AKP’li Reşat Kasap’ın atalarını hatırlayalım..

‘Atatürk mü, bardak mı?’ referandumuna hazırlanan Rize’nin AKP’li Belediye Başkanı Reşat Kasap’ın atalarını hatırlayalım. İskilipli hoca için ‘Şapkaya karşı çıktı, idam edildi’ demek, Erdoğan için ‘Bir şiir okudu, hapse girdi’ demektir!..
 

Kasap’ın ataları
SivriSinekCaz
Hikmet ÇİÇEK
 AKP’li dört kadın milletvekili Sevde Bayazıt Kaçar, Gönül Bekin Şahkulubey, Nurcan Dalbudak ve Gülay Samancı, TBMM Genel Kurulu’na türbanla katıldıklarında tarihler 31 Ekim 2013’ü gösteriyordu. “Demokratikleşme paketi” ile türban kamuda serbest bırakılmıştı. Şimdi sıra Meclis’teydi.
 

Tüm gerici partiler Meclis’te türbana destek verdi. MHP, BDP ve HDP, kadın vekillerin kapanarak Meclis’e girmesini “memnuniyetle” karşıladıklarını açıkladılar.

BDP adına konuşan Pervin Buldan ve o günlerde yeni kurulan HDP’nin Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, vekillerin başlarında türbanla Meclis’e girmesini kadın mücadelesinin kazanımı olarak yorumladılar! MHP’li Ruhsar Demirel’in konuşmasına AKP sıralarından alkışlar geldi.


CHP, ‘AKP’nin mağduru oynamasına izin vermeyeceğiz’ diyordu ama kürsü konuşmaları dışında sessiz kalmayı tercih etti. Sadece CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz üzerindeki ceketi çıkardı, üzerinde Atatürk resmi ve Türk Bayrağı baskılı tişörtle Genel Kurul’da oturarak tepkisini gösterdi.

ATATÜRK HEYKELİ İSTEMİYOR
 

Türkiye o günlerden, şimdi “Atatürk mü, bardak mı?” referandumuna kadar geldi.

Rize’nin AKP’li Belediye Başkanı Reşat Kasap, şehir meydanında Atatürk heykeli istemiyor. Heykel trafiği tıkıyormuş! Tepki gelince “referandum yapacağız” dedi. Ankaralılar bu türden “referandumu” iyi bilirler. Melih Gökçek’in dağıttığı pusulaları cebine koyup, “sandık nerede?” diye soranları çok gördü.


Atatürk düşmanı Kasap’ın ataları kimler, hatırlayalım.

İSKİLİPLİ ATIF HOCA
 

Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere AKP sözcüleri, Kemalist rejimin “terörüne” örnek olarak sık sık İskilipli Atıf Hoca öyküsü anlatırlar. İskilipli hocanın “şapka giymeyi reddettiği için” idam edildiğini söylerler. Çok değil iki yıl önce İskilipli Atıf Hoca’nın torunu Ahmet Faruk İmal, AKP’nin “Demokratikleşme paketi” ile Şapka Kanunu’nun kaldırılacak olmasını sevinçle karşılamış, dedesi için “iade-i itibar” istemişti. 
(Yeni Şafak, 22 Eylül 2013)

Baştan söyleyelim. İskilipli hoca için “Şapkaya karşı çıktı, idam edildi” demek, Erdoğan için “Bir şiir okudu, hapse girdi” demeye benzer!


20 Aralık 1923 tarihli Vatan gazetesi, tramvaylarda haremlik- selamlık uygulamasının kalktığını, artık tüm toplu taşıma araçlarında kadın ve erkeğin birlikte seyahat edebileceğini yazdı. Daha ortada ne şapka kanunu vardır, ne de diğer devrimler. İlk tepki İskilipli Atıf Hoca’dan geldi. Hoca’ya göre böyle yapılırsa gayri meşru istekler artacak, fuhuşa kapı açılacaktır.


Hoca’nın tarih sahnesine ilk çıkışı değildir bu. 31 Mart gerici isyanına katılanlar arasındadır. (1909) Mahmut Şevket Paşa suikastından sonra (1913) İstanbul’dan sürgün edilenler arasında o da vardır.


Daha sonra Mustafa Sabri ve Saidi Nursi ile Cemiyet-i Müderrisin’in kurucularından olacaktır. Cemiyet, mütareke yıllarında Teali-i İslam Cemiyeti adını alacaktır. (1919) Başkanı Atıf Hoca’dır.

‘KATLİ VACİPTİR’
 

Teali-i İslam, bir siyasi parti gibi çalışacak İstanbul’da 8, Anadolu’da 17 şube açacaktır. “Allah’a, peygambere ve halife-i müslimin”e bağlı Atıf Hoca, Yıldız sarayının müdavimlerinden ve işbirlikçilerinden biridir. Sonradan “150’likler” listesine girip Türkiye’den sürgün edilen Refii Cevat’ın (Ulunay) Alemdar gazetesi, İskilipli Atıf Hoca’nın açıklamalarına sıkça yer verir.

Prof Dr. Sina Akşin bu cemiyeti, “Saray cephesinin ideolojik örgütü”, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ise “molla- papaz işbirliğinin bir kurumu” olarak niteler. Onlar için Kuvayı Milliye taraftarlarının katli vaciptir. İdam fetvaları bunun için çıkarılır.


Cemiyet’in yayınladığı bildirilerde milli mücadele yanlıları “Mustafa Kemal ve Kuva-yı Milliye maskaraları”, “Selanik dönmeleri”, “Kuva-yı Milliye eşkıyası” olarak nitelenir. “Anadolu’nun masum ve mazlum ahalisine” başlıklı beyannameler, Eskişehir- Kütahya bölgelerinde askerlerin üzerine Yunan uçaklarıyla atılır. Bunları okuyup Sakarya cephesinden kaçan askerler olur.

DEVRİMDEN SONRA
 

“Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun”, 25 Kasım 1925’te yürürlüğe girdi. İskilipli Atıf Hoca’nın daha önce yazdığı Frenk Mukallitliği ve Şapka adlı risalesi dinci çevrelerde yaygın olarak dağıtılıyordu. Risalenin dağıtıldığı yerler arasında Rize de vardı. Gericiler için her çeşit yenilik bidattı, yani dinde sapkınlık demekti.

Gerici kalkışmalar daha Şapka Kanunu çıkmadan başladı. 14 Kasım 1925’te Sivas’ta patlak verdi. Mehmet Necati ve arkadaşları duvarlara şapka aleyhinde, yönetime küfürlerle dolu beyannameler yapıştırdılar. 22 Kasım’da Kayseri’de Mekkeli Ahmet Hamdi adlı biri halkı tepki olarak sarık sarmaya davet etti... 


24 Kasım’da Erzurum’da Gavur İmam ve arkadaşlarının kışkırtmasıyla bir ayaklanma yaşandı. Şeyh Hacı Osman Efendi liderliğindeki isyancılar “gavur kılığına girmeyiz” diyorlardı. Sonradan Atatürk’e İzmir Suikastı davasında idam edilecek olan Erzurum mebusu Rüştü Paşa’nın iki kardeşi de isyana katılmıştı.

KASAP’IN RİZESİ
 

Yazar Osman Selim Kocahanoğlu, Rize sancağında medrese çokluğuna dikkat çeker. 1878 Salnamesi’ne göre Rize sancağında bir tek rüşdiye (ortaokul) yoktur. Fakat artık birer fitne ve fesat yuvası haline gelen 18 medrese vardır.

Rize kalkışması, Erzurum’dan bir gün sonra ve yasanın kabul edildiği gün patlak verdi. (25 Kasım) Kalkışmanın başını İmam Tarakçızade Sabit Efendi çekmektedir. Sabit Efendi, cuma çıkışında “şapka giymeyiz” diyerek halkı kışkırtır. Bir jandarma karakolu basılır ve altı jandarma esir alınır. Eşkıyalarla birlikte Rize üstüne yürünür, kent yağmalanmak istenir.


Kışkırtıcılardan Peçeli Mehmet halka şöyle sesleniyordu:  

“Ey ahali, Ankara ihtilal içindedir. Mustafa Kemal Paşa üç yerinden yaralı olarak doktorlar elindedir, İsmet Paşa ortadan kaldırılmıştır. Dindar paşalar hükümeti ele aldılar, şeriatı kurtarıyorlar. Korkacak bir şey kalmamıştır. Erzurum yapacağını yaptı. Biz de iştirak edelim.”

Kastamonu, Maraş, Giresun ve Balıkesir’de de çeşitli olaylar yaşandı. Maraş’ta isyana kalkışanlar arasında 31 Mart gerici ayaklanmasına katılanlar vardı!


Kışkırtmalar kendiliğinden değildi, planlı ve belli merkezlerden yürütülmekteydi.

İSTİKLAL MAHKEMESİ
 

Çok geçmeden Ankara İstiklal Mahkemesi harekete geçer. Mahkeme 24 Kasım akşamı ilkönce Kayseri’ye gitmek üzere yola çıktı. İdam da olmak üzere çeşitli cezalar verilir. Rize’de aralarında İmam Sabit Efendi’nin de olduğu sekiz kişi idam edilir.

İskilipli Atıf Hoca, şapkaya karşı çıktığı için değil, yukarıda saydığımız eylemlerinden dolayı yargılanır. Ankara İstiklal Mahkemesi onu vatana ihanetten (Hıyanet-i Vataniye) suçlu buldu. Ankara’da ilk meclis binasının önünde 4 Şubat 1926’da idam edilir.


Not: Bu bilgileri, değerli tarihçi- yazar Osman Selim Kocahanoğlu’nun “Atatürk’e Kurulan Pusu” (Temel Yayınları) ve Turgut Özakman’ın “Cumhuriyet/Türk Mucizesi”, (Bilgi Yayınevi) adlı kitaplardan aldım.
➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..
.com/img/a/