Türk Mucizesi: ‘CUMHURİYET’


Türk Mucizesi
SivriSinekCaz
Güneş ERKUL
92. Yılını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmadı
Kanla, irfanla kuruldu.

 
Tarihin en acımasız işgal dönemlerinden birini yaşadı. Tecavüz, yağma, kundaklama ve kıyım vardı.

Türk Milleti ne yaptı. 
Miskince boyun mu eğdi? 
Kaderine razı mı oldu?
Hayır!

Hakkını savunmak için örgütlendi, hemen her yerde protesto mitingleri yaparak, gerekli yerlere telgraflar yağdırarak sesini yükseltti, İstanbul’dan ses çıkmayınca da namusunu, canını ve yurdunu korumak için silahlandı ve direnişe koyuldu. Böylece Müdafaa-yı Hukuk ve Kuva-yı Milliye dönemi başladı.


İstanbul Hükümeti işgale direneceği yerde, direnişi bastırmak için özel bir askeri birlik kurdu.

18 Nisan 1920’de, bir hükümet kararnamesiyle milliyetçilere karşı kullanılmak üzere Kuva-yı İnzibatiye adı verilen silahlı birlik kurulur; aynı gün İstanbul hükümetinin Eğitim Bakanı, okul kitaplarında Türk sözcüğünün kullanılmasını yasaklar. 7 Haziran 1920, taarruza geçen Kuva-yı İnzibatiye milli kuvvetlere yenilir ve rezil bir şekilde İzmit’teki İngiliz işgal bölgesine sığınır.


23 Nisan 1920’de, Ankara’da TBMM’nin açıldığı gün, İstanbul’da da Milli Mücadele liderlerinin yargılanmaları için Divan-ı Harp Mahkemeleri kurulur.

Divan-ı Harp 11 Mayıs 1920’de, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idamına hükmeder. Bunu asker ve sivil Milli Mücadele önderleri, komutan ve subayları, hatta Ankara’nın Din İşleri Bakanı ile hain fetvaya karşı fetva veren gerçek dindar Ankara Müftüsü hakkındaki idam cezaları izleyecek, hepsi Vahdettin tarafından onaylanacaktır.
VATANSEVER DİN ADAMLARI VARDI!
 
İzmirim işgal edildiği gün Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, halkı toplayıp söyle der: “Vatanı, namusu, bayrağı korumak farzdır. Ben fetva veriyorum. Hiçbir müdafaa vasıtası olmayan bir Müslüman dahi, yerden üç taş alarak düşmana atmaya mecburdur.”

Kahraman Türk kadını vardı!

İşgalin başladığı günlerde birçok erkek kararsızlık içinde bocalarken, Kadıköylü kadınlar gazetelere şu bildiriyi yollarlar: “Milli haklarımızı ve namusumuzu koruyacak erkek yoksa, biz varız!”

18 Ocak 1920, Amasya Kadınları Müdafaa-yı Hukuk Vatan Derneği’nin bildirisi: “Sevgili topraklarımız için erkeklerimizin yanıbaşında öleceğiz!”


ÖZVERİ VARDI!
Yeryüzünde örneği olmayan özveri!

Sakarya Savaşı dolayısıyla halk, istek üzerine malının ortalama yüzde kırkını orduya verir; bu, dünyada örneği olmayan bir olaydır. Devlet bunların bedelini 1923-27 dönemi içinde ödeyecektir.


Kömür yok, lokomotifler odun ateşiyle çalıştırılıyor. Yolda odun bitince, askerler trenden inip yol boyundaki ağaçları, hatta istasyonların ahşap kısımlarını, parmaklıklarını kesip yakarak, yola devam ederler. Milli Mücadele boyunca, cepheye asker ve malzeme böyle sevk edilmiştir.

ZAFERE İNANÇ VARDI!
Yenilginin lafına bile tahammül yok!

Milletvekili, eski asker Hüsrev Gerede, her gün Meclis’te milletvekillerine cepheden gelen savaş raporunu okuyup yorumlamaktadır. Çal dağının düşmesi üzerine, “Savaşın ilk safhasını kaybettik” der, sözüne devam edecektir ama fırsat bulamaz, bu sözü içlerine sindiremeyen milletvekilleri “Senin zafere imanın yok!” diye galeyana gelerek üzerine atılır, zavallıyı hayli hırpalarlar.

Her evden bir çift de yün çorap istenir. Çorapları ören genç kızların şöyle dilekte bulundukları duyulmuştur: “Benim ördüğüm bu çorabı giyen asker İzmir’e ilk giren asker olsun!” Bu yalnız bir dilek değil, zafere de inançtır.
Zafer yolu!

Bir kağnı kolu yoldayken kadınlardan biri doğum yaparsa, çocuğa Zafer adı verilir. Ankara-İstanbul arasındaki gizli telgraf hattının parolası ‘zafer’dir. İstanbul’dan ticari malzeme diye gümrükten geçirilen silahlar, İnebolu’daki ‘zafer ticarethanesi’ne yollanır; zafer ticarethanesi, İnebolu İkmal Komutanlığının kapalı adıdır. Zafere böylesine özlem duyan ve inanan bir millet yenilir mi?

Cumhuriyet kanla, irfanla kuruldu, bir vatan böyle kurtuldu!
 

Milli Mücadele dört yıl kadar sürdü. Yüz binden fazla asker ve sivil kayıp verdik. İşgal güçlerinin asker sayısı, Türk ordusunun 4 katıydı. Askere alınanlara üniforma, süngü, çarık, matara, kimi zaman yiyecek bile sağlanamıyordu. Askerin büyük bölümü geldiği kıyafetle savaştı. Ağrı kesici ilaç olmadığı için cephe hastanelerinde ameliyatlar organ uyuşturulmadan ya da hasta uyutulmadan, yani bağırta bağırta yapılmaktaydı.
Yoksulluk içinde, yeri geldiğinde çıplak yumrukla, acı çeke çeke ama inançla, umutla dövüşüldü ve sonunda uçurumun kıyısından dönüldü.
Türk Milletinden unutamayacakları bir tokat yiyen emperyalistler, bu yenilgilerinden ders çıkardılar.  
10 Kasım 1938 saat 9’u 5 geçe; Atatürk’ün bedensel varlığının ortadan kalkmasından aldıkları cesaretle ve Kurtuluş Savaşı’nda yaşadıkları hezimetten ders çıkararak yeni bir işgal stratejisi geliştirdiler
 

bu strateji gereği 1. İşgal; açıktan topla, tankla tüfekle değil, belli etmeden, zamana yayılarak, hedef devletin tüm hücrelerine sızarak gerçekleştirilmeli,
2.Türk Milletinin birliği mezhepsel, etnik, kökensel, siyasal olarak bölünmeli.
3. Türk Milletinin vatanı savunma ruhunu, ulusal benliğini ortadan kaldırarak gerçekleştirilmeliydi.

Dünya savaşından ve 3 kıtada birçok savaştan harap ve bitap düşmüş Türk milletini en gelişmiş silahlarla, 4 katı fazla askerle yenememişlerdi.
Ve buldular neyi, neleri yok etmeleri gerektiğini.
 
Yenemediler çünkü
Türk milletinde birlik beraberlik vardı
Yenemediler çünkü
İnsanların birbirine güveni vardı
 

Yenemediler çünkü
Savaş meydanında devleşiyordu yetişkin erkek kalmadığı için 15 yaşındaki Türk çocukları,

 
Yenemediler çünkü
şehit ve gazi olmayı en büyük şeref sayan bir ulustu karşılarındaki, “ya istiklal, ya ölüm!” parolasıyla savaşıyorlardı.


Yenemediler çünkü
Kadınları erkekleri kadar yiğit ve cesurdu
Gördesli Makbule, Şerife Bacı, Fatma Seher hanım, Nezahat Onbaşı…

Kadını erkeği birlik olmuştu…


Yenemediler çünkü
Anadolu’dan Makedonya’ya göç etmiş bir aileden,
Mustafa Kemal gibi bir dev çıktı karşılarına, tarihin en çıkmaz dönemlerinde tarih Türklere büyük liderler armağan ediyordu.


İşgalciler hainler yarattıkça Türkler Kahramanlar çıkarıyordu karşılarına
Anladılar ki bu topraklarda “Mustafa Kemaller yenilmez”
O halde Türk milletine “Türklüğünü” unutturalım,
O halde Türk milletineMustafa Kemal’i, Mustafa Kemalleşmeyi unutturalım”
Türklerin başına Türk düşmanlarını yönetici yapalım,
O halde Türk milletinin inancıyla, milliyetini birbirine düşman edelim,
O halde Türk milletini bölelim, “başı açık, başı kapalı” diye ayıralım,

etnik kimliklerine,mezheplerine bölelim,
Toplumsal kaos yaratalım,
Kadının erkeğe güvenmediği,
doğudakinin batıdakine, batıdakinin doğudakine güvenmediği,
komşunun komşuya güvenmediği,
tüketim çılgınlığına, borçlara esir düşmüş bir toplum yaratalım,
Aile, akrabalık, mahalle bağlarını, toplumsal birlik ve dayanışmalarını, sevgiyi, saygıyı ortadan kaldıralım,

“Ruhsuz bir toplum yaratırsak Türk milletini yeneriz” dediler,
O yok etmek istedikleri ruhla başardı Türkler ve hem kurtuluş savaşında hem de uygarlık savaşındaki büyük zaferleri,
dünya “Türk mucizesi” diye adlandırdı bunu,
Atatürk’ün dediği gibi;
“Büyük Türk milleti birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmişti”
Milli Birliği yok ettiler, beraberliği,
Milli olan her şeyi,
“varlığım Türk varlığına armağan olsun” sözünden o nedenle rahatsız oldular,
Türk olmayı, doğru olmayı, çalışkan olmayı, Ali İsmailleri, Fırat’ları
Özgecanları,
…..ve nice canları korumayı, büyüklerimizi saymayı,
yurdumuzu milletimizi özümüzden çok sevmeyi o nedenle unutturmak istediler,
Zihinleri ruhları işgal ettiler, esir aldılar yardımseverliğimizi,
esir aldılar güvenmeyi,
esir aldılar fedakarlığı,
esir aldılar Türklüğü.


Yukarıda saydıklarımdan neyi yok ettiler veya yok etmek istedilerse onları yeniden ortaya çıkaracağız çözüm bu.

Muhtaç olduğumuz kudreti yani,
Türk ruhunu…


Yenemediler, yenemeyecekler!
İlk Kurşun
➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..
.com/img/a/