AKP içinde 'ATATÜRKÇÜLÜK' yükseliyor
Optimar’ın 26 ilde yaptırdığı anket kapsamında katılımcılara ‘Siyasal kimlik olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız?’ diye soruldu. En yüksek oran Atatürkçü ve Milliyetçi seçeneklerinde çıktı...Araştırma şirketinden ilginç veri:
AKP içinde 'Atatürkçülük' yükseliyor
Optimar Araştırma Danışmanlık Anonim
Şirketi, 26 ilde yaptırdığı anket kapsamında katılımcılara “Siyasal
kimlik olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız?” sorusunu yöneltti...
Katılımcıların yüzde 25.2’si kendini ‘Atatürkçü’, yüzde 22,1’i
‘Milliyetçi’, yüzde 9.7’si ise ‘Muhafazakar’ olarak tanımladıklarını
söyledi.
Anket sonuçlarını Optimar Başkanı Hilmi
Daşdemir ve Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyoloji Bölümü hocalarından
Doç. Dr. Cevdet Yılmaz değerlendirdi.
Optimar Başkanı Hilmi Daşdemir, anketin insanların gündeme yönelik
beklentilerini ölçmek üzere aylık olarak yaptıkları bir hafıza
araştırması olduğunu, siyasal kimlik olarak insanların daha çok
Atatürkçülük ve milliyetçilik üzerinden kendilerini tanımladıklarını
söyledi.
Daşdemir şöyle devam etti:
“Anket sonuçlarında, Atatürkçülük ve
milliyetçilik biraz daha ön plana çıkıyor. Ama bunu yükselen bir değer
olarak görmemek gerekir. Çünkü toplumda her zaman Atatürkçü bir kesim
vardı. Fakat çok fazla ön plana çıkmıyordu. Bu araştırmada net bir
şekilde kendisi ortaya koyuyor artık”.
‘ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM DAHA DA YÜKSELECEK’
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyoloji Bölümü hocalarından Doç. Dr.
Cevdet Yılmaz Atatürkçülüğün (söz konusu araştırmaya yansıyandan) daha
fazla olabileceğini belirtti.
Yılmaz, siyasi kimliklerin kimliğin bir parçası olduğuna ve ne kadar
önemli olsa da kimliğin tamamını oluşturmadığına dikkat çekti.
Yılmaz, şöyle konuştu:
“Siyaseten bakıldığı zaman insanlar genellikle
belirli şeyleri referans alır. İdeolojiler 1980’lere kadar önemli bir
boyuttu. Ama ulus devlet olma sürecinde kurucu güç olması nedeniyle
Kemalizm önemli bir dinamik.
1980 sonrasında özellikle bu ideolojik mega kimlikler dağıldı. Bunun
yerine çok daha yerel önemli kimlikler geldi.
Kemalizm kurucu güç olduğu
için anketlerde zaten daha fazla çıkacaktır. Diğerleri ile aynı
kategoride sayılmaz. Kemalizmi ulus devletin temel felsefesinin tekrar
hatırlanması olarak görüyorum. Kemalizmin daha da yükseleceğini de
düşünüyorum. Çünkü kurucu gücün tanımlamış olduğu eksen ne zaman kaysa,
Türkiye’yi toparlayıcı bir kimlik parametresi olarak Kemalizm tekrar
yükseliyor. Kemalizm bu bağlamda toparlayıcı bir kimlik eksenidir.
Sadece siyasi kimlik olarak değil yurttaş kimliği bağlamında çok önemli
bir parametre bu.”
‘KRİZ ZAMANLARINDA TOPARLAYICI EKSEN’
Kemalizmden ne zaman uzaklaşılsa, tekrar dönüş ve birlikteliği
sağlayacak bir olgu olarak önümüze geldiğini belirten Doç. Dr. Yılmaz,
Kemalizmin önümüzdeki dönemde daha fazla yükseleceğini vurguladı:
“Daha
laik ve kolay benimsenebilir bir kimlik Kemalizm.
Çünkü eğitim sistemimiz, tarihsel kökenlerimiz ve ulus devlet olma
sürecimiz buna kolayca kaynaklık edebilir.
Aynı zamanda Kemalizm kolay
unutulacak bir şey değildir. Arada eksen kaymaları olabilir. Siyasi
kimlik parametreleri de olabilir. Ama Kemalizm kurucu güç olduğu için
özellikle kriz zamanlarında hatırlanır ve toparlayıcı bir eksen çizer.”
‘AK PARTİ DE ATATÜRKÇÜ’ CİDDİ BİR KESİM
VAR’
Optimar Başkanı Hilmi Daşdemir, Ak Parti içerisinde de kendisini
Atatürkçü olarak tanımlayan ciddi bir kesim olduğuna dikkat çekerek
şöyle konuştu:
“İslamcı düşüncenin temsilcisi olan Ahmet Davutoğlu ve
onun politikalarının ciddi anlamda İslamcılık düşüncesine zarar
verdiğini görüyoruz. Aslında Türkiye’de İslamcılık, İslami düşünce
üzerinde bir antipatiyle karşılanmıyor. Temelde ideolojik olarak
İslamcılığı temsil eden kesimin çok fazla olmadığı da söyleyebilir.
Türkiye’de milliyetçilik genel itibari ile pozitif bir değerdir. Hatta
Anadolu’da iyi bir kimseyi tanımlarken ‘İyi adamdır milliyetçi adamdır’
diye tanımlanır.
İnsanların, kendilerini siyasal kimlik olarak nasıl
tanımladıklarına baktığımız zaman Atatürkçü ve milliyetçi olarak
tanımladıklarını gördük.
Bu toplumun genel bir fotoğrafıdır. Ak Parti içerisinde de kendisini
Atatürkçü olarak tanımlayan ciddi bir kesim var. Diğer partilerde de
böyle bir kesim var. Toplumun ideolojik olarak kendini nasıl
tanımladığına bakacak olursak parti tercihleri ile bazen örtüşse de bire
bir parti tercihleri ile örtüşmüyor.”
‘MASUM SÖYLEM ÜSTÜNLÜĞÜNÜ 15 TEMMUZ
ELLERİNDEN ALDI’
Doç. Dr. Cevdet Yılmaz, Müslümanlık ve siyasal İslamcılığı birbirinden
ayırmak gerektiğini söyledi. Yılmaz, şu ifadeleri kullandı: “15 Temmuz
da burada bir kırılma noktası olarak görülebilir. Sonuçta İslamcılık
Türkiye’de cemaatler ve tarikatlar bağlamında örgütleniyor.
Siyasi kimlikler daha çok buralardan nefes alıyor.
Tabi çok marjinalleri
bunun dışında bırakarak söylüyorum. Dolayısıyla 15 Temmuz sonrasında
cemaatler ve tarikatlar masum söylem üstünlüklerini kaybettiler. Bu
söylem üstünlüklerini kaybetmiş grupların çok fazla destek bulmaması
doğal.
Sıcak konu olarak darbe sürecine bağlanabilir. Son birkaç yıllık
gözlemlerime göre artık gizliler ve insan bulmakta zorlanıyorlar. Darbe
süreci insanların buralara katılımını engelledi. Dolayısıyla insanların
kimlik bağlamında da bunu kolay kolay ifade edemediklerini düşünüyorum.”
SOSYOLOJİK ARAŞTIRMA DEĞİL SOSYAL ARAŞTIRMA
Doç. Dr. Cevdet Yılmaz anketi değerlendirirken, “Kimlik soruları menü
gibidir, hangi seçenekleri sunarsanız ankete katılanlar o menü
içerisinden seçim yaparlar. Dolayısıyla bu tür araştırmalar
manipülasyona açık oluyor” dedi.
Bu tür araştırmalarda temel kavramsal parametre sorunları olduğuna
dikkat çeken Doç. Dr. Yılmaz, araştırmanın sosyolojik bir araştırma
olmadığını belirtti: “Kullanılan dilde sorun var. Kuramsal temele hakim
olunmadığı için daha araştırma, araştırmacı mantığı ile yapılıyor.
Sosyolojik bir araştırma olmuyor bu. Sosyal araştırma yapıyorlar ama
sosyolojik araştırma yapmıyorlar. İkisinin arasında şöyle bir fark var.
Sosyal araştırma, soru sorup cevap alır ve yazar. Sosyolojik
araştırmadaysa bir arka plana dayanır, bir kuramsal temele dayanır ve
arkasında bir teori olur. Bu çalışmalarda o yok. O nedenle bunlar sosyal
araştırmadır. Sosyolojik araştırmalar değildir"
'MİLLİYETÇİLİK MERKEZDE KONUMLANDIRILACAK'
Anket sonuçlarında vatandaşların kendilerini tanımlamak için
kullandıkları en yüksek ikinci tanımsa ‘milliyetçilik’. Optimar Başkanı
Hilmi Daşdemir, milliyetçilik için “Siyasal söylemlerde
dünya genelinde milliyetçi bir akım var. Avrupa ve ABD’de yükselen bir
milliyetçilik dalgası var” dedi.
Daşdemir, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu milliyetçilik dalgasını
bizim yaptığımız araştırma da ortaya koyuyor. Burada milliyetçi dalganın
muhafazakarlıkla veya İslamcılıkla problemi olmayan biraz daha seküler
bir yapıya doğru gittiğini görebiliriz. Ben bunu şöyle tanımlıyorum.
Milliyetçi merkez söyleminde belki şu anda bir şekilde emperyalizmin
sözcüsü olabilen siyasetçiler olduğu gibi, emperyalizmin taleplerine
karşı duran, Doğu Akdeniz’de ve diğer bir çok alanda ülkenin
menfaatlerini, bize dikte edilen şekilden farklı bir biçimde anlatan
siyasetçiler de var. Gelecekte milliyetçilik biraz daha merkezde
konumlandırılacak. Bunu şu anki rakamlara ve geçmişte yapmış olduğum
araştırmalara dayanarak söylüyorum.”
‘KEMALİZM VE MİLLİYETÇİLİK BİRBİRİNİ
BESLER’
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr.
Cevdet Yılmaz ise milliyetçiliğe ilişkin sonuçları şöyle yorumladı:
“Milliyetçilik çok esnek bir kimlik parametresidir. Genellikle her
ideolojiye ve siyasi akıma eklenebilir. Ana eksen Kemalizm, fakat
milliyetçilik burada unutulmamalı. Çünkü milliyetçilik uluslaşma
sürecinin bir sonucu. Tek başına bir partinin temsil ettiği bir
milliyetçilik değil bu.
Ulus kimliğine çok kolay eklenebilir bir parametre aynı zamanda.
Kemalizm ile birlikte milliyetçiliğin de yükselmesi doğal ve aynı
zamanda sağlıklı bir şey. Kemalizm ve milliyetçilik birbirini beslerler.
Bu da Türkiye’de ulus kimliğinin gücünü gösterir."