AKP gaflet ve dalalet içinde…
Sorumlusu AKP iktidarıdır!..
Mehmet TÜRKER

31 ölü, 100’e yakın yaralı!..
Ölü sayısının daha da artmasından korkuluyor…
Bunun sorumlusu doğrudan AKP iktidarıdır!..
İktidarın, tüm uyarılara rağmen sürdürdüğü yanlış Suriye politikası, Türkiye’nin de terör bataklığına saplanıp kalmasına yol açtı…
Suriye sınırımız delik deşik, tam bir elek!..
Kim olduğu bilinmeyen, adına “sığınmacı” dediğimiz binlerce kişinin arasında yabancı ajanlar, IŞİD militanları kaynıyor…
Canlı bombalı IŞİD saldırısı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Türk halkının güvenliğine ve huzuruna karşı gerçekleştirilmiştir!..
Ve ne yazıktır ki bu saldırı büyük bir istihbarat zafiyetinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır…
Böyle bir saldırı İstanbul’un göbeğinde veya bir turizm bölgesinde de yapılabilirdi!..
AKP iktidarı gaflet ve dalalet içinde…
Türkiye sınırlarını koruyamaz hale geldi, yazıklar olsun!..
Kazıklı ülke!..
İki buçuk ay önceki kısa tatil sonrası “Yunanistan batarken” diye yazmıştık…Yunanistan’ın battığı filan yoktu…
Herkes kendi aleminde, stresten uzak, kafelerde, lokantalarda huzur içinde hayatını sürdürüyordu…
Bu defaki tatilde yine Selanik ve Alexandroupoli (Dedeağaç) yaptık, Kavala’ya uğradık…
* * *
Yunanistan’a girdiğimiz gün referandum yapılıyordu ve ilk durak Kavala oldu…
Küçük balıkçı barınağının kenarındaki Meltemi lokantasında bizi Türk garson kız karşıladı…
Öğle vakti lokantada oturacak yer yoktu… Tamamı Yunanlı müşteriler masalara yayılmış, rakısını açmış keyif içindeydi…
Garson kıza sordum:
“Hani Yunanistan batıyordu?”
Garson kız umursamazlıkla omzunu silkip ufak bir kahkaha atarak, “Amaaan” dedi, “Yunanistan her gün batıyor.”
Selanik’e gittiğimizde de durum aynıydı…
Kredi kartı her yerde geçiyor, ATM’lerin önünde 3-5 kişiden fazlası görülmüyordu; insanlar keyif içinde kafeleri ve pastaneleri doldurmuştu…
Batan Yunanistan’da Yunan halkı huzur içindeydi…
Çünkü Türkiye’deki gibi siyasi kavga, belirsizlik ve umutsuzluk yoktu, siyasetin düzeyi yerlerde sürünmüyordu!..
* * *
Denize girmek için Selanik’in ünlü plajlarının olduğu Halkidiki’ye gittik…
Maldivler halt etmiş!..
Dibi görünen tertemiz mavilikler, çok iyi bir hizmet ve bizdekilere göre yarı fiyat…
Dönüşte Alexandroupoli’de konakladık, Aya Yorgi’de denize girdik…
Billur gibi bir deniz ve plajda arı gibi hizmet veren telsizli genç kızlar…
Plajın restoranında yemekler, bizdeki tesislerin yarı fiyatına…
* * *
Şimdi gelelim ülkemize…
Rahmi Turan abimiz çok güzel yazdı…
Bizim İstanbul ve yazlık yerlerimizdeki tesislerin hepsi Kazıklı Voyvoda!..
Yemek yiyorsunuz, kazığa oturtuyorlar!..
Bodrum, Fethiye, Datça, Antalya, bütün sahiller şımarık işletmelerin elinde, kazığın boyu 3 metre…
Oteller öyle, lokantalar öyle, kafeler öyle…
Bizde “Ege, Akdeniz mezeleri” diye getirdiklerinin, Yunanistan’da 20 misli çeşidi var, boy ölçüşmemiz mümkün değil; üstelik yarı fiyatına…
Selanik, Kavala, Alexandroupoli’de Türk Bayraklı Türkçe mönüler…
Oysa Bodrum gibi sahillerdeki tesislerde, toplama garsonlar ve hepsi laubali, garsondan başka her şey…
* * *
Türkler Yunan adalarına akın ediyorlarmış, ne yapsınlar?…
Bizim sahillerdeki kazığı, pisliği mi çeksinler?..
Gittiğimiz sahiller Karayipler gibiyken dün gazetelere baktım, TV kanallarında gördüm, şımarık görgüsüz yat sahipleri bütün Bodrum koylarına sintinelerini (pisliklerini) boşaltıp, çöplerini atarak gitmişler, tam bir rezalet…
Bodrum vıcık vıcık ve çöp içinde, Yunanistan sahilleri pırıl pırıl…
Sonra da soruyoruz “Bizi niye AB’ye almıyorlar?” diye…
Almazlar kardeşim, almazlar…
Daha sittin sene almazlar!…