“Şah-Fırat” operasyonu ve PKK, ABD üçgeninde...
“Şah-Fırat” operasyonunun altından bakın ne çıktı

Mustafa KAYA
En açık ifade Arınç'tan geldi.
“Başka güçler devreye girdi, ileride müdahale edemeyebilirdik”
Süleyman Şah'a yapılan operasyonun hemen ardından gelen bu sözleri nasıl yorumlamalı?
Suriye'nin kuzeyinde devreye giren güçler kimdir?
IŞİD olmadığı kesin, neredeyse 2 yıldır IŞİD bölgede... Peki kim bu yeni tehdit(ler)?
Akla gelen ilk seçenek: PYD - dolayısıyla PKK...
İyi de “Şah-Fırat” PKK ile yapılan koordinasyonun ürünü değil mi? Öncesinde PYD-PKK-Kobani yöneticileri soluğu Türkiye'de almadı mı?
O, fotoğraflara yansıyan Kobani sokaklarından “Öcalan posterleri eşliğinde geçen Türk tankları” resimleri gerçek değil mi?
Süleyman Şah'a yapılan operasyon tam da bölge PKK'ya bağlı güçlerin eline geçtiğinde gerçekleşmedi mi? Zamanlama manidar değil mi?
O zaman perde arkasındaki hikaye başka...
****
Biraz derine inelim:
2014 sonbaharı... IŞİD'in Kobani'deki operasyonları yoğunlaşmış durumda. PKK güçleri zor durumda. 19 Ekim'de ABD Başkanı Obama uzun süre sonra ilk kez Erdoğan'ı arar:“Kobani'ye havadan silah ve mühimmat yardımı yapılacak”
Erdoğan bu plana karşı çıkar: PYD, PKK'dır. Silah yardımını kabul edemeyiz.
Ancak ABD Erdoğan'ı dinlemez, havadan 28 paket atılır. Bir tanesi de IŞİD'in eline geçer. Erdoğan fırsatı kaçırmaz: Bu konuda yapılanın yanlış olduğu ortaya çıktı.
Erdoğan'ın önerisi ise şöyledir: Bölgeye özgür suriye ordusu ve peşmerge birlikleri girsin.
Ankara-Washinton hattında yoğun trafik böyledir. Ama bir yandan da ilginç gelişmeler olmaktadır...
Eylül ayının ortaları... Kobani'de IŞİD ile çatışmalar en üst seviyede...
Bölgede tüm silahlı yapılar parça parça. IŞİD'in en büyük avantajı merkezi komutanlık, disiplin.
ABD harekete geçer:
IŞİD'e karşı savaşacak bir operasyon merkezi kurulur. Adı Burkan el Fırat, Türkçesi “Fırat Volkanı”
İçinde PKK'ya bağlı güçlerin yanısıra ÖSO'ya bağlı birlikler de vardır. Ancak en dikkat çekici örgüt Liva el Tevhid'dir. Liva el Tevhid, Müslüman Kardeşler'in Suriye içinde kurduğu ilk silahlı yapılanmadır.
Liva el Tevhid Türkiye'de iktidarın ve buna bağlı olarak da MİT'in desteğini hep arkasında hissetmiştir. Halep'teki kanlı saldırılar bu örgüt vasıtasıyla sürdürülmüştür.
Fakat bugüne kadar iktidarın da talebiyle PKK'ya karşı hep mesafelidir Liva el Tevhid. Ancak IŞİD bu denklemi değiştirir.
ABD'nin yoğun çalışmalarıyla Burkan el Fırat çatısı altında PKK-Müslüman Kardeşler-ÖSO üçgeninde cephe kurulmuştur.
İşte bu süreçten sonra ABD'den Kobani'ye silah akışı hızlanır, hava destek operasyonlarına başlanır. Peki Burkan El Fırat'ın sözcüleri ilk hedef olarak nereyi göstermişlerdir?
Kritik hedef Süleyman Şah Saygı Karakolu'nun içinde bulunduğu Karakozak'tır.
****
“Görev tamam”
Burkan el Fırat, IŞİD'i Fırat'ın karşı yakasına Süleyman Şah'ın içinde bulunduğu Karakozak kasabasının dışına sürer.
Ve ardından Türkiye'nin “Şah-Fırat” operasyonu gelir. Bu kez koridoru PKK-Müslüman Kardeşler-ÖSO ortaklığında Burkan El-Fırat açar.
“Mesele üç tane sanduka değil anlamadın mı?”
Süleyman Şah Türbesi'ndeki içi boş sandukalar Türkiye'ye getirilir, 180 metre mesafede Suriyeli bir adamcağızın arazisinde tanklar eşliğinde ama PYD gölgesinde yeni “türbe” için temel atma çalışmaları başlar.
Muhalefet dahil hemen hemen herkes, geri çekilme tartışmasına dahil olur...
Oysa ortada geri çekilme yoktur... Aksine operasyon başarılıdır:
Türkiye, “Şah-Fırat” ile ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde kürt koridoru ve ÖSO emirlikleri kurma planına dahil olmuştur.
Ortada geri çekilme değil ileriye doğru atılan bir adım vardır:
Ankara'da herkesin üzerinde hemfikir olduğu konu şudur:
Türkiye'nin IŞİD karşıtı koalisyona daha fazla dahil olmasının önündeki önemli engellerden biri “Şah-Fırat” operasyonu ile birlikte ortadan kalkmıştır. Operasyon ile birlikte PKK ile “güven teatisi” sağlanmış, ABD'nin yeni taleplerine kapı aralanmıştır.
Arınç'ın sözünü ettiği "başka güçler" o halde PKK değil, tam anlamıyla ABD'dir.
“Çuval hadisesi” olarak hafızalara kazanan ve bir milletin onurunu darmadağın eden o olayı hatırlayın. Hani ABD'nin Irak'ın kuzeyinde görev yapan özel kuvvetlerin bürosunu bastığı ve askerlerimizin başına çuval geçirdiği hadiseyi...
Arınç'ın üstü kapalı-yumuşatılmış olarak dile getirdiği tehdit işte budur:
ABD'nin, PKK üzerinden yerleşmeye başladığı bölgede Türkiye'nin kendi toprağını savunan “özel kuvvetleri” ne yardım etme olanağı ortadan kaldırılmaktadır.
Arınç'ın “ileride müdahale etme olanağı olmayabilirdi” sözleriyle işaret ettiği açık bir ABD tehditidir.
Ancak AKP iktidarı bu tehdidi göğüsleyebilecek kudrette değildir.
Çünkü milli değildir...
Geriye bir tek “zafer” edasıyla içi boş sandukaları 39 tank, 57 zırhlı araç ve 572 personel ile taşımak kalmıştır.
Bir de “karakol” ve “türbe” nin havaya uçurulması tabii...
Ancak Süleyman Şah Karakolu'nu yerle bir eden dinamitler o karakolun altına değil tüm bölgenin altına konmuştur...
Mesele de budur!
NOT:
“Şah-Fırat” operasyonu ile Süleyman Şah Saygı Karakolu'nda görev yapan Türk askerinin güvenliği mi sağlanmıştır? Özellikle askeri yetkililerin onay verdiği bu sav ne kadar doğrudur? Bu da başka bir yazı konusudur...