Işıklarımızdan biri: Ahmet Taner Kışlalı
Ahmet Taner Kışlalı, adı unutulmaması gereken ışıklarımızdan biri...Kemalist devrimlerin ödünsüz aydını:
Ahmet Taner Kışlalı
Ahmet Taner Kışlalı, 1978 başında Kültür
Bakanı olduğunda 1940’lı yıllardan beri görülmeyen işlere imzasını attı.
Bakanlığı döneminde, gerek klasiklerin yayımlanmasıyla, gerekse Ulusal
Kültür adlı dergiyle bakanlık asıl kimliğine dönüşmeye başladı...
Ahmet Taner Kışlalı’nın (d. 1939)
öldürülmesiyle (21 Ekim 1999) Cumhuriyet’in yurtsever aydınları bir yara
daha aldı kanayan sevdasına.
Cumhuriyet devriminin mevzilerinin
korunmasına adanan bir ömre daha kıydılar.
Ahmet Taner Kışlalı, adı unutulmaması
gereken ışıklarımızdan biri... 1978 başında Kültür Bakanı olduğunda
1940’lı yıllardan beri görülmeyen işlere imzasını atarak gösterdi
kendini. Bir yıl kadar süren Bakanlığı döneminde, gerek klasiklerin
yayımlanmasıyla, gerekse Ulusal Kültür adlı dergiyle bakanlık yeni bir
kimliğe, asıl kimliğine dönüşmeye başladı. 12 Eylül sonrası, SBF’de ve
İletişim Fakültesinde siyaset bilimi hocalığıyla öğretmeye ve
aydınlatmaya devam etti. 1991’den sonra onun Cumhuriyet’teki köşe
yazarlığıyla, usanmadan sürdürülen bir konferanslar, paneller
zincirindeki konuşmacılığıyla buluştuk. “Demokratik Toplumcu Çağrı”sıyla
yaşanılan dönemin can alıcı gerçekliğine parmağını bastı.
Cumhuriyet’in, Kemalist devrimlerin ödünsüz, direngen bir aydını
kimliğini sürdürdü.
‘BİR TÜRKÜN ÖLÜMÜ’
“Modern Türkiye’de Politik Güçler,
Öğrenci Ayaklanmaları, Siyasal Sistemler: Siyasal Çatışma ve Uzlaşma,
Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği, Kemalizm Laiklik ve
Demokrasi, Siyaset Bilimi, Tanrı’yı Kim Kullanır, Seçimsiz Demokrasi”
adlı kitaplarıyla günümüzün sorunlarıyla ilgili aydınlatma ve
bilgilendirme görevini gerçekleştirdi. Kemalizm, demokrasi, laiklik
konularındaki yazılarıyla mum olmayı sabırla ve usanmadan sürdürdü.
Cumhuriyet, demokrasi, Kemalizm düşmanlığına karşı kararlı bir çığlık
oldu.
1995’in Eylülünde bir trafik kazasında
yitirdiği eşi Nilgün’ün ardından yazdığı yazı Kışlalı’nın bir kitabına
da ad oldu: “Bir Türkün Ölümü”. Bu kitabında Atatürk’ün Batılılaşma
anlayışının “kendi ulusal özelliklerini koruyarak uygarlaşma” olduğunu;
“Sosyalizmi yadsıyarak Kemalist, Kemalizmi yadsıyarak sosyalist
olunamayacağı”nı söyledi. (Sıtkı Uluç, İki Türk’ün Ölümü adlı kitabında
Kışlalı çiftini anlattı.)
Ben Demokrat Değilim adlı kitabında,
“Demokrasi adına Cumhuriyet’in temellerine kazmayı vuranlar demokrat ise
ben demokrat değilim! Ve onların demokrat yaftasını taşıdıkları bir
yerde ben demokrat olmak istemiyorum. Çünkü onlarla aynı sıfatı
taşımaktan utanıyorum!” sözleriyle “Cumhuriyet mi demokrasi mi?”
biçiminde getirilen bir aldatmacayı anlattı.
SOL NASIL KURTULUR?
Köy enstitülerinin, “aydınlık korkusu
içindeki bir avuç çıkar sahibi”nce kapattırılıp imam okullarının
yaygınlaştırıldığını ve Türkiye’nin bugünlere geldiğini söyleyen
Kışlalı, “Cumhuriyetin temelinde yatan felsefenin insancıl ve ilerici ve
21. yüzyıla ışık tutacak nitelikte olduğunu, ama yöneticilerin bu
felsefenin yandaşı olmadığını ve asıl sorunun bu olduğu”nu ekledi.
“I.
Dünya Savaşında zafer kazanmış tek Osmanlı Paşası” olan Mustafa Kemal’in
yalnızca “Anadolu halkı için değil, ezilen tüm halklar için bir ‘umut’
olduğu”nu, söyleyerek UNESCO’nun 1979 yılında oybirliği ile aldığı
karardan şu bölümü aktardı:
“Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba
harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci, sömürgecilik ve
emperyalizme karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya
barışının öncüsü, insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı
gözetmeyen eşsiz devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu...”
Türkiye’de Kemalizm’den doğan sol’un
nasıl kurtulacağı, altıok’ta nasıl birleşmesi ve Kemalist sol olarak
kitlelerle bütünleşmesi gerektiği, solun derdinin yenileşme olmadığı,
Asiye’yi ancak solun kurtarabileceği gibi düşüncelerini ısrarla
yineleyip vurgulayan Kışlalı, bilincini, duyarlığını çoğaltmak
isteyenler için aydınlıklar sundu. Yaşamına, savaşımına, yapıtlarına,
Ahmet Taner Kışlalı aydınlığına selam olsun.