25 Nisan 1915: ‘Atatürk'ün askeri deha olarak ilk kez sahneye çıkışı’

Bugün 25 Nisan, 2015, Atatürk’ün askeri deha olarak sahneye çıkışının 100. yıldönümü. Bu yazının amacı bu önemli tarihi, temel esaslarıyla ortaya koymaktır...

Atatürk'ün askeri deha olarak ilk kez sahneye çıkışı: 25 Nisan 1915


Çanakkale Savaşları’nın 100. yıldönümünü  yaşıyoruz.  Çanakkale Savaşları aslında iki aşamalıdır... 


Birinci aşama  19 Şubat 1915’te başlayan, yaklaşık bir ay sürdükten sonra 18 Mart 1915’te İngilizlerin liderliğindeki müttefik deniz donanmasının yenilgisiyle biten deniz savaşıdır. 

Deniz harekatı ile Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul’u işgal edemeyeceklerini anlayan müttefik işgal güçleri 25 Nisan 1915’te, kara harekatına başladılar. Bu harekat, 8  Ocak 1916’ya kadar, toplam 8 ay 14 gün sürdü.

25 Nisan şafak sökerken, Gelibolu Yarımadası’nın güneyinde beş noktadan düşman güçleri karaya çıkmaya başladılar. 


25 Nisan’dan başlayıp 8 Ocak 1916’ya kadar süren kara savaşlarında İngilizler ve müttefikleri başarılı olsalardı, 18 Mart 1915’te kazanılan deniz zaferinin anlamı kalmaz ve işgal güçleri İstanbul’u ele geçirirdi. O  zaman da tarih  ters yüz olurdu.

Mustafa Kemalsiz Çanakkale Savaşları’nın tarihi asla yazılamaz. 


Mustafa Kemal, Çanakkale’de en  kritik  zamanlarda  karşı taarruz, karşı saldırı yaparak askeri dehasını göstermiştir. Kemalyeri’nde, Kocaçimen’de, Conkbayırı’nda,  Anafartalar’ da Mustafa Kemal hep vardır ve en zor zamanlarda askeri dehasını göstererek savaşın  gidişini değiştirmek, işgal güçlerinin stratejilerini tersine çevirmek yeteneğini  ortaya koymuştur. 


Kimi halife yandaşı gerici  ve  kimi eski  solcu, şimdilerde   ikinci cumhuriyetçi adı verilen yazarlar Mustafa Kemal’in Çanakkale’de “ihtiyat kuvvetleri” (Yedek Kuvvetler) komutanı  olması nedeniyle, nasıl  olur da Çanakkale Savaşları’nda yaşamsal rol oynayabileceği sorusunu sorarlar ve  utanmadan bunun  resmi tarihin bir aldatmacası olduğunu ileriye sürerler.


ASKERİ DEHA
 

İşte zaten Mustafa Kemal’in askeri  dehası da o  koşullarda ortaya çıktı. Yedek kuvvetler komutanı olarak hiç kimseye danışmadan, üstlerinden emir  ya da izin almadan saldırıya geçti. İşte temel başarı ve asıl liderliği o noktada ortaya çıktı... Ama Atatürk’e saldırmayı amaç haline getiren zavallılar bu noktayı anlamazlar, çoğu zaten derinlemesine  okumaz, okusa da işlerine gelmediği için gerçekleri ters yüz ederler.  Bu  nedenle Atatürk’ün rolünü özümseyemezler. 

Şimdi bu önemli güne, 25 Nisan 1915’e dönelim.


Yukarıda belirtildiği gibi, işgalci emperyalist güçler, 25 Nisan 1915’te şafak sökerken Arıburnu’na asker çıkarıyordu. Saat 6.30’da, o bölgenin sorumlu tümen komutanı Albay Halil Sami Bey çarnaçar, bir not gönderdi İhtiyat Kuvvetleri Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’e. Telefonla alınan not şöyledir:


“Düşman Arıburnu  sırtlarını sarıyor. Maltepe’deki kuvvetlerinizden bir taburu acele Arıburnu’na gönderiniz.”


Yarbay Mustafa Kemal düşündü, değerlendirdi:


“Düşman güçleri çıkarmayı sürdürüyor.
Düşman işgal güçlerinin kıyıda yerleşmesine izin verilmemelidir. Tersi çok tehlikeli olur.
Ancak, bu hareket bir taburla önlenemez.”


Mustafa Kemal’in emrindeki “ihtiyat  tümeni”nin  üç alayı ve bir dağ taburu vardır. 


Ne yapmalı? 34 yaşındaki genç  Yarbay  Mustafa Kemal, üstlerine danışmadan bir “inisiyatif” kullandı. Zaten, savaşın ortasında üstlerine danışma olanağı da yoktu. Derhal  sorumluluk aldı... Üç alayından birisini ve dağ batarya taburunu ileriye sürdü ve düşmana saldırmaya karar verdi. Bu askerlikte kolay verilebilecek bir karar değildir. Büyük sorumlulukları vardır, başarılı olamazsa sonunda “Harp Divanı” na  gönderilip askerlikten tart edilmek, hatta idama kadar varan çok ağır cezalara çarptırılmak vardır. Mustafa Kemal, bunları bir tarafa bıraktı. Kişisel girişimiyle düşmana saldırıya geçti. Ama, kazanılan an, o andı ve düşman işgal kuvvetleri  püskürtüldü.


KADERE HAKİM OLAN ADAM
 

Çanakkale Savaşları’ndan çok sonra, İngiltere Genelkurmay Başkanlığı, Çanakkale Savaşı’nın tarihini yazmak üzere General  C.F. Aspirall Oglander’ i görevlendirdi. General  Oglander, “Büyük Harbin Tarihi-Çanakkale Gelibolu Harekatı” 
(Arma Yayınları, 2005) adını taşıyan iki ciltlik eserinde, 25 Nisan saldırısı için bakınız ne diyor:

“Türkler ne mutlu idi ki, 19. Tümen komutanı Mustafa Kemal’den başkası değildi. Ve kadere hakim olan bu adam, derhal etkin bir komutan kudret ve yeteneği  gösterdi.  Düşmanın Conkbayırı’na doğru  ilerlediğini işitir işitmez, bunun sahte bir harekat olmayıp kuvvetle yapılan ciddi bir taarruz olduğunu anladı. Bu hücumun Türk savunmasının tam  kalbine  karşı bir tehdit oluşturduğunu derhal değerlendirerek, savaşa bir tabur değil, bütün alayı atmaya karar verdi.” 

(sayfa 229)

İşte savaşın kaderini değiştiren nokta orasıydı. Yarbay Mustafa Kemal düşmanın kıyıya çıkarak o bölgeyi ele geçirme stratejisini ters yüz ediyor ve böylece ilk kez tarih sahnesine çıkıyordu.


Sekiz ay on dört gün süren Çanakkale kara savaşları, Mustafa Kemal olmadan  değerlendirilemez. Yukarıda belirtildiği gibi, onun Kemalyeri’nde,  Kocaçimen’de, Conkbayırı’nda, Anafartalar’da gerçekleştirdiği stratejik saldırı ve savaşlar ele alınıp analiz edilmeden Çanakkale  Savaşları   tam anlaşılamaz.


Mustafa Kemal’in, bu üstün başarıları nedeniyle Çanakkale  Savaşları devam ederken, rütbesi önce albaylığa  yükseltildi, Temmuz 1915’te kolordu komutanlığına, 8  Ağustos 1915’te Anafartalar Grubu ve 29 Ağustos 1915’te ise Anafartalar Grup Komutanlığı sorumluluğu üzerinde kalmak koşuluyla, 16. Kolordu Komutanlığı’na atandı. Yarattığı  savaş cesaret ve taktikleri nedeniyle Türk ve dünya kamuoyunda “Anafartalar Kahramanı” olarak anılmaya başlandı. Bu hizmetleri nedeniyle, 1 Nisan 1916’da 35 yaşında generalliğe yükseldi.


Avustralyalı yazar Moorehead, Gelibolu adlı eserinde (Doğan Kitap), şöyle diyor:
“25 Nisan sabahı Anzakların tam Conkbayırı’nı işgal edecekleri sırada Mustafa Kemal ortaya çıktı. Eğer Boğaz’a hakim tepeler ele geçirilebilseydi o takdirde Türk savunmasının ta kalbine çok ciddi, hatta hayati bir darbe indirilmiş olurdu. O gün Mustafa Kemal, içinde taşan bir sergerdelikle, hatta zaman zaman bir çılgınlıkla savaşmıştı. Devamlı olarak ön saflarda çarpışmaktaydı.”(s.177)
 

Şimdi, bu Atatürk düşmanlarına sormak gerekir, İngiliz general Oglander ve Avusturalyalı yazar Moorehead neler yazıyor? Yoksa, onlar da mı “Kemalist” ve “resmi tarihçi”!

Birinci Dünya Savaşı’nda, Çanakkale seferinin fikir babası ve mimarı olan İngiliz Deniz Bakanı ve sonraları da İngiltere Başbakanı Churchill anılarında, kendisini başarısızlığa mahkum eden Mustafa Kemal’i övmek zorunda kalmış ve ona “man of destiny”, “kaderin adamı” adını vermiştir.


25 Nisan 1915, Büyük Atatürk’ün tarih sahnesine çıkışının  tarihi. Bugün bu önemli tarihin 100. yılını kutluyoruz. Tüm yurtseverlere, tüm Atatürkçülere, tüm Cumhuriyetçilere, tüm Atatürk’ün askerlerine kutlu olsun. İnadına Atatürk devrimleri, inadına yurdun bağımsızlığı ve bütünlüğü, inadına çağdaş ve laik Türkiye Cumhuriyeti.

Alev COŞKUN
➽ Paylaş: