Kibri tavan yapmış o “sağlam irade!” ile...
Babanın malı mı?!.
Mehmet TÜRKER

Avrupa’nın en büyük Adliye Sarayı yapmışlar, güvenliği yok…
Önemli bir davaya savcı atamışlar, koruması yok…
Terör örgütleri fink atıyor, istihbaratın yok…
Teröristleri listelemişsin, adlarını biliyorsun, tanıyan yok…
Tepeden tırnağa dökülüyorsun, hesabını soran yok…
Sonra Eyüp Meydanı’nı gazetecilere kapatıyorsun!..
“Demokrasi” diyorsun, akreditasyon uygulayıp meydana yandaş medyayı dolduruyorsun!.
Eyüp Meydanı babanın malı mı?..
* * *
Hadi o Kasımpaşa’dan geldi…
Sen üniversite hocalığından geliyorsun, “Ben emir verdim, ben yasakladım, ben sokmadım” diye güç gösterisi yapmaya çalışıyorsun, basın özgürlüğünü engelliyorsun!..
Madem gücün var, yapayalnız bıraktığınız savcıyı teröristlerin elinden kurtarsaydın…
Sonra da iki ölü ve savcının şehit edilmesiyle biten operasyonu “başarılı” ilan etmiyor musunuz, insanı bu acılı günde bile güldürüyorsunuz!..
* * *
Akılları başlarına savcı şehit edildikten sonra geldi. (mi?)
Çağlayan Adliyesi’nde bir kilometre kuyruklar oluştu…
Tayyip taaa Romanya’da avukatlara taktı:
“Avukat cübbesiyle girmişler”
Ne var bunda?..
Cübbe bulunmayacak bir şey mi?..
Kaldı ki cübbeyle adliyeye gelen istisnadır…
Çünkü bütün avukatlar cübbesini ya çantasında taşır ya da adliyedeki baro vestiyerinden temin eder…
Ama Tayyip’in bir sözüyle, terör eyleminin avukatların yüzünden yapılabildiği havası yayıldı…
Ve avukatlara baskı uygulanmaya başladı…
* * *
Daha bir ay kadar önce, aynı adliyede yapılan aramalarda ele geçirilen kama, satır, bıçak, saldırma, muşta vesaire Başsavcı tarafından medyaya sergilendi…
Yani kendilerinden habersiz kuş uçmaz, o kadar sıkı güvenlik var…
Bir ay sonra ise iki terörist örgütün flamaları, bereleri, bez parçaları ve silahlarla aynı saraya girip “garibanlığa” terk edilmiş savcıyı rehin aldılar…
Eski tuluat kumpanyalarında oynanan “acıklı komedi” gibi!..
* * *
Ülkeyi paralele teslim ettiler, sonra da paralelleri düşman ilan edip polisi, polisin peşine taktılar; polisle polisi karşı karşıya getirdiler…
MİT Müsteşarı’nı AKP’li yaptılar, polis teşkilatını altüst ettiler, istihbaratı çökerttiler!..
Savcı rehin alındı, şehit düştü, ertesi gün DHKP-C’ye yönelik operasyon yapmayı anca akıl ettiler…
Ama sağlam irade!..
Ve kibri tavan yapmış o “sağlam irade” emir verdi, yandaş olmayan medyayı cenazenin kaldırıldığı Eyüp Meydanı’na sokmadılar…
Çünkü Eyüp Meydanı babasının malıydı…
İradesi sağlamdı!..
İstihbarat zafiyeti!..
DHKP-C terör örgütü bir gün önce adliye sarayına girip savcıyı rehin alıyor, operasyon faciayla bitiyor!..
Ertesi gün öğlende savcının cenazesi kaldırılıyor, akşamında İstanbul polis teşkilatının kalbine terör saldırısı yapılıyor…
Aynı gece mikrofonsever Cumhurbaşkanı savcının evinin önünde siyaset yapıyor…
Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü’ne saldırıyı yapan terörist kim?..
Daha önce Sultanahmet’te polise yönelik saldırıda kendini patlatan canlı bomba olduğu sanılan kadın terörist…
Yani tanınıyor, biliniyor, fotoğrafları var, ama istihbarat yok…
İzlenmiyor…
Aylar sonra o kadın terörist Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü önünde ortaya çıkıyor, bomba atıyor, Kalaşnikof’la ateş açıyor ve vuruluyor…
Başıboşluk bu kadar mı olur?..
Bir 70’li yıllarda siyasi şubenin (1. Şube) dar imkanlarla yaptığı istihbaratı ve operasyonları düşünüyorum, bir de 2015’te çok büyük imkanları olan teşkilatın zafiyetine bakıyorum…
Emniyet teşkilatını önce “paralel” sonra da “AKP polisi” haline getirirlerse, olacağı budur!..