Atatürk: Emperyalizme ve kapitalizme karşı...
Kuruluşunun 100. yılında, Mustafa Kemal Atatürk’ün TBMM’de yaptığı konuşmalar bir araya getirildi ve kaynak niteliğinde önemli bir çalışmaya imza atıldı...Atatürk:
Emperyalizme ve kapitalizme karşı...
TBMM’nin kuruluşunun 100. yılı şerefine
İnkılâp Kitabevi tarafından yayımlanan 'Mustafa Kemal Atatürk’ün Mecli̇s
Konuşmaları', Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin gizli ve açık oturumlarında yaptığı konuşmaları ve Meclis’te
okunan tezkereleri ilk kaynaklarından, yorumsuz olarak bir araya
getiriliyor...
Kurtuluş Güran ile yayıma hazırladığı kitap hakkında bir
araya geldik.
Atatürk'ün Meclis konuşmalarını kitaplaştırma fikri nasıl ortaya çıktı?
TBMM’nin kuruluşunun 100. yılı için hazırlandığınını söyleyebilir miyiz?

MUSTAFA KEMAL GİBİ DÜŞÜNMEK
Kitabın hazırlık süreci ne kadar sürdü ve toplamda kaç konuşma metni yer
alıyor?
Mustafa Kemal Atatürk'ün Meclis Konuşmaları kitabı üç-dört yıllık bir
hazırlık sürecine dayanıyor. 887 sayfalık kitapta Atatürk'ün Meclis'te
okunan tezkereleriyle beraber toplam 220 konuşması yer alıyor. Kitabın
büyük kısmını Atatürk'ün, Meclis'in açıldığı 23 Nisan 1920 ile
cumhurbaşkanı seçildiği
29 Ekim 1923 tarihleri arasındaki konuşmaları
oluşturuyor (777 sayfa). Bu tarihten sonra yalnız yeniden
cumhurbaşkanlığına seçilmesi üzerine yaptığı konuşma ve yeminleri ve
yılda bir yaptığı Meclis açış konuşmalarını görüyoruz (94 sayfa).
Kitap hazırlık sürecinde karşılaştığınız Atatürk portresi hakkında sizin
düşünceleriniz nedir?
Atatürk, devrimci duruşuyla, düşünüşüyle, yaşamıyla bugün hepimiz için
kıskanılacak, ideal bir lider. Konuşmalarını okuduğumuzda onun en
ümitsiz, karamsar şartlarda bile halkına, milletine güvendiğini
görüyoruz. Atatürk devrimciliğinin ayırıcı vasfı bu diyebiliriz. Bu
konuşmalarda Atatürk'ün hedefine ilerlemekteki müthiş kararlılığını,
olguları tahlil etmekteki bilimselliğini, taktik ve strateji ustalığını
görüyor, “Mustafa Kemal gibi düşünmek” deyiminin ne demek olduğunu
anlıyor ve 20. yüzyılda bağrından böyle bir lider çıkarmış büyük bir
milletin ferdi olmanın haklı gururunu duyuyoruz.
NAMIK KEMAL DİZELERİNE DÜZELTME
Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gizli ve açık
oturumlarında yaptığı konuşmalarında öne çıkan ilginç ya da çok önemli
detaylar nelerdir?
Örneğin 13 Ocak 1921 günü Bursa Mebusu Muhittin Baha Bey'in ardından
kürsüye çıkıyor ve Namık Kemal'in “Vatanın bağrına düşman dayadı
hançerini/ Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini” şeklindeki
dizelerini andıktan sonra bunu şöyle değiştiriyor: “İşte ben bu kürsüden
bu yüce Meclis'in Reisi sıfatıyla, yüksek heyetinizi teşkil eden bütün
üyelerin her biri namına ve bütün millet namına diyorum ki: Vatanın
bağrına düşman dayasın hançerini/ Bulunur kurtaracak bahtı kara
maderini.”
Yine örneğin 18 Kasım 1920 günlü Halkçılık Beyannamesi'nden 23 Nisan
1920'de kurulan meclisin: “Emperyalist devletlerin, devlet ve
milletimizin hayatına açıkça kastetmeleri neticesinde meşru müdafaa için
toplanan”; “hayat ve bağımsızlığını yegâne ve mukaddes emel bildiği
Türkiye halkını emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve zulmünden
kurtararak, irade ve hâkimiyetinin sahibi kılmakla gayesine ulaşacağı”
inancında olan; “milletin hayat ve bağımsızlığına suikast eden
emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzlerine karşı müdafaa ve bu
maksada aykırı hareket edenleri cezalandırma azmiyle kurulmuş bir orduya
sahip” olan ve emir ve kumanda yetkisi kendi manevî şahsiyetinde
bulunan; “halkın öteden beri maruz bulunduğu sefalet sebeplerini, yeni
vasıtalar ve teşkilatla kaldırarak yerine refah ve saadet ikame etmeyi
başlıca hedefi” sayan; “dolayısıyla toprak, maarif, adliye, maliye,
iktisat ve vakıflar işlerinde ve diğer meselelerde toplumsal kardeşlik
ve yardımlaşmayı hâkim kılarak, halkın ihtiyaçlarına göre yenilikleri ve
tesisleri vücuda getirmeye çalışacak” olan bir meclis olduğunu
öğreniyoruz.
'GÖKTEN VE GAİPTEN DEĞİL'
Hayatını emek harcamadan geçirmek isteyen insanların toplumumuz
içerisinde yeri ve hakkı olmadığını söyleyerek emeğin değerini
vurguladığını okuyoruz:
“Toplumbilim noktasından bizim hükümetimizi ifade etmek lazım gelirse
"halk hükümeti" deriz. […] Toplumsal doktrin itibariyle dahi
düşündüğümüz zaman, biz hayatını, bağımsızlığını kurtarmak için çalışan
emek erbabıyız, zavallı halkız. Mahiyetimizi bilelim. Kurtulmak, yaşamak
için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız. Dolayısıyla her
birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Fakat çalışmak sayesinde biz
hakkı kazanırız. Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını emek harcamadan
geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur,
hakkı yoktur. Leys-el el insan e ila masa'y. [İnsan ancak çalışmakla
insan olur.]”
Takip ettiği yolu “bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak
isteyen kapitalizme karşı mücadele” olarak tanımladığını görüyoruz:
“Halkçılık, toplumsal nizamını emeğine, hukukuna dayandırmak isteyen
toplumsal bir doktrindir. Efendiler, biz bu hakkımızı saklı bulundurmak,
bağımsızlığımızı emin bulundurabilmek için heyeti umumiyemizce, heyeti
milliyemizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak
isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücahedeyi uygun gören bir
mesleği takip eden insanlarız.”
Prensiplerinin dogmalardan uzak olduğunu, ilhamını doğrudan doğruya
hayattan aldığını okuyoruz:
“Prensipleri[mizi] gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla
bir tutmamalıdır. Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan
doğruya hayattan almış bulunuyoruz.
Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk
milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden
yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.”