Herkes, “Devlet Baba”nın harekete geçmesini BEKLERKEN...
Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı korona virüs tedbirleri arasında konut kredilerinin yer almasına tepki göstererek, “Tam bir ‘koyun can derdinde kasap et derdinde’ durumuydu” ifadelerini kullandı...
Korona virüs tedbiri konut kredisi oldu:
“Koyun can derdinde, kasap ev derdinde”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde korona virüsün ekonomiye etkisini azaltmak için alınacak tedbirleri açıkladı. Söz konusu tedbirler arasında en çok dikkat çeken madde ise konut kredileriydi...
Erdoğan, “500 bin liranın altındaki konutlarda kredilendirilebilir miktarını yüzde 80'den yüzde 90'a çıkartacak, asgari peşinatı yüzde 10'a düşüreceğiz” ifadelerini kullanmıştı.
Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, Erdoğan’ın açıkladığı tedbirlerin vatandaşların sorunlarına çare olmaktan uzak olduğunu belirterek, “Tam bir ‘koyun can derdinde kasap et derdinde” durumuydu. Bir arkadaşım “Korona ile ne ilgisi var” diye sordu. Önce espri yaptım: ‘Sloganımız ‘evde kal' olduğuna göre evi olmayanları da ev sahibi etmek istiyorlar. ‘Ev al evde kal' yani’” ifadelerini kullandı.
Deniz Zeyrek’in “Kovid 19’a karşı müteahhit zekası: Ev al evde kal!” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Korona önlemleri nedeniyle birçok restoran, kafe, bar, mağaza, otel kapandı. Üniversiteler, okullar ve kreşler tatile girdi, okul kantinleri kapandı.
Binlerce işletme gelirlerinin tamamını bir süreliğine kaybetti.
Üstelik bu sürenin ne kadar olacağı da belli değil.
Haliyle sadece vergilerini ve SGK primlerini değil, kiralarını, elektrik, su ve doğalgaz faturalarını, personelin maaşlarını nasıl ödeyeceklerinin derdine düştüler.
Bir kısmı kapalı oldukları dönemde personeli eve göndermek zorunda kaldı. On binlerce çalışan için “işsizlik” ya da “ücretsiz izin” dönemi başladı.
Benzer durumda olan herkes, “devlet baba”nın harekete geçmesini, kendi dertlerine bir çare bulmasını beklemeye başladı.
Duran işletmelerini yeniden açana dek sadece vergiler, SGK primleri değil, elektrik, su, doğalgaz faturalarının tahsilatı da durmalıydı. En azından bu faturalardaki vergi yükü sıfırlanabilirdi.
Diğer taraftan çalışanların “işsizlik” ve “ücretsiz izin” kıskacından kurtarılması için devlet işsizlik ödeneğinden yararlanma koşullarını esnetebilirdi.
Hadi işsizliğe çare bulamadınız, en azından karantina günlerinde hayat pahalılığının önüne bir nebze geçilebilirdi. Mesela gıda ve temizlik ürünlerinden alınan vergiler kaldırılabilirdi. Kredi kartı asgari ödeme oranı düşürülebilirdi.
Korona önlemlerinden etkilenen herkes ekran başına oturdu ve pürdikkat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı dinledi.
Heyhat! Erdoğan'ın açıkladığı maddeler arasında dertlerine derman yoktu. Gıda maddelerinin değil uçak biletlerinin vergisi düşmüştü. Evde kalmaya ve uçmaya aynı anda teşvik edilen tek millettik.
Hele bir madde vardı ki (10. Madde) akıllara ziyan:
“500 bin liranın altındaki konutlarda kredilendirilebilir miktarını yüzde 80'den yüzde 90'a çıkartacak, asgari peşinatı yüzde 10'a düşüreceğiz.”
Tam bir “koyun can derdinde kasap et derdinde” durumuydu.
Bir arkadaşım “Korona ile ne ilgisi var” diye sordu. Önce espri yaptım: “Sloganımız ‘evde kal' olduğuna göre evi olmayanları da ev sahibi etmek istiyorlar. ‘Ev al evde kal' yani”
Sonra “müteahhit lobisi” dedim. Gerçekten korona ile ev satışları arasında bağ kurup bu maddeyi listeye sokturacak bir “müteahhit zekası” var ülkemizde.
Bu açıdan, Erdoğan'ın belli sektörlerde muhtasar, KDV ve SGK primlerinin tahsilatının 6 ay ertelenmesiyle ilgili maddeyi okuduktan sonra TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'na bakarak “neşen yerinde” demesi de pek manidardı.
“İşletmeler kapanıyor, işsizlik cabası, millet eve ekmek götüremeyecek. Bunun nesine neşeleneyim” diyecek değildi ya Hisarcıklıoğlu! O da gülerek neşeli görünmeyi seçti.
Koronavirüs kimseye ayrımcılık yapmazken, ayrımcılık yapılarak o toplantıya çağrılmayan DİSK'in, KESK'in, TMMOB'un, Tabipler Birliği'nin neşesi yerinde olacak değildi ya!
Anlayacağınız, yüzbinlerce insan derdine derman beklerken, Erdoğan'ın paketi yine patronlara can suyu olmuştu.
Emekçilerin, garip gurabanın payına da “ev al evde kal” sloganı düşmüştü.”
Erdoğan, “500 bin liranın altındaki konutlarda kredilendirilebilir miktarını yüzde 80'den yüzde 90'a çıkartacak, asgari peşinatı yüzde 10'a düşüreceğiz” ifadelerini kullanmıştı.
Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, Erdoğan’ın açıkladığı tedbirlerin vatandaşların sorunlarına çare olmaktan uzak olduğunu belirterek, “Tam bir ‘koyun can derdinde kasap et derdinde” durumuydu. Bir arkadaşım “Korona ile ne ilgisi var” diye sordu. Önce espri yaptım: ‘Sloganımız ‘evde kal' olduğuna göre evi olmayanları da ev sahibi etmek istiyorlar. ‘Ev al evde kal' yani’” ifadelerini kullandı.
Deniz Zeyrek’in “Kovid 19’a karşı müteahhit zekası: Ev al evde kal!” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Korona önlemleri nedeniyle birçok restoran, kafe, bar, mağaza, otel kapandı. Üniversiteler, okullar ve kreşler tatile girdi, okul kantinleri kapandı.
Binlerce işletme gelirlerinin tamamını bir süreliğine kaybetti.
Üstelik bu sürenin ne kadar olacağı da belli değil.
Haliyle sadece vergilerini ve SGK primlerini değil, kiralarını, elektrik, su ve doğalgaz faturalarını, personelin maaşlarını nasıl ödeyeceklerinin derdine düştüler.
Bir kısmı kapalı oldukları dönemde personeli eve göndermek zorunda kaldı. On binlerce çalışan için “işsizlik” ya da “ücretsiz izin” dönemi başladı.
Benzer durumda olan herkes, “devlet baba”nın harekete geçmesini, kendi dertlerine bir çare bulmasını beklemeye başladı.
Duran işletmelerini yeniden açana dek sadece vergiler, SGK primleri değil, elektrik, su, doğalgaz faturalarının tahsilatı da durmalıydı. En azından bu faturalardaki vergi yükü sıfırlanabilirdi.
Diğer taraftan çalışanların “işsizlik” ve “ücretsiz izin” kıskacından kurtarılması için devlet işsizlik ödeneğinden yararlanma koşullarını esnetebilirdi.
Hadi işsizliğe çare bulamadınız, en azından karantina günlerinde hayat pahalılığının önüne bir nebze geçilebilirdi. Mesela gıda ve temizlik ürünlerinden alınan vergiler kaldırılabilirdi. Kredi kartı asgari ödeme oranı düşürülebilirdi.
Korona önlemlerinden etkilenen herkes ekran başına oturdu ve pürdikkat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı dinledi.
Heyhat! Erdoğan'ın açıkladığı maddeler arasında dertlerine derman yoktu. Gıda maddelerinin değil uçak biletlerinin vergisi düşmüştü. Evde kalmaya ve uçmaya aynı anda teşvik edilen tek millettik.
Hele bir madde vardı ki (10. Madde) akıllara ziyan:
“500 bin liranın altındaki konutlarda kredilendirilebilir miktarını yüzde 80'den yüzde 90'a çıkartacak, asgari peşinatı yüzde 10'a düşüreceğiz.”
Tam bir “koyun can derdinde kasap et derdinde” durumuydu.
Bir arkadaşım “Korona ile ne ilgisi var” diye sordu. Önce espri yaptım: “Sloganımız ‘evde kal' olduğuna göre evi olmayanları da ev sahibi etmek istiyorlar. ‘Ev al evde kal' yani”
Sonra “müteahhit lobisi” dedim. Gerçekten korona ile ev satışları arasında bağ kurup bu maddeyi listeye sokturacak bir “müteahhit zekası” var ülkemizde.
Bu açıdan, Erdoğan'ın belli sektörlerde muhtasar, KDV ve SGK primlerinin tahsilatının 6 ay ertelenmesiyle ilgili maddeyi okuduktan sonra TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'na bakarak “neşen yerinde” demesi de pek manidardı.
“İşletmeler kapanıyor, işsizlik cabası, millet eve ekmek götüremeyecek. Bunun nesine neşeleneyim” diyecek değildi ya Hisarcıklıoğlu! O da gülerek neşeli görünmeyi seçti.
Koronavirüs kimseye ayrımcılık yapmazken, ayrımcılık yapılarak o toplantıya çağrılmayan DİSK'in, KESK'in, TMMOB'un, Tabipler Birliği'nin neşesi yerinde olacak değildi ya!
Anlayacağınız, yüzbinlerce insan derdine derman beklerken, Erdoğan'ın paketi yine patronlara can suyu olmuştu.
Emekçilerin, garip gurabanın payına da “ev al evde kal” sloganı düşmüştü.”