Hem AKPli, hem bakan, Hemde böyle konuştu!
Ömer
Çelik, İç Güvenlik Paketi'nin gerekliliğini, Gezi olayları sırasında
ekmek almaya giderken, polisin attığı gaz fişeğinden hayatını kaybeden
Berkin Elvan'ı isim vermeden örnek göstererek, "Gelinen noktada ekmek
almaya giden çocuklar öldürüldü. Ekmek almaya giden çocuğun güvenliğini,
balkonda oturan ailelerin güvenliğini kim sağlayacak?'' diye konuştu...
Bakan o sözleri söylerken hiç utanmadı sıkılmadı

İç Güvenlik Paketi'nin görüşmelerine bile geçilemedi kavgalar nedeniyle. Meclis'teki bu tansiyon düşer mi, hükümetin geri adım atması ya da bazı maddeleri geri çekmesi düşünülebilir mi?
Bu paket oluşturulurken çok tartışıldı. Kendi içimizde bu sahada nasıl istismar edilebilir buna karşı ne tür tedbirler almalıyız diye konuştuk. Bakanlar Kurulu'ndaki tartışma bir beyin fırtınası şeklinde döndü. Ortaya çıkan yeni güvenlik ihtiyacını sağlamamız lazım ama elde dilen kazanımlara özgürlüklere zarar verir miyiz diye çok ciddi tartıştık. Hatta zaman zaman bunu uygulayacak olanların yetkililerine de bunu sorduk. Hedeflediğimizin dışında bir noktaya yönelir mi diye sorduk. 6-7 Ekim olaylarında hepimiz gördük. Eskiden vatandaşın güvenliği devletin içinde bir takım çeteler tarafından ihlal ediliyordu, faili meçhul cinayetler ve başka sıkıntılar oluyordu. Devlet içindeki çeteler temizlendikten sonra, demokratik bir hukuk devleti olarak konsolde olduktan sonra bu 6-7 Ekim olaylarıyla ilgili ilk defa vatandaşın güvenliğini tehdit eden asimetrik yapıların ne kadar güçlü olduğu görüldü. Batman'da belli sokaklar belli gruplar tarafından ele geçiriliyor, MOBESE kameraları yok ediliyor, vatandaşın güvenliği yok ediliyor. Buna vatandaşın güvenliği ile ilgili bir paket olarak bakmak lazım.
'EKMEK ALMAYA GİDEN ÇOCUĞUN
GÜVENLİĞİNİ KİM SAĞLAYACAK?'
Bu yetkiler o dönemde yöneticilerin elinde olsaydı bu 6-7 Ekim olayları yaşanmayacak mıydı?
Onun çok fazla boyutları var. 6-7 Ekim olayların nasıl ortaya çıktığı ne şekilde gerçekleştiği konuşulabilir müstakil olarak. Ama bu asimetrik grupların vatandaşın gündelik hayatını sabote etmesi genel kamu güvenliğini tehdit etmesi karşısında bir takım tedbirlerin alınması gerekiyor. Güvenlik ihtiyacı çeşitli olaylara göre değişebiliyor. Türkiye'nin komşularımıza bakın 1000 kilometrelik sınırda devlet yok.
Bu ülkelerdeki çatışmalar örgütlerin birbiri ile kapışmalarının Türkiye'ye yansımaları oluyor. Dolayısıyla böyle bir paketin meclise getirilmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Gelinen noktada kütüphaneler yakıldı, okullar talan edildi, kamu kurumları yağmalandı, insanlar balkonlarından yağmalandı, ekmek almaya giden çocuklar öldürüldü. Ekmek almaya giden çocuğun güvenliğini, balkonda oturan ailelerin güvenliğini kim sağlayacak?
Ekmek almaya giden çocuğu polis biber gazıyla yaralayıp ölümüne neden olduysa ve bu polise daha fazla yetki verilirse daha kötü olaylarda olabilir. Asıl endişe bu.
Verilen yetki bu tip her seferinde üstüne gidilmesi gereken, yapıldığı zaman sonuna kadar soruşturulması gereken ve hak ettiği cezayı alması gereken meselelere alan açan bir mesele değil. Biz kötü niyetlilerine eline kötü niyetli alan açıyoruz ve ellerine yetki veriyoruz diye düşünmeyelim. Eline verilmiş biber gazını, eline verilmiş yetkiyi veya silahı vatandaşın güvenliğini tehdit edecek şekilde kullanan bir kamu görevlisi olursa onunda karşısında biz oluruz, hukukla oluruz. Kamu görevlisini orantısız biçimde güçlendiren onun yapacağı yanlışlar karşısında hiçbir müeyyide getirmeyen bir sistem değil bu. Zaten sahada pratik olarak uygulanan şeyler var. Önünüzden bir araba geçiyor içinden uyuşturucu olduğuna inanıyorsunuz ama yargı kararı alamadığınız için güvenlik görevlisi onu seyretmek durumunda kalıyor. Burada ortaya çıkan güvenlik açığının giderilmesi lazım.