Tayyip’in uykularını kaçırtan tablo

Tayyip Erdoğan'ın AKP'nin olası hezimetinin ardından hükümeti başka bir partinin kurmasına olanak tanımamaya yönelik planının ardında “Vatana ihanet” niteliğindeki suç sicili yatıyor... 
Tayyip’i korkutan tablo!
SivriSinekCaz
Anayasa'nın 116. maddesini kullanarak “seçimleri yenileme” ve kaos yaratmayı planlıyan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın iktidarı kaybetmekten bu kadar korkması ardındaki suç sicilinin kabarıklığına dayanıyor...


Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduğu sürece Anayasa'nın 105. maddesinde düzenlenen vatana ihanet suçlamasıyla yargılanabiliyor. “Vatana ihanet” net bir biçimde Anayasa'da tanımlanmasa da Türk Ceza Kanunu'nun 302. ve 339. maddeleri arasındaki bölümü vatana ihaneti ve ilgili kavramları düzenliyor. 

Hukukçuların genel eğilimi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 105. maddeye göre Cumhurbaşkanı'nı “vatana ihanetle” suçladığı fiiller kavramı oluşturuyor. Buna göre “devletin güvenliğine karşı suçlar”, “anayasal düzen ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar”, “milli savunmaya karşı suçlar”, “devletin sırlarına karşı suçlar” başlıkları altında düzenlenen fiiller “vatana ihanet” kavramıyla yakından ilintili. 

Bunlardan ilk akla gelenler TBMM'yi ortadan kaldırmak, hükümeti kısmen ya da tamamen engellemek. Bu maddelerde öngörülen “cebir ve şiddet” şartı, sadece güç kullananları değil, silahlı bir güce hükmedenleri de düzenliyor. 

Hukukçuların 105. madde kapsamında değerlendirilebileceğini düşündükleri suçlardan bir bölümü de 'Anayasal suçlar'. Yine Ceza Kanunu'nda 309. maddede düzenlenen “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” fiili de tam olarak bu suçlar arasında değerlendirilmese de Anayasal düzene yönelik belirgin bir gücü kullanan kişilere uygulanabilir. 

İnsanlık suçları 

Günümüzde insanlık suçu; soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlar olarak iki başlık altına incelenmektedir. Soykırım, henüz taraf olmadığımız Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’nün 6. maddesi ile TCK m.76’da düzenlenmiştir. 

“Soykırım” kavramı ilk defa, 2. Dünya Savaşı’nın yıkıcı sonuçlarının ardından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 09.12.1948 tarihinde kabul edilip, 12.01.1951 tarihinde yürürlüğe giren “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi” ile tanımlanmıştır. 

Bu sözleşmenin “Soykırım oluşturan eylemler” başlıklı 2. maddesinde göre; milli, etnik, ırki veya dini bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen insan öldürme, insana zarar verme, grubu ortadan kaldırmaya yönelik yaşam şartlarını değiştirme, grup içinde doğumları engelleme veya gruba mensup çocukları zorla başka bir gruba nakletme eylemleri soykırım sayılacaktır. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz bağlayıcı olarak taraf olmadığı Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’nün “Soykırım” maddesinde de benzer tanıma yer verilmiştir. TCK m.76’da “bir planın icrası suretiyle işlenmesi” soykırım suçunun unsuru olarak arandığı halde, bu unsura uluslararası düzenlemelerde yer verilmemiştir. 

Bu husus, TCK m.76 ile uluslararası sözleşmeler arasında tespit edilebilecek önemli bir farktır. “Suçta ve cezada kanunilik” prensibi uyarınca, insanlık suçunu bir kanunla kabul edilmiş uluslararası sözleşmede, genel veya özel ceza kanunu hükmünde görmek gerekir.
➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..