksatmadan ağabeyimle birlikte takip etmeye çalışıyorduk. Toplumun genel kabulleri dışına çıkmanız ve alışılagelmiş şeylerin dışında konuşmanız dikkatimi çekiyor ve bu sayede bir şeyleri düşünmeye, sorgulamaya başlıyordum.
Din hayatımız, toplumsal baskı ve gelenekçi anlayışla şekilleniyordu. Siz ilk defa bunların aksini söyleyerek akla ve sorgulamaya önem vermemizi, Kur'an'ı anlayarak okumamızı söylüyordunuz. Korkmadan düşünmemizi söylüyordunuz. Daha önce kimse bize böyle şeyler söylememişti.”
“Küçüklükten beri Kur'an kurslarına gider ve sadece Kur'an'ı Arapça harflerle telaffuz ederdik. Kimse bize Kur'an'ı anlayarak okumayı söylememiş, kimse insan haklarından, ahlaktan, iyi insan olmaktan bahsetmemişti. Çocuktum ve düşünmekten uzaklaştırılıyordum. Bir şeyleri sorgulamam istenmiyordu. 3 kere cumaya gitmeyenlerin dinden çıkacağı söyleniyordu. Ben de 3 kere cumaya gitmemiştim ve bir süre dinden çıkıp çıkmadığımı düşünüyor, korku içinde geziyordum.”
“Nihayet sizle tanıştım. Artık sorduğum sorulara akla ve mantığa uygun cevaplar bulabiliyordum. Ve en önemlisi bu soruların tümünün Kur'an'da cevabının bulunduğunu öğreniyordum. Sizle tanışmamdan sonra daha çok sorguluyor, daha çok düşünüyordum ve düşündükçe ufkum açılıyor, bir şeyleri daha iyi kavrayabiliyordum. Kur'an'ın dini ile dışarıda yaşanan din çok farklıydı. İnsanlar, farklı şeyler söylediğinizde sizi dinlemiyorlardı. Yaşadıklarının tersine bir şey söylediğiniz anda kâfir olarak nitelendiriliyordunuz.”
“İnsanlar, inandıkları şeyin yanlış olabileceğine ihtimal dahi vermiyorlar. Bir yandan toplumda böyle şeyler yaşanırken bir yandan da prof. unvanlı kişiler çıkıp sizin tam aksinize bunları destekliyor ve gelenekçi dine arka çıkıyorlardı. Evet, onları da dinliyordum, acaba bir şey öğrenebilir miyim diye ama hiçbiri akla ve mantığa uygun şeyler söylemiyordu. Ve en önemlisi sizin düşüncelerinizi belirtirken önümüze Kur'an ayetleri sunmanızın aksine bu prof. unvanlı kişiler hadis patentli şeyler söylüyorlar, her şeyi bu hadisler üzerinden anlatıyorlar.”
“Birçok insan, akıl ve mantığı geri plana atmakta, hissiyat ve sanıyla konuşmakta. Önlerine sürülen Kur'an ayetlerine, doğruluğu belli olmayan hadislerle karşılık vermekteler.”
“Ben şimdi Kur'an'da söylendiği gibi elimden geldiğince aklımı işletmeye çalışıyorum.”