‘Atatürk dinin kullanılmasına izin vermedi’

Yeditepe Üniversitesi Tarih Profesörü Feroz Ahmad, Atatürk döneminde İslamın negatif şekilde kullanılmasına izin verilmediğini, İslami vecibelerin uygulanmasına ise karışılmadığını söyledi...

‘Atatürk dinin kullanılmasına izin vermedi’

SivriSinekCaz

Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamaya başladığı 18. Yüzyıldan itibaren, toplumun üst kesiminde başlayan, imparatorluğun hangi yönde ilerleyeceğine ilişkin fikri farklılıklar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 92 yıl sonra, bugün de etkisini sürdürüyor. 

Tanzimat Dönemi ile derinleşen farklılıklar, Atatürk devriminde yaşanan batılılaşma sürecinin ardından, 1990’larda Siyasal İslam’ın yükselişinin yaşandığı Türkiye siyaseti, bugün de, önemli bir tarihsel süreçten geçiyor. 

Dünyanın önde gelen tarihçileri arasında yer alan Yeditepe Üniversitesi Tarih Profesörü Feroz Ahmad ile Türkiye’deki siyasal gelişmeleri tarihsel arka planı ışığında konuştuk. Atatürk döneminden başlayarak Türkiye’deki siyasi yapı ve toplumsal değişimleri detaylı şekilde anlatan Ahmad, ile röportajın ilk bölümü tarihsel arka planı eşliğinde gerçekleşirken, yarın çıkacak ikinci bölüm ise bugünkü siyasal gelişmelere dair değerlendirmeleri içeriyor.

Atatürk devrimleri ve sonrasında yaşanan siyasi sürece ilişkin değerlendirmelerinizi alabilir miyim?
 

Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi yaşanırken, Yeni Türkiye’nin inşası döneminde yeni bir kimlik gerekiyordu. Osmanlı İmparatorluğu döneminde kimlik Osmanlılıktı. Onlar Rum olabilirlerdi, Ermeni olabilirlerdi, Arap olabilirlerdi, Kürt olabilirlerdi, fakat hepsi Osmanlı’ydı. Milli Mücadele kazanıldıktan sonraysa nasıl bir Türkiye inşa edileceği konusu üzerinde karar verilmesi gerekiyordu. Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal liderdi, fakat mücadelenin başka liderleri de vardı. Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy onlardan bazılarıydı. 

Bu insanların farklı bir Türkiye vizyonu vardı. Bu dönemde CHP’nin yanında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası da kuruldu. Onlar yeni Türkiye için en iyi şeyin geçmişin devamı olduğunu düşündüler, fakat Mustafa Kemal ve arkadaşlarının farklı vizyonu vardı. “Dünya seküler ve laik bir dünya olmalıdır” diye düşünüyorlardı. Müslüman olarak kalınacaktı. Bireysel olarak Müslüman olarak kalınacak, insanlar dini vecibelerini yerine getirecekler, fakat toplum laisist olacaktı. “Biz İslamın negatif şekilde kullanılmasına izin vermeyeceğiz” diyorlardı.

Bugünkü Türkiye toplumu Atatürk’ün bakış açısını yansıtıyor mu?
 

Çok sayıda insan Atatürk’ün düşüncelerini benimsiyor, çok sayıda insan da benimsemiyor. Fikirler çatışır. Bu demokrasi olarak adlandırılır. Bunu ABD’de, İngiltere’de, Fransa’da muhafazakâr düşünceye sahip insanları bulabilirsiniz.

Benim değerlendirmeme göre, örneğin İngiltere’de toplumda büyük farklılıklar yok. Fakat Türkiye’ye baktığımızda muhafazakârlarla laik sisteme inananlar arasında ülkenin geleceği hakkında ciddi farklılıklar görülüyor.

İngiltere’de devrimler yüzlerce yıl önce oldu. Türkiye’ye baktığımızda ise 92 yıllık bir geçmişi var. Bu uzun bir zaman değil. Bugün hayatta olanlar arasında Atatürk’ün zamanında doğanlar var. Fransız Devrimi 1789 yılında oldu. 200 yıldan fazla bir zaman geçti. Bu büyük bir farktır. İran devrimi 1979’da, Hindistan’da değişim 1947’de gerçekleşti. Mustafa Kemal devrimleri 1923’ten, 2. Dünya Savaşına, 1939 yılına kadar devam etti, Türkiye o tarihten sonra 2. Dünya Savaşı koşulları ile mücadele etti. 


2. Dünya Savaşı 1945 yılında bittiğinde Yeni Dünya Düzeni ortaya çıktı. Bu süreçte CHP’de Türkiye nereye gidiyor diye tartışıldı. Örneğin Recep Peker’in liderliğini yaptığı grup toprak reformunun önemi üzerinde durdu. İnsanların kendi topraklarının olmasından, kendi kendine yeterlilikten bahsetti. Parti içindeki diğer bir grup ise Türkiye’nin gelişmesi için tek yolun, dışarıdan yardım alması olduğuna inanıyorlardı. Yardım alınacak ülke ise Birleşik Devletler’di. Batı’ya katılmak gerekliydi. Demokrat Parti’ye (DP) gelince, kimdi Demokrat Partililer?

CHP’den geliyorlardı…

 

CHP’nin merkez sağ kanadından geliyorlardı. Adnan Menderes, Celal Bayar... Türkiye’nin ilerlemesinin önemi üzerinde duruyorlar, ABD ile ilişkilere önem veriyorlardı. NATO’ya girildi. DP döneminde de değişim yaşandı, fakat bu değişim daha eşitsiz olarak gerçekleşti.

Ekonomik olarak mı?
 

Toplumsal olarak... Örneğin bürokraside çalışanlar insanlar, orduda çalışan insanlar artık daha fazla para kazanamıyorlardı. Evlenmek istediklerinde, “biz size kızımızı veremeyiz, ne kadar para kazanıyorsunuz, siz ona nasıl bakacaksınız” sorularıyla karşılaşanlar vardı. 

Kemalist dönemde olduğu gibi biz daha adil bir topluma dönebiliriz diye düşündüler. Kemalist dönemde aslında eşit değildi, ama bu şekilde de değildi. Demokrat Parti’ye yakın isimler yolsuzluk işlerine girdiler. Ayrıca demokratlar planlamaya inanmıyorlardı. Onlar planlamanın komünist bir fikir olduğu düşünüyorlardı. Toplum 1960'larda, 1970'lerde değişim geçirdi. 

İş dünyasındaki gelişmelere gelince, TÜSİAD 1971'de kuruldu. Bize bir şey söylüyor. İşadamları zaman içinde artık daha organize olmaya başladılar. İlerleyen zamanlarda örneğin Erbakan'ın partisi mesela MÜSİAD tarafından desteklendi. Toplum değişiyor. Türkiye değişiyor. Bütün toplumlar değişir. 

Statik bir toplum yoktur. Çünkü toplumlar dünyanın bir parçasıdır ve dünyadaki gelişmelerin etkisi altındadır. Türkiye’deki değişim için bazı insanlar “iyiye gidiyor” diyor, “harikulade” diyorlar bazıları ise “kötüye gidiyor” diyor. Toplumsal gelişmeler daha iyiye mi, daha kötüye mi gidiyor sorusunun cevabı bireysel değerlendirmeye girer.

“1920’lerin İslamı tutucuydu”


1920’lerin İslamını okuduğunuzda çok tutucu Müslümanlar olduğunu görüyorsunuz. Erkek ve kız çocuklarının okula birlikte gitmelerini günah olarak görüyorlardı. Laisizm bu tür yaklaşımlara karşı çıkıyordu.
O dönemde İslamın bu tür etkileri önlenmeye çalışıldı. İslam, bütün bu dönem boyunca düzgün şekilde uygulandı, örneğin zekat vermek iyi bir şeydir ve zekat verildi fakat dinin olumsuz anlamda kullanılmasına izin verilmedi. Laiklik anlayışı İslam’ın akılcı ve mantıklı şekilde icra edilmesine öncülük etti. Yeni devlet laisistti. Diyanet İşleri kuruldu. Bu kurumun fonksiyonu dinin akılcı ve mantıklı şekilde icra edilmesini sağlamaktı.

İran neden başaramadı

 

Türkiye bir İslam ülkesi olarak, Ortadoğu’da ilk modern ve seküler ülke oldu. Örneğin İran’a bakalım. İran’da da devrim oldu, orada da askerler vardı. O dönemde Rıza Şah, devrimin lideriydi. İran da Türkiye’nin yaptıklarını yapmak istiyordu. Fakat Türkiye ile İran arasında önemli bir farklılık bulunuyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. Yüzyılda Tanzimat Dönemi yaşandı, reformlar yapıldı. Genç Türkler Devrimi yaşandı, onlar da modernleşme sürecine katkıda bulundu ve daha sonra Kemalist devrim geldi. 

İran’a bakacak olursak, ne Tanzimat süreci, ne de Genç Türkler Devrimine benzer bir gelişme yaşandı. İran’da sosyal bir taban yoktu. İran’daki en güçlü sosyal taban ulemaydı.

Feroz Ahmad kimdir?

 

Son dönem Osmanlı İmparatorluğu ve Erken Dönem Türkiye Cumhuriyeti üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Feroz Ahmad, lisans eğitimini 1958’de Delhi Üniversitesi Tarih Bölümü’nde yaptı. Ardından Londra Üniversitesine gitti ve ünlü tarihçi Bernard Lewis’in yanında “Türk Politikasında İttihat ve Terakki Partisi 1908-1913” isimli doktora tezini hazırladı. Tez kapsamında 1962-1964 yılları arasında Türkiye’de çalışmalar da yaptı. Columbia Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. 

1980-1981yılları arasında Harvard Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'nde dersler verdi. Modern Türkiye’nin Oluşumu, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, İttihat Terakki, İttihatçılıktan Kemalizme adlı kitapların yazarı olan Ahmad halen Yeditepe Üniversitesi’nde tarih profesörü olarak görev yapıyor.

 Murat ÖĞÜTÇEN/Yurt
➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..