'Hükümet batık kredileri üstlenecek'
Türkiye'de enerji sektörünün 51 milyar dolar borcu olduğu bildirilirken, Türk Lirası'ndaki değer kaybının sektörde gelirin azalmasına ve son 15 yıllık borç açığının artmasına yol açtığı ifade ediliyor.'Hükümet batık enerji kredilerini üstlenecek'
Türkiye'de son 15 yılda enerji sektörüne 93 milyar dolar civarında yatırım yapıldı. Kamunun elindeki elektrik üretim santrallerinin ve elektrik dağıtım bölgelerinin özelleştirmesinin yanısıra sektörün "serbestleştirilmesi" sonucunda kamu alım garantisiyle özel sektör tarafından yapılan projeler de bu tutara dahil...
93 milyar dolarlık yatırım için özel sektör ağırlıklı döviz bazında olmak üzere 65-70 milyar dolar civarında banka kredisi kullandı.
Konuyu işleyen Bloomberg haberinde Türk Lirası'nın hızlı değer kaybına karşın elektrik fiyatlarında sınırlı artış gerçekleşirken bazı üreticilerin ödemeleri gereken kredi miktarından daha az gelir elde ettiği belirtiliyor.
Elektrik Üreticileri Derneği'nin verilerine göre 2003'ten bu yana sektöre 95 milyar dolar yatırılırken, bunun 51 milyar doları henüz ödenmemiş borçlardan oluşuyor. Bu tutar toplam özel sektör dış borcunun yüzde 15'ine tekabül ediyor.
Türk Lirası'ndaki değer kaybının gelir ve borç ödemeleri arasında dengesizliğe yol açtığı belirtiliyor.
'HÜKÜMET ELEKTRİK ÜRETİCİLERİNİN AÇIKLARINI KARŞILAYACAK'
Elektrik Üreticileri Derneği Başkanı Cem Aşık, oluşan açığın kapanması için yatırımcıların sektöre nakit para enjekte etmesi gerektiğini savundu.
Aşık, hükümetin geçici tedbir olarak kriterlere uygun elektrik üreticilerinin açıklarını karşılayacağını belirtti.
Aşık'ın açıklaması 24 Haziran seçimlerinden önce eski Özelleştirme İdaresi Başkanı Hasan Köktaş'ın başkanlığını yürüttüğü TENVA'nın yayın organı Enerji Panorama'da yer verilen "Ankara Yaklaşımı"nı akıllara getirdi. Enerji sektörünün "ödenemeyen kredileri" dahil olmak üzere ödenmesinde güçlük çekilen özel sektör borçları için borç erteleme ve kısmi borç iptalini de içeren kapsamlı bir "yeniden yapılandırma"ya gidileceği, sürece de 2001 krizi uygulanan benzer "İstanbul Yaklaşımı" sürecine atıfla "Ankara Yaklaşımı" denileceği öne sürülmüştü.