“Cemaatçi” ve “açılımcı”larla Kılıçdaroğlu!
Kemal Bey’i bitiren on beş temel yanlış!
Mustafa MUTLU
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 18′inci Olağanüstü Kurultayı yarın ve 6 Eylül tarihlerinde Ankara’da toplanacak. Kurultay delegeleri, bana göre sadece yeni genel başkanı ve yeni yönetimi değil; aynı zamanda CHP’nin kaderini de belirleyecek.
Peki; ne oldu da yakın zamana kadar baş tacı edilen Kılıçdaroğlu, CHP seçmeninin gözünden bu kadar düştü?
Tek tek sıralamaya çalışayım:
***
Bir:
Kılıçdaroğlu, ilk büyük hatasını Genel Başkan seçildikten sonra çıktığı ilk yurtdışı gezisinde yaptı: Sosyalist Enternasyonal’e katılan Kılıçdaroğlu, Türkiye’de laikliğin tehdit altında olmadığını söyledi. CHP seçmeni, bu sözler karşısında neye uğradığını şaşırdı.
***
İki:
“Tutuklu milletvekilleri özgür kalıncaya kadar yemin etmeyeceğiz” dedi. Recep Tayyip Erdoğan bu sözler karşısında, “Tükürdüklerini yalayacaklar ve yeminlerini edecekler” dedi. Erdoğan haklı çıktı!
***
Üç:
“En kısa zamanda parti içi demokrasiyi sağlayacağız” dediği halde bunun için hiçbir çaba göstermedi. Sözüm ona bir tüzük kurultayı yapıldı ve birkaç küçük şehirde ön seçime gidildi ama bu genel bir demokratikleşme havasına dönüşmedi. Adaylıkta yine liyakat değil, parti yönetimine sadakat öne çıktı.
***
Dört:
Çok sesliliğin “kakafoni”ye dönüşmesini önleyemedi. Özellikle de partiyi yeni katılan ve “Ben bu partiyi beğendiğim için değil, değiştirmek için geldim. Ben ona değil, o bana uyacak” diyen bazı cemaatçi ve “açılımcı” milletvekilleri, “parti içinde parti” havasının oluşmasına yol açtı.
***
Beş:
Göreve geldiği gün verdiği “parti programını yenileme ve çağdaşlaştırma” sözünü dört yıldır tutamadı.
***
Altı:
Parti içindeki oligarşik yapıyı kıracağını söylemişti ama kendi oligarşisini yarattı. Çevresindeki bazı isimlerden vazgeçmeyi denediyse de her defasında tekrar onlara döndü.
***
Yedi:
Milyonlarca yurttaşın özgürlük ve demokrasi talebiyle sokaklara döküldüğü Gezi Direnişi’ni doğru okuyamadı, gençlerin sesine kulak vermedi.
***
Sekiz:
Kendisine şakşakçılık yapmayan milletvekillerine ve yerel yöneticilere küstü.
***
Dokuz:
Tunceli ve Kürt politikası konularında iktidarın PKK’yla yürüttüğü açılım politikasının destekçisi oldu. Meclis’te kabul edilen “açılımı yapanlara dokunulmazlık yasası”na destek verdi.
***
On:
Türbanın Meclis’e girmesi, TC’nin tabelalardan kazınması ve Andımız’ın kaldırılması gibi cumhuriyetin ilkelerine yönelen girişimlere engel olamadı. Kayda değer bir tepki bile göstermedi.
***
On bir:
ABD Büyükelçisi’yle kapalı kapılar ardında neler konuştuklarını açıklamaya kesinlikle yanaşmadı.
***
On iki:
Ekmeleddin İhsanoğlu’nu, partinin hiçbir organına danışmadan aday gösterdi. Bu adayı doğru bulmayan partililere ve CHP seçmenine, “Sandığı tıpış tıpış gidip oyunuzu vereceksiniz” dedi. Diktatörlere yakışan bu sözler için özür dilemeye bile gerek görmedi.
***
On üç:
Tıpkı Erdoğan gibi kendi “gazetecilerini” yarattı. Yönetimini eleştiren gazetecileri “yasaklı” kapsamına soktu.
***
On dört:
Yakın korumalarıyla her yerde terör estirdi, seçmenle arasına barikat koydu.
***
On beş:
Fethullah Gülen Cemaati’yle son altı aydır açıkça kol kola girerek seçmenin, “İhanete mi uğruyoruz?” duygusuna kapılmasına neden oldu.
***
Bu hale düşmüş bir ana muhalefet partisi liderinden asla “iktidar partisi lideri” çıkmaz sevgili dostlar.
Ancak göreceksiniz Kılıçdaroğlu yine de CHP’li delegelerin büyük çoğunluğunun desteğiyle seçimleri kazanacak.
Hatta Muharrem İnce’ye “söz” verenler bile oylarını Kılıçdaroğlu’na atacak…
***
Daha önce söylemiştim; yine söylüyorum:
Umarım yanılırım da Muharrem İnce, CHP’nin bu “kader” seçimini kazanır.
Yoksa cumhuriyetimizin sigortası bu parti, Kılıçdaroğlu’nun yukarıda sıraladığım hataları yüzünden tarihinin en büyük seçmen kaybına hüküm giyer!
GÜNÜN SORUSU
Sorum Atatürk Orman Çiftliği’nin ortasına, “Yeni Başbakanlık” olarak yapılan binayı, “cumhurbaşkanlığı yerleşkesi” olarak kullanacağını açıklayan Recep Tayyip Erdoğan’a:
Seçilemeseydiniz bu binayı hangi adla kullanmayı planlamıştınız?
TAM 675 BİN ÇOCUĞUMUZUN TÜRKÇE KONUŞMASI YASAK…
Milli Eğitim Bakanlığı imam hatip liselerinde Türkçe konuşulmasını yasaklamış…
Cumhuriyet’ten Sinan Tartanoğlu’nun haberine göre, Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz, yayımladığı bildiride şunları söylemiş:
“Arapça öğretilirken ikinci bir dil kullanılmaması gerekir. Öğrenciler, öğretmenleri ile ancak Arapça diyalog kurabileceklerdir. Başka ihtimal yoktur. Öğrenci ya Arapça konuşur ya da yanında tercüman getirir.”
***
Bu bildirinin başlığı neymiş biliyor musunuz?
“Türkçe öldü!”
Böylece sayıları şu anda bine yaklaşan imam hatiplerde okuyan 675 bin çocuğumuz için Türkçe yasaklanmış…
Nazif Bey’e sormak istiyorum:
“Allah bu ülkeye ve ulusa yaptığınız kötülüklerin bin kat fazlasını size
versin” cümlesini Arapça olarak nasıl kurabilirim? Hayır Türkçe de söylerim de… Anlamazsınız diye!
GÜNÜN İSYANI
Odatv’nin haberine göre, AKP’li Esenler Belediyesi’nin zabıta ekipleri Saadet Partisi’nin hazırladığı Gazze ve Doğu Türkistan’daki olayları konu alan fotoğraf sergisine baskın yapmış. Çıkan arbede de, Kur’an ayetleri ve hadisler ayaklar altında çiğnenmiş…
İsyanım AKP’li yöneticilere:
Kur’an yerlerde sürünmesine neden olan belediye muhalefete ait olsaydı kıyameti kopartırdınız. Şimdi ne oldu cücükler; dilinizi mi yuttunuz?