Bu iktidarın ektiği kin ve nefret tohumları...
Kin ve nefret, şiddeti yarattı!..
Mehmet TÜRKER

Bombanın ne zaman nerede patlayacağı;
Suikast, adam kaçırma, rehin alma, infaz, polise saldırı gibi terör eylemlerinin nerede ne zaman yapılacağı artık belli değildir!..
Büyük şehirler, AVM’ler, mağazalar, metro istasyonları, otobüs durakları, vapur iskeleleri, insanların yoğun olduğu yerler artık tehlikelidir, oralarda güvenliğin kalmadığı ortadadır!..
* * *
Rize-Trabzon karayolunda gerçekleştirilen saldırı, Fenerbahçe futbol takımını tam kadro ortadan kaldırmaya yöneliktir!..
Şoför mahalline ateş açılmasıyla, otobüsün tamamen kontrolden çıkarak seyir halinde bulunduğu viyadükten aşağıya uçması amaçlanmıştır!..
Fenerbahçe takımı, güvenlik müdürünün soğukkanlılıkla otobüsü durdurması sayesinde olası faciadan kıl payı kurtuldu…
Otobüs şoförünün hayatta kalması ise bir mucizeydi…
* * *
Bu saldırının bireysel mi, organize bir hareket mi olduğu henüz belli değil…
Ancak…
Ülkeye bu iktidarın ektiği kin ve nefret tohumları, ötekileştirme, ayrıştırma, düşmanlaştırma faaliyetleri meyvelerini veriyor!..
Siyasi parti ve kulüp taraftarlıkları, taraftarlık olmaktan çıktı birbirine düşmanlık halini aldı…
Cumhuriyetin, Ulu Önder Atatürk’ün her fırsatta kötülendiği ortamda…
Cumhuriyetin kazanımlarını yok etmeye çalışarak Osmanlıcılık oynayıp dini siyasetin en önemli enstrümanı yapanların oynadığı oyunlar, Türkiye’yi 3. Dünya ülkesi haline getirdi!..
Bakınız, Fenerbahçe’deki yabancı futbolcularının aileleri Türkiye’yi terk etmeye başladı!..
* * *
Polis teşkilatı ve MİT’in istihbarat zafiyeti, önleyici tedbirleri en düşük düzeye getirdi…
Sultanahmet’te polise saldırıda bulunan canlı bomba olarak ilan edilen ve sonra olayla ilgisi olmadığı anlaşılan terörist kadın bir-iki gün sonra kameraların karşısına geçip, “Benim adımı karıştırıyorlar, ne ilgisi var?.. Bizim yerimiz yurdumuz belli” demişti…
Ama yeri yurdu belli olan bu kadın izlenmediği, istihbarat sağlanamadığı için birkaç ay sonra Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün önünde ortaya çıktı, “polisin kalbine” saldırıda bulundu ve vurularak öldürüldü!..
* * *
Bütün bunlar ülkenin ne kadar sahipsiz kaldığını gösteriyor…
Polis, polisin peşine düşmüş, meslektaşlarını kelepçeleyip götürüyor…
Ama bunu yapan polis de yarınından emin değil; “devran döner ve bu defa da beni kelepçelerler mi?” diye düşünmeden edemiyor…
Bu moralle polis iş yapabilir mi?..
Yarınından emin olamayan bir teşkilat ülkede güvenliği sağlayabilir mi?..
* * *
Türkiye allak bullak!..
Bu iktidarın ektiği kin ve nefret tohumları, birbirine düşman topluluklar yarattı…
Bununla birlikte Tayyip’in günde üç posta meydanlarda bağırıp çağırması ülkenin psikolojisini, ayarlarını bozdu!..
Bu durum, Türkiye için bölücü terörden bile daha tehlikelidir!..
Acizlik içindeki iktidar, Türkiye’yi yönetme kabiliyetini tamamen kaybetmiştir!..
“Ne başkanlığı yaaa!”
Başkanlık hikayesine İlber Hoca da katıldı…
İyi de yaptı…
Ünlü tarihçi Prof. İlber Ortaylı, bir TV kanalında başkanlık konusu açılınca en güzel lafı söyledi:
“Canı Başkan olmak istiyor… Ne Başkanlığı kardeşim yaaa!.. Burası Uruguay mı?”
Daha beteri…
Uruguay değil Uganda…
Afganistan’dan farkımız mı kaldı?..
Orta Amerika’daki diktatörler bile daha akıllı…
Arının bal yapmak için çiçekleri dolaşması gibi biz de başkanlık için her yerden bir tutam alacakmışız, içine bir tutam kereviz tozu, bir tutam kakule, iki diş sarımsak, yarım kilo soğan koyup kendi sistemimizi yaratacakmışız…
“Sistemi kendi kafama göre kurdum bile” diyemiyor, bize hikaye anlatıyor!..