“AKP, 1 MAYIS’ı terörize ediyor”
1 Mayıs davasından beraat eden Kani Beko, “AİHM’de davayı kazandık. Taksim’de olmak istiyoruz. İşçileri 1 Mayıs için Taksim’e çağırmak suç değil. 77’yi unutturmak istiyorlar” dedi...DİSK Genel Başkanı Beko YURT’a konuştu:
“77’yi unutturmak istiyorlar”

DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun da aralarında bulunduğu 5 kişi 1 Mayıs davasında beraat etti. Mahkeme kararın gerekçesinde, 1 Mayıs’ın, 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs, toplu iftar yemekleri, hacı karşılamaları gibi kanunda istisna olan toplantı ve gösteriler arasında kabul edilmesi gerektiğini dile getirildi...
Hukuka saygı için Taksim’de olmak istediklerini belirten DİSK Genel Başkanı Kani Beko, “Bu talebimiz yüzünden çok bedeller ödedik. Hakkımızda davalar açıldı, ancak tüm mahkemelerden beraat ettik. En son 2014 1 Mayıs’ı ile ilgili açılan dava sonucunda ‘İşçileri 1 Mayıs için Taksim’e çağırmak suç değildir’ dendi. Öte yandan, 1 Mayıs’ta Taksim yasağı ile ilgili hükümet AİHM’de mahkûm oldu. 1 Mayıs ile ilgili ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarına saygı gösterilmesi talebiyle 1 Mayıs’ta Taksim’de olmak istiyoruz” dedi.
Davalarda beraat çıktı
Daha önceki 1 Mayıs davalarıyla ilgili açılmış olan davalarda da beraat kararları çıktığını söyleyen Beko,
“Biz KESK ve DİSK olarak 2008 yılında Taksim’in açılması ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AHİM) başvuruda bulunduk.
Bu dava sonunda AİHM diyor ki; ‘Türkiye Cumhuriyeti yapılacak olan silahsız saldırısız kutlamalara yardımcı olmalıdır. Kararda ayrıca, Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğu ve orada katledilen şehitlerin anısına düzenlenmesi, DİSK ve KESK’in kendi üyelerine sorumlulukları olduğu ifadesini de kullanılmış. 1 Mayıs gününün bir tarihsel bir de hukuksal önemi var.
Hukuksal yanına baktığımızda anayasanın 90. maddesi der ki;
usulüne göre yürürlüğe koyulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkeme üye ve bu yüzden AHİM’in almış olduğu kararlara uymak zorunda” ifadesini kullandı.
‘15 bin ocağa ateş düştü’
Türkiye’nin ayrıca, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün de üyesi olmasına rağmen inşaat ve madenlerle ilgili sözleşmeleri imzalamadığını belirten Beko şunları ifade etti:
“Siz ILO yönetiminde bir temsilci bulunduracaksınız ve ILO kararlarını uygulamayacaksınız. Bu kararlar iş yeri sahasında uygulanmadığından ve 2002’de iktidara gelen AKP hükümeti özelleştirmelerin, taşeronlaşmanın önünü açarak işçi sağlığı ve iş güvenliğini hiçe saymasından dolayı 15 binin üzerinde işçi arkadaşımız yaşamını kaybetti, 20 binin üzerinde arkadaşımız sakat kaldı.
Soma’da gördük oradaki köylülerin büyük bir bölümü depresyon geçirdiğinden dolayı yaşadıkları faciadan sonra bir de işlerinden atıldılar. Aynısını Ermenek’te, Esenyurt’ta çadırlarda yanan işçi ailelerinden de, Samsun’da yaşanan işçi kazalarında gördük. Türkiye’de 15 bine yakın ailenin evine ateş düştü. Türkiye, ILO’nun anlaşmalarına imza atan ancak uymayan bir ülke olduğu için işçi cinayetlerinde Avrupa birincisi Dünya’nın da üçüncüsü olduk.
Türkiye’de toplumsal muhalefet AKP’ye karşı en güçlü, görkemli muhalefetini Taksim’de yaptı. Bundan dolayı halkın yapılan mitingi çok fazla görmesini istemiyorlar. Orada birliği, bayrakları, gücü görmek istemiyorlar. Bir diğer nedeni ‘77 katliamını unutturmak istemeleri.
‘77’de Taksim’de Kıymet Kocamış adında bir arkadaşımız 4 aylık hamileyken 1 Mayıs günü görev şehidi oldu. Bu sadece bir arkadaşımızın hikâyesi bunun gibi 3 ayrı hikâye var. 37 arkadaşımızı kaybettik orada. Bize bunu unutturmak istiyorlar. Taksim’i unutturmak istiyorlar. Kadıköy, Yenikapı gibi birçok alan sunuyorlar. Normal bir miting Kadıköy’de, Yenikapı’da yapılabilir. Ancak 1 Mayıs’ın farklı bir yanı var.
‘77 katilleri bulunana kadar biz bu mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Bu topraklarda sadece 1 Mayıs’da bu katliamlar yaşanmadı. Çorum’da, Sivas’da yaşanan katliamların katilleri adalete teslim edilmedi. Doğu ve Güneydoğu’da binlerce insan işkencelerde katledildi sokaklarda kurşuna dizildi. Türkye’de faili meçhul diye bir şey yok. Bu cinayetlerin failleri belli. Kontrgerillanın açığa çıkartılması gerekir. Taksim işçilere de açık olmalı” dedi.
Emeğin umudu, onuru…
Dünyanın en kitlesel 1 Mayıs kutlamalarını tekrar yaşamak istiyoruz diyen Beko, “2010-2011 ve 2012’de Taksim’de kutlanan 1 Mayıs’a yüzbinlerle kişi katıldı, bir kişinin bile burnu kanamadı, coşkuyla kutlandı. Böyle 1 Mayıs kutlamasını bir kez daha yaşamak istiyoruz. 1 Mayıs’ta umudu örgütleyeceğiz.
Emeğin umudu, emeğin onuru, emeğin hakkı, emeğin hukuku, emeğin tarihi ve emeğin değerleri için kol kola omuz omuza olacağız. Türkiye seçimlere giderken toplumu gererek oy toplama hesaplarına karşı biz karanfillerimizi kuşanacağız. Ötekileştirici nefret söylemlerine karşı şarkılarımızla-türkülerimizle emeğin umutlu davasında bütünleşeceğiz” dedi.
Beş çocuktan biri çalışıyor
DİSK-AR’ın çocuk işçiliğini gözler önüne seren “Türkiye’de çocuk işçiliği gerçeği raporu-2015” yayınlandı. Rapora göre okula gitmeyen çocuklar için haftalık çalışma süresi 54 saati buluyor. Çocuk işçilerin yüzde 3,4’ü yaralanmış ya da sakatlanmış.5 çocuktan birinin çalışmak zorunda bırakıldığı raporda çocuk işçi sayısının artmaya başladığı belirtildi. DİSK-AR adına Dr. Serkan Öngel’in hazırladığı raporda çocukların çalışma koşullarına da değiniliyor.
Çalışan çocukların yarısı 400 TL’nin altında bir ücretle çalışıyor. Çocuk işçilerin üçte birine ise çalıştığı iş yerinde yemek verilmiyor. Raporda 2012 yılında yasalaşan 4+4+4 yasası ile zorunlu ilköğretim yaşı 6-13 yaş aralığına çekilmesinin çocuk işçiliğin yaygınlaşmasına neden olduğu da belirtildi. Bu tür uygulamaların çocuk işçiliğin yaşını 13’e kadar düşürdüğünün belirtildiği raporda çocuk işçiliğin, yoksulluk ve güvencesizlik zemininde yükselen istihdam stratejilerinin yapısal olarak ürettiği bir sonuç olarak görülmesi gerektiği belirtildi.
‘İki bakan da Soma için yargılanmalı’
2002 yılında AKP hükümeti iktidara geldiğinde Kamu Yönetimi Temel Kanunu çıkarıldı. Bu yasa çıktıktan sonra Türkiye’de devlet işletmelerinin hemen hemen tamamı özelleştirildi. Daha sonra belediyeler de özelleştirildi. 2857 sayılı İş Yasası’nın 2. maddesinde “hizmet satın alma” adı altında taşeronlaşmanın önü açıldı diyen Beko;” O günden bu yana 15 binin üzerinde işçi arkadaşımız iş cinayetlerinde öldü.
Bu yasalar çıkmadan önce devlet işletmelerinde ve belediyelerde deneyimli, tecrübeli, birikimli işçiler vardı. Bu yasayla artık buralarda taşeron işçileri çalışmakta. İş yerlerinde üretimi artırmak için işçilere yönelik artan baskılarla iş kazaları çok büyük oranda can aldı. İş cinayetleri devam ederken biz konfederasyon olarak çok kez müdahale etsek de işçi sağlığı ve iş güvenliği için alınması gereken tedbirler bugüne kadar alınmadı.
Soma’da Türkiye Kömür İşletmesi’nin kendisi işletmesi gerekirken bu madeni taşerona teslim etti. Soma Holding’e rödovans adı altında çok çağ dışı bir sözleşme ile yapıldı bu. Türkiye Kömür İşletmesi’ndeki madenler holdinglere verildi. İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınmadığı ve yaşam odaları olmadığı için 301 işçi arkadaşımız katledildi. Soma duruşmasında sanıklar ifadelerinde “ILO sözleşmelerini madenlerde uygulamadık, bu nedenle kazalara neden olduk” dediler.
Manisa Soma’da yaşayan insanlar daha önceden tütün ekiyorlardı. Daha sonra 2002-2003 yılları arasında kotalarla tütün ekemez hale getirildiler. Bu köylüler madenci olmak zorunda bırakıldı. Eğitimden geçirilmeden, deneyim ve tecrübe edinmeleri sağlanmadan bu insanlar madene indirildi. 301 arkadaşımızı burada katlettiler. Sağ kalanlar işten atıldı.
Soma duruşması sabah erken saatlerinde başladı. İlk gün 8 sanığın telekonferansla mahkemeye katılmasına hukukçular ve köylüler çok büyük tepki gösterdi. 2. duruşmaya 8 sanık getirildi. Ancak bu olayın sorumlularının sadece 8 kişi olmadığını biliyoruz. Bu yargılama sadece 8 sanıkla devam ederse adaletli bir sonuç çıkmayacaktır.
Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye Kömür İşletmeleri yöneticileri, Çalışma Bakanlığı, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı da yargılanmalı. Ancak böyle adaletli bir yargılanmadan bahsedebiliriz. Türkiye Kömür İşletmesi (TKİ) o madeni Soma Holding’e verdiği için yargılanmalıdır öncelikle.
İş güvenliği ve işçi sağlığı sözleşmesini uygulamadığı için yargılanmalı. Tüm sorumlular yargılanmalıdır ki adalet sağlanabilsin ve bu tarz olayların önüne geçilebilsin. Mahkemeden ders niteliğinde bir sonuç çıkmasını ve cezaların önleyici bir niteliğe sahip olmasını bekliyoruz. Aksi halde geçmişteki gibi iş cinayetleri, iş kazaları yaşanmaya devam edecektir” dedi.
Yurt