‘Gömlek değiştirmiş talancılar ekibi’
Cihanın sırtında yük olan kitle
Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Yaşadığımız günlerde ise bu kitle dünyanın sırtında sadece yük değil, dünyanın başına bela olmaktadır. Her gün bu ‘Yük’ün bir sıkıntısı dünyayı rahatsız etmekte, ülkelerin ve milletlerin uykularını kaçırmaktadır.
Şunu itiraf edelim artık:
Yaşadığımız günlerin dünyası artık, yarınlarını Müslüman yaftalı dehşet ve nefret çetelerinin tehdidinden nasıl emin kılacaklarının hesabını yapmakla meşgul olmaya başlamıştır. Siz istediğiniz kadar bağırın: “İslam, insanlığın dünya ve ahiretini mutlu kılan nizamdır.”
Öyle mi? Hangi İslam o? Şu sizin Irak’ta, Suriye’de, Pakistan’da, Afganistan’da ve son birkaç yıldır Türkiye’de temsil ettiğiniz İslam mı o? Yoksa Kur’an’daki İslam mı?
‘Kur’an’daki İslam’ sizin yaşadığınız din değil. O bizim anlattığımız ama sizin ‘reform’ veya ‘zındıklık’ diyerek reddettiğiniz dindir. Sıkışınca neden ona sığınıyorsunuz? Namertlik ve tutarsızlığınızın bir belgesi de bu tavrınız. Pirim toplamak istediğinizde ‘Kur’an’daki İslam’ diyorsunuz, saltanat hesaplarınızı kotarmada ise ‘Kur’an dışındaki İslam’ı işletiyorsunuz.
Gündem ne olursa olsun, Müslüman dünya bir veya birkaç kanlı haberle listede ön sıralarda. hatta çoğu gün birinci sırada. Son kanlı habere bakın:
Pakistan’da Taliban militanları bir okulu basıyor ve 9-14 yaş arası 148 çocuğu katlediyorlar. ‘İnsanlığın dünya ve ahiretini mutlu kılacak’ dini adına yapılıyor bu. Onun, ‘mücahitleri’ tarafından yapılıyor.
Muhammed İkbal’i tekrar hatırlayalım:
“Kalk, diyordu, bu ümmet cihanın sırtında bir yük oldu; onu uyandıralım. Şehrin mescidinde öyle bir haykıralım ki, mollanın sinesindeki yürek erisin!”
O yürek yumuşamıyor ey İkbal!
O yürek kara yürek, katranlı yürek. O yürekte vicdan yok, insaf yok, akıl yok, izan yok. O yüreğin söz sahibi olduğu her yer cehenneme dönüşmüş. Son örneği Türkiye. Katranlı yüreğin vücut verdiği karanlığı yırtmada Atatürk ışığı bile zora düş-tü. Mukaddes İkbal, yine senin bir dizenle söyleyeyim: “Uyan da gör, ne haldedir cihan!”
Uyan da gör, o çok sevdiğin Pakistan, senin bıraktığın yerin yüz elli yıl gerisine nasıl götürüldü! Sen o Pakistan’a, “Bundan sonrası için artık Mustafa Kemal’i izleyin; bundan sonrası ancak onun reçetesiyle yürüyebilir” diyordun.
Uyan da gör, ışık ve aydınlık düşmanı kahpeler, senin Mustafa Kemal’ini kendi vatanında nasıl vurdular!
Taliban kafasının kıravatlı bir versiyonu olan ve ömür defterini ‘nitelikli dolandırıcılıktan mahkûm’ olarak kapatan bir ‘mücahit’in (!) geriye bıraktığı ‘gömlek değiştirmiş talancılar ekibi’ cumhuriyeti mahvederek Türkiye’yi iki yüz yıl geriye götürdü. Ve daha geriye götür-mek için de olanca gayretleriyle uğraşıyorlar. Şimdi artık, işleri süper kuleden kotarmak üzere bir de Maun Sarayları var.
Eh, böylesine zalim bir Emevî faşizmi ancak böyle bir Maun Sarayı’ndan kotarılabilir.