Bandırma vapurunun kaptanları anlatıyor...
“Bu, milyonlarca Türk içinde bizlere nasip olan en büyük bir şereftir. Bu hatıra, daima içimizde aynı çoşkunlukla yaşayacaktır...”Bandırma vapurunun kaptanları:
‘Bizlere nasip olan en büyük şerefti’

MUSTAFA Kemal Paşa’yı Samsun’a çıkaran Bandırma vapurunun Birinci Kaptanı İsmail Hakkı Durusu, İkinci Kaptanı da Tahsin Dalaylı idi...
Her ikisi de 1919’dan yıllar sonra gazetelere yaptıkları açıklamalarda, o tarihi geziyi şeref ve gururla anlattılar...
Kaptan Durusu, fırtınaya rağmen yollarına devam kararı aldıklarını belirtiyor. İkinci kaptan ise yolculuk için “Bizlere nasip olan en büyük bir şerefti” diyor.
BİRİNCİ KAPTAN ANLATIYOR
Kaptan İsmail Hakkı Durusu, 20 Mayıs 1938 tarihli Kurun gazetesine yaptığı açıklamada, o günü şöyle anlatır:
“1919 tarihinde Bandırma vapuru ile Atatürk’ü İstanbul’dan alıp Samsun’a götürdüğümüz seferde gerek hareketimizden evvel gerekse yolda şahidi olduğum ahvalden hatırıma gelenleri aşağıya yazdım: Hareketimizden bir gün evvel Paşa beni, İdare’den Harbiye’de dairesine çağırtmıştı. Gittim ve kabul buyuruldum. Suret-i hareketimize dair bir takım istizahta bulundular. Lazım gelen cevapları verdim. Ertesi gün öğle üzeri hareket edileceğini ve olveçhile geminin hazır bulundurulmasını emir buyurdular. Filhakika o gün zevalde gemiyi teşrif ettiler. Kontrol heyeti geldi. Hemen hareket edebileceğimizi söylediler. Derhal hareket ettik. Boğaz’dan çıkarken müthiş bir fırtınanın icrayi hükmetmekte olduğunu gördük. Ne kadar şiddetli fırtına olursa olsun yolumuza devama karar vermiştik. Böylece yolumuza devam ettik.
Maiyetlerindeki zevatı bittabi deniz tutuyor ve herkes birer birer kamaralarına yatıyordu. Mamafih Paşa, kıç taraftaki köşkte bir köşeye dayanmış oturmakta ve kendilerinde fıtri bir haslet olan harikülbeşer metanet-i kalbiyelerinin asan olarak bilafütur ve daimi bir tefekkür içerisinde bulunmakta idiler. Son süratimiz olan yedi mil ile Karadeniz’in biaman dalgaları arasında yuvarlana yuvarlana İnebolu ve Sinop’a uğrayarak bin türlü müşkülat içerisinde bir gün şafak vakti Samsun’a vardık. Paşa, bu iskeleye çıktılar. Ondan sonra vukua gelen halatı bittabi kendileri daha iyi bilirler. 19 seneden sonra o mesut seferimizi bu kadar hatırlayabildim.”
İKİNCİ KAPTAN TAHSİN DAYI
‘Bandırma’ vapurunun ikinci Kaptanı Tahsin Dayı, 19 Mayıs 1941 tarihli Vakit gazetesine verdiği mülakatta o günü şöyle anlatır:
16 Mayıs’ta Galata rıhtımından kalkınca birinci geceyi Zonguldak, ikincisini Sinop önlerinde geçirdik. Hayli fırtına vardı; dalgadan müteessir olan Atatürk, kaptanı çağırdı. Biraz istirahate ihtiyaçları olduğunu, fazla olarak İstanbul ile de muhabere etmeleri lazım geldiğini beyan buyurarak Sinop’a uğramamızı emretti. Emirleri yerine getirildi. Kaptanın eliyle götürülen telgrafın cevabı gelinceye kadar Sinop’ta bekledik. Nihayet cevap geldi; anladığımıza göre, 15 Mayıs’ta başlayan İzmir işgaline dair bazı malumat verilmiş bulunuyordu. 18 Mayıs akşamı güneş batarken tekrar yola devam ettik. Ertesi sabah güneşin doğmasından iki üç saat sonra Samsun’a vardık.
- Atatürk’le sonradan buluştunuz mu?
Milli zaferi müteakip Bursa’ya, oradan da Mudanya’ya şeref verdikleri zaman Bandırma vapuru oradaymış... Bizleri lütfen sormuşlar; fakat geminin kadrosu baştan başa değiştiği için huzurlarına çıkamadık. Öğrendiğime göre Şişli’de açılan müzede kaptandan dümenciye kadar hepimizin isimleri yazılıymış.
- Atatürk’ün Samsun yolculuğuna ait başka hatıranız var mı?
Samsun’a geldiğimiz zaman Atatürk, elini kaptanın omuzuna koyarak okşayan bir sesle, “Burada otomobilin büyük kıymeti vardır. Kendi nezaretinizde indiriniz, bir kazaya uğramasın!” buyurdular. Anlaşılıyordu ki, çok geniş bir seyahate çıkan bu büyük adam, binek otomobilinden çok şeyler bekliyordu.
- 19 Mayıs hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu, milyonlarca Türk içinde bizlere nasip olan en büyük bir şereftir. Bu hatıra, daima içimizde aynı çoşkunlukla yaşayacaktır.
DOKTORU BEHÇET ADİL BEY
16 Mayıs 1919 günü İstanbul’dan yola çıkan Bandırma vapurunda 23 personel bulunuyordu. Bunlardan birisi de 9. Ordu Müfettişliği hekimi Tabip Yüzbaşı Behçet Adil Feyzioğlu’ydu.
O da tarihi yolculuğu 19 Mayıs 1970 tarihli Hürriyet gazetesine şöyle anlatır:
“19 Mayıs sabahı şafakla birlikte Samsun’a vardık. En güzel elbiselerini giyen Kemal Paşa güverteye çıktı. Sahilden kayıkla yaklaşan Erkân-ı harp Binbaşı Mahmut Ekrem, Mustafa Kemal’in elini sıktı. Sonra da bu kayıkla ilerleyerek Samsun’un batı iskelesinde Anadolu toprağına ayak bastı. (...) Samsun’daki Müfettişlik Karargâhı, Tütün Rejisi’nin yanında idi. Paşa Hazretleri ve maiyetindeki bizler buradaki Mıntıka Oteli’ne inmiştik. Mustafa Kemal heyetleri kabul ediyor, dertlerini dinliyordu. Yanına yaklaşan bir Fransız subayı, Türklerin, Rum köylerine saldırdığını, bu yüzden Rumların zarar gördüğünü ve perişan olduklarını söylüyordu. Paşa, “Rum vatandaşların şikayet evrakını getiriniz lütfen!” dedi. Fakat Rumlarınkinin aksine Türklerin yüzlerce şikayet mektubu geldi. Subay özür diledi, “Yanılmışım!” dedi ve Atatürk’ün huzurundan çıktı.”
(Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk Çizgisinde Geçmişten Geleceğe,
Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2005, s.307-311)
Aydınlık