Yalancının Daniskası!



Yalan söylüyor, yalan


Emin ÇÖLAŞAN
SivriSinekCaz
Sevgili okuyucularım, malum şahıs bugün başbakanlık koltuğunda oturuyor. Şimdi cumhurbaşkanlığına aday.

Şimdi bir başbakan düşünün ki, topluma sürekli olarak yalanlar söylüyor.
Cumhurbaşkanlığına zıplamaya soyunan bir aday düşünün ki, aynı şeyi yapıyor.


Bu nasıl iştir, nasıl bir ahlak anlayışıdır?
Her gün dinden imandan söz eden, Allah diyen bir şahıs böylesine pervasız yalanları yüzü hiç kızarmadan nasıl söyleyebilir?


* * * *
Atatürk’ün hastalığı ağırlaşmış, her an vefat etmesi bekleniyordu. 10 Kasım 1938 günü aramızdan ayrıldı.

Anayasa uyarınca Meclis’in yeni cumhurbaşkanını seçmesi gerekiyordu.
Meclis Başkanı Abdülhalik Renda önlemini aldı, 10 Kasım günü vefat haberi gelir gelmez Meclis’i ertesi gün için olağanüstü toplantıya çağırdı.


Meclis’teki CHP Grubu 11 Kasım sabahı toplandı ve Başbakan Celal Bayar milletvekillerine hiç isim vermeden, öğleden sonraki oturumda yeni cumhurbaşkanının seçileceğini açıkladı.


Seçim gizli oyla yapıldı ve İsmet İnönü, bir muhalif oya karşın cumhurbaşkanı seçildi.


* * * *
Şimdi gelelim Tayyip’in yalanına ve toplumu nasıl kandırmaya kalkıştığının açıklamasına.

Konuşmasında aynen şöyle dedi:
“Askerler Meclis’i kuşattı. İsmet İnönü askerler tarafından kuşatılmış, tehdit altında bir Meclis tarafından cumhurbaşkanı seçildi.”


Yani ordumuz ağırlığını koymuş ve İnönü böylece seçilmiş!


O dönemde Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak. Dindar, beş vakit namazında, sağ görüşlü bir Kurtuluş Savaşı kahramanı.


Başbakan Celal Bayar. O da Kurtuluş Savaşı’nın sivil kahramanlarından biri. Sağ görüşlü bir yönetici.


Tayyip “Meclis askerler tarafından kuşatıldı, İnönü öyle cumhurbaşkanı seçildi” derken, hepimizin gözünün içine baka baka yalan söylüyor…
Bunu ya cahilliğinden yapıyor, ya da konuşma metnini hazırlayan danışmanlarının dolduruşuna geliyor.


Yakın tarihimiz ortada. Böyle bir tehdit, böyle bir kuşatma asla olmadı.
O günlerin özellikle muhalif gazetelerini ve sonra yazılan kitapları getirtip okuma zahmetine katlansa, bunu öğrenecek.


Üstelik bu sözleriyle Bayar ve Çakmak’ı da aşağılamaya yelteniyor.


* * * *
Burada kendisine “Senin adaylık konuşmanda İnönü’nün ne işi var” diye sormuyorum…

Çünkü Tayyip işgal altında batık bir ülkeyi kurtaran, yoktan var eden, Cumhuriyet’i kuran, devrimleri yapan Atatürk ve İnönü’nün düşmanı.  

Onlardan nefret ediyor.

İnönü nefretini her fırsatta dile getiriyor da, Atatürk’e bulaşmak onun haddini aştığı için bulaşamıyor.


Bu konuda yapabileceği tek şey var ve onu yapıyor:
“Atatürk” diyemiyor, onun adını ağzına alamıyor!
Aman almasın, Atatürk onun ağzına hiç yakışmaz.


* * * *
Gelelim aynı konuşmasındaki ikinci yalanına. Yıl 1961… 27 Mayıs ihtilali olmuş, seçimler yapılıp yeni Meclis kurulmuş ve cumhurbaşkanı seçilecek. Tutucu kesimin adayı merhum Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil. Değerli bir bilim adamı.

Ancak askerler Başgil’e baskı yapıyor ve adaylıktan çekilmesini sağlıyor. Onun yerine Cemal Gürsel seçiliyor. Ankara’da kalmakta olduğu Barıkan Oteli’nden bir araç ayarlıyor ve İstanbul’dan yurt dışına gidiyor.


Şimdi söz Tayyip’te! İşte kendi ağzından ikinci yalanı. Kürsüde anlatıyor:
 

“…O gün (Ankara’da) Başgil’in yanında olanlar (askeriyeye ait olan) Devlet Lisan Okulu’na götürülerek kendisi için kazılan mezarın gösterildiğini anlatıyorlar.”

Mezar kazılması, Başgil’in korkutulmak için kazılan mezarının başına götürülmesi de tümüyle yalan.


Ali Fuat Başgil’in anılarını anlattığı iki kitabı var:


“Yakın Maziden Hatıra Kırıntıları” ve “Hatıralar.”
Baskıları anlatıyor, demokrasi kesintiye uğramasın diye adaylıktan vazgeçtiğini vurguluyor ama mezar olayı yok!


Zaten Tayyip de yalan söylediğini bildiği için “Başgil’in yanında olanlar anlatıyor” deyip yalanı başkalarına ihale ediyor.


Kim onlar, eğer anlattılarsa nerede anlattılar, yazdılarsa nerede yazdılar?
 

Yok böyle bir şey.
 

Tayyip cumhurbaşkanlığına soyundu ama sürekli yalan söylemekten bir türlü vazgeçemiyor. Üstelik yakın tarihimizi bile hiç yüzü kızarmadan, büyük bir pişkinlikle çarpıtmaya kalkışıyor. İnanılmaz bir şey…

Adaylık konuşmasındaki iki büyük yalanı kanıtladım. Şimdi gelin de böylesine oy verin!


Din sömürüsü dediğin böyle olur

Yine konuşmasından, kendi cümlelerinden devam ediyorum:
 

“Ya Rab, Alparslan gibi kefenimizi giydik, Selahattin Eyyubi gibi zaferin Allah katında olduğuna inandık, Tarık Bin Ziyad gibi arkamızdaki gemileri yaktık. 
Sen ki her şeye gücü yetensin, bu mübarek günde milleti bir kez daha zaferle müjdele Ya Rab” Amin! Adam kefenini giymiş ama saraylarda yaşıyor!

“Ya Rab, çıktığımız bu yolda bizim hareketlerimizi doğruluk üzerine sabit kıl.”


Amin! Evdeki paraları boşalttın mı oğlum!
“Bizi kibirden ve hasetten muhafaza eyle ya Rab. Bizi haksızlıktan, adaletsizlikten ve zulümden beri kıl Ya Rab.”


Amiiin! Adaletten zulümden söz edip kendi çıkarları için adaleti yok edenlere yuh olsun.


“Alemlerin Rabbı Allah’a hamd olsun… Biz siyaseti ikbal için, makam için, paye için yapmadık. Biz siyaseti Allah için yaptık.”


Bize masal okuma. Madem makam için yapmıyordun niye şimdi Çankaya’ya zıplamaya niyetlendin?


“Beni şiir okudum diye hapsettiler.”


Yalan söyleme. Seni şiir okuduğun için değil, halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiğin, toplumda İslamcı savaş çığırtkanlığı yaptığın için hapsettiler.


“Biz destanlarını kanla, cesaretle, kahramanlıkla yazan şehitlerimizin takipçileriyiz.”


Tam da öyle! İşte o yüzden hiç utanmadan PKK ile pazarlık masasına oturdun, IŞİD’in karşısında suspus oldun.


“Cumhurbaşkanlığı makamına çıktığım zaman orası asla bir dinlenme makamı
olmayacaktır.”


Eğer çıkarsan yani!.. Demek ki biraderin Abdullah orada yedi yıl dinlendi.


“Bu bir veda değildir, açılıştır, Fatiha’dır. Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla alemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun. O rahmandır, rahimdir. O ki, din gününün sahibidir. Ancak sana ibadet eder, ancak senden yardım dileriz. Rabbim hayır eylesin, Allah yar ve yardımcımız olsun. Ben de her canlı gibi faniyim…”


Yazının tam da burasında “Yav kardeşim din ticaretinin, din sömürüsünün bu kadarı da olmaz. 


Cumhurbaşkanlığına mı, yoksa Diyanet’in başına mı aday oldun” diye soracaktım.

Fakat onun bu sözlerini dinledikçe, hele fani olduğunu ve bir gün öleceğini kendisinin ağzından duyunca çok duygulandım. Gözlerimden akan yaşlar daha fazla yazmama izin vermiyor.


Özür dilerim, bugünlük bu kadar!


➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..