Gericiler buluşmasının konusu: AKP giderse...

Aralarında Nurettin Yıldız ve Cübbeli Ahmet gibi isimlerin de bulunduğu birçok gerici tarikat lideri geçtiğimiz günlerde bir araya gelmişti. Buluşmanın ayrıntıları ortaya çıktı...

Gericiler 

buluşmasının 
konusu belli oldu:
 AKP giderse...
SivriSinekCaz
Recep Tayyip Erdoğan'ın "İslam'ın güncellenmesi" açıklaması ve Nurettin Yıldız'ın da aralarında olduğu bazı isimlere kamuoyu önünde tepki göstermesi sonrası, tarikat ve cemaat liderleri bir araya gelmişti...

Nurettin Yıldız ve Cübbeli Ahmet gibi isimlerin de aralarında olduğu gericilerin toplantıda neler konuştuğuna ilişkin ilk bilgiler ortaya çıktı.

Toplantıda moderatörlük yaptığı belirtilen Nevzat Çiçek, Gazete Habertürk'ten Kübra Par’a toplantıda konuşulanları anlattı.


Toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "İslam’ın güncellenmesi" sözlerine tepki gösterilirken, "AK Parti giderse kazanımlarımız kaybolur" denildiği öğrenildi.

Cübbeli Ahmet ile Nurettin Yıldız'ın "dini bir tartışma" nedeniyle aralarında soğukluk olduğunu belirten Nevzat Çiçek, Yıldız'ın Cemaatinin gücüne ilişkin soruya şu yanıtı verdi:

    Sayı olarak o kadar değildir ama kadınlar üzerinde, özellikle gençler üzerinde çok etkili, farklı çalışmaları olan bir grup. Sosyal Doku Vakfı üzerinden kendilerini ifade ediyorlar. Kamplar düzenliyorlar, eğitim çalışmaları yapıyorlar. En büyük özelliği, İslami kesim içerisinde, iletişim kanalı olarak sosyal medyayı en etkin kullanan hocalardan biri olması.

Çiçek, toplantıda yer alan diğer isimleri de açıkladı: Nurettin Hoca’nın yanındaki arkadaşlarından Hüseyin Tepe vardı. İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, İhsan Şenocak, Avukat Cihat Gökdemir ve İHH’dan Yakup Bey vardı. Bir de o fotoğrafta olma­yan Siyer Vakfı Başkanı Muhammed Emin Yıldırım vardı. Onun mekânında gerçekleşen bir toplantıydı.

Nurettin Yıldız'ın tepki çeken fetvalarının arkasında olduğunu belirten Çiçek, kamuoyunda tepki çekecek fetvalara ilişkin alınan yeni kararı açıkladı:

    “Biz halkın önünde her şeyi söylüyo­ruz, buna dikkat etmek lazım. Her şeyi halkın önünde konuşmamak, üslubu, zamanı iyi ayarlamak lazım” denildi. Her hocanın kendi etrafında 8-9 kişilik bir isti­şare heyeti kurması istendi. Bu heyetin içerisinde medyacısı, avukatı, psikoloğu, iletişimcisi olacak ve bu sohbetler halka yansıtılmadan önce bir şekilde kontrol edilecek. Yanlış anlaşılacak kelimeler varsa çıkarılması amaçlanacak."

"Hocalara operasyon yapılıyor" tartışmasının da toplantının gündemine geldiğini belirten Çiçek, konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı:

    Vahabizm ve Şia tehlikesi üzerinden konuşuldu. Ama genel çerçeve üzerinden, “15 Temmuz sonrası tarikat ve cemaatlerin köküne kibrit suyu dökeceğiz gibi bir yaklaşımla, dinde sekülerleşme, dolayısıyla da tarikat ve cemaat hocalarının halktan uzaklaştırılması isteniyor” denildi.

    Bunu kimin istediğini düşünüyorlar?


    Bir tarafıyla ulusalcılar, Kemalistler gibi AK Par­ti’yi sıkıştıran kesimleri söyleyenler de var, AK Parti’nin kendi içerisindeki reformistleri söyleyenler de var. Bu noktada özeleştirileri de oldu ama onların bir kısmını açıklamaya yetkili olmadığım için söylemiyorum.

    Biraz tüyo versen...


    Mesela Nurettin Yıldız, en azından yanlış anlamalar engellensin diye sosyal medyasını kapattı. Cübbeli Ahmet Hoca, Nurettin Yıldız ile ilgili videolarını çekti. Aslında şu an birçok şey yapılıyor. O fotoğraf karesinde olmayan, isimlerinin açıklanmasını istemeyen hocalar da orada vardı.

Toplantıda konuşulanlara ilişkin öne çıkan başlıklar ve Çiçek'in yanıtları şöyle:

TARİKAT VE CEMAATLERE RESMİYET

Tarikatlara, cemaatlerin denetlenmesi gün­demde. “Hükümet bu konuda adımlar atacak” söylentisi var. Acaba bununla ilgili bir tedirgin­likleri var ve bu nedenle mi bir araya geldiler?


FETÖ meselesinden dolayı devletin tarikatlara ve cemaatlere olan bakış açısı değişti. Devlet katında cemaat ve tarikatların büyük bir kısmının milli ve yerli olmadığı düşünülüyor. Yani “Dışarıyla bağlantıları var. Halkı gözetmiyorlar, daha çok kendi çıkarlarını öne çıkarıyorlar” tarzı yaklaşımlar oluştu. “Bu ülkenin ve bu halkın faydasına çalışmıyorlar.” Yeni paradigma, Hanefi-Maturidi, biraz daha Eşarilik ile Maturidilik arasında gidip gelen, daha akılcılığı önemseyen bir paradigma olacak. Çünkü keşfe, rüyaya dayalı bir din anlayışının FETÖ’yü ürettiğini düşünen ve dolayısıyla da tarikat ve cemaatlerin yeniden yapılanması gerektiğine inanan bir sistem var. Bunu tarikat ve cemaatler de sistemin kendisi de biliyor.


“Sistem”den kastın devlet, değil mi? Devlet içinde bunu tartışıyor, konuşuyorlar mı?

Evet, tartışıyorlar ve konuşuyorlar. Çok net biçimde bu gündeme geliyor. Cumhurbaşkanlığı’nda, MİT’te de, Başbakanlık’ta da gündeme geliyor. Cemaatlerin kendisinde ve toplumda da bu tartışmalar var. Gazeteciler olarak, “Başka bir tarikatın da FETÖ gibi olmayacağının garantisi var mı?” diye sorgulamıyor muyuz? Sonuç itibarıyla devlet de bunu sorguluyor. Sorun, nasıl kayıt altına alınacakları noktasında ortaya çıkıyor. Osmanlı’da Meşait Kurumu vardı ve bunlar kayıt altına alınıyordu. Ama o kaydı kaldırdığınız andan itibaren, her taraftan kendisini şeyh, hoca ilan eden yapılar çıktı. Devletin bunları denetlemesi belki çok zor olabilir. Ama bunlara bir resmiyet kazandırıldığında belki ortak bir akıl bunlar üzerinde egemen olabilir.

ERDOĞAN'A 'KEŞKE BU KAPI AÇILMASAYDI' TEPKİSİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu fetvalara tepki gösterdi ve “İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam’ı 14-15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulaya­mazsınız” dedi. O gün hocalar toplantısında Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri de tartışıldı mı?


Çok açık konuşmak lazım, evet tartışıldı. “İslam, kendisini ihya eden, ıslah eden bir dindir. Yani sürekli fetva mekanizmaları karşısında kendini güncelliyor ama sabit ayetler üzerinden bir güncelleme kastedili­yorsa bu yanlıştır” denildi. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ikinci konuşması da bunun böyle olmadığını çok net ortaya koydu. Ayetin güncellemesi olmaz, fıkhın gün­cellemesi olur. Orada Sayın Cumhurbaşkanı, “Konuş­ması gerekenler konuşmuyor” dedi. Anahtar cümle o. Sadece Diyanet değil. Bu ülkenin ilahiyat fakülteleri, hocaları asıl meseleleri konuşmuyorlar. Konuşanlar da bir şekilde işlerine gelmediği için ötekileştiriliyor.

Peki, Cumhurbaşkanı’na kızgınlar mı?


Reformcular Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuş­masını sanki “Cumhurbaşkanı da reform istiyor” gibi lanse edince “Keşke bu kapı açılmasaydı” dediler. 20-30 yıllık bir arkadaşlıkları var. Sayın Cumhurbaş­kanı’nın gelenekçi bir yapısı olduğunu, geçmişten bugüne kadar nerelerden geldiğini, o camialara karşı yakınlığını da herkes biliyor. Dolayısıyla bu tartışmanın Sayın Cumhurbaşkanı üzerinden açılmaması gerekti­ğini ifade ettiler. Açıkçası ben de öyle düşünüyorum.

'AKP GİDERSE KAZANIMLARIMIZ KAYBOLUR'

1960’tan bugüne kadar, 15 Temmuz’u saymaz­sak, hangi tarikat darbelere karşı dışarı çıktı? İlk kez 15 Temmuz’da çıktılar. Bunun temel sebebini de araş­tırmak lazım. Bir, FETÖ meselesi var. İki, “AK Parti giderse bizim de kazanımlarımız kaybolur” mantığı var.

“Kazanım”dan kastın nedir? Tarikatlar, cemaatler AK Parti döneminde ne kazandılar?

Bana göre tarikat ve cemaatlerin AK Parti’ye yaptığı kötülüklerden en büyüğü, AK Parti’nin onlara oluşturduğu alanı kullanamamaları oldu. Yani daha önce, “Yasakçı bir zihniyet var. Herhangi bir şey yapamıyoruz” diyorlardı. Ama şimdi yurt açma, yurt dışına öğrenci gönderme, insanları bir araya getirme noktasında bir engel yok. Şimdi de devletleşmeyi gördükleri için daha çok kadrolaşmalara yönelik hamleler başladı ve insan yetiştirmekten uzaklaşmaya başladılar. Sorun da burada başladı. Türkiye’deki tarikat, cemaat, dernek ve vakıfların şu anki en büyük sorunu sivillik ile devlet arasında gidip gelmelerinden kaynaklanıyor. Bu da ne yazık ki gençlere çok büyük bir umut aşılamıyor.

FETÖ’den boşalan kadrolara belli tarikat, cemaatlerin yerleştiği iddialarına ne diyorsun?

Soru şu: Yerleşiyor mu, yerleştiriliyor mu? Bana göre yerleştiriliyor ve zaten sorun bu. 12 Eylül’de de böyleydi. “Devlet kadroları için eleman yetiştirmeye başlıyorum” dediğiniz andan itibaren iş bitiyor. Tari­katların kapısında “Resmi hizmete mahsustur” yazılıyor ve siz insanlardan uzaklaşıyorsunuz. Aslında bugünkü tartışma “Milli bir din oluşacak mı, oluşmayacak mı?” sorusu üzerinden devam ediyor.

Milli dinden kasıt nedir?

“Hanefi Maturidi bir din anlayışı bu toplumun kodlarına daha uygun. FETÖ’yü gördük. Dolayısıyla din algısını biraz daha farklı yürütelim” diye bir yaklaşım söz konusu. Hanefi Maturidilik ile ilgili bir sorun yok ama bunu milli bir din halinde oluşturursanız ayrı, sivil alanda bırakırsanız ayrıdır. Şimdi bunun kavgası yapılıyor. İlahiyatlardaki kavgayı da önümüzdeki süreçlerde göreceksiniz. Daha önce ilahiyat fakültelerinde “Marmara ekolü” ve “Ankara ekolü” diye iki farklı ekol vardı. Ankara ekolünü daha modernistler oluşturuyordu. Ama şimdi Marmara ekolü de Ankara ekolü ile neredeyse eşdeğer.
➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..