'Büyük yıkım yaşanacak'
Prof. Dr. Sinan Alçın: "Koronavirüs nedeniyle sektörlerin toparlanması 10 yılları alacak. İşsizlik yükselecek. Yoksulluk artacak. Dünya genelinde eşitsizlik ve ülkelerde de de daha otoriter yönetimler göreceğiz..."Prof. Dr. Sinan Alçın: 'Büyük yıkım yaşanacak'
İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, koronavirüste yeni dalgalar olmasa bile, pandemik krizin ülke ekonomilerinde yarattığı etkinin güçlü bir yıkıcılıkta olacağını söyledi...
Alçın, işsizliğin mart ayında yüzde 20’yi görebileceğini Türkiye ekonomisinin ikinci
çeyrekte yüzde 10 küçüleceğini vurgulayarak, “Türkiye’nin de içinde
bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için en iyi senaryoda bile
toparlanmanın yıl sonunu bulacağını söylemek gerekiyor. Türkiye için en
iyi toparlanma U tipi olabilir” dedi.
Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'ın haberinde, Uzun
vadede TL’nin dolar karşısındaki erimesinin sona ermesinin hem içeride
TL’nin satın alma gücünün artmasına hem de dolar yükümlülüklerinin
azalmasına bağlı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sinan Alçın ile
koronavirüsün ekonomiye etkilerini ve piyasadaki son gelişmeleri
konuştuk.
İMALAT FELCİ
- Bu dönemi 1929'daki 'Büyük Buhrana' benzeteneler var. Ne düşünüyorsunuz?
Ortaya
çıkış biçimiyle değil ama sonuçları açısından Pandemik Kriz muhtemelen
1929 Dünya Ekonomik Buhranına büyük benzerlikler gösterecek. 1929
Buhranı Birinci Dünya Savaşı sonrası -Avrupa’nın aksine- yıkıma
uğramamış olan ABD’de -başta konut piyasası olmak üzere- aşırı bir
canlanma yaratmış ve bu hızlı canlanma hisse senedi piyasalarında da
balonun giderek şişmesine neden olmuştur. Buhranın patlak verdiği Ekim
1929 sonuna kadar, piyasaların hiç geri dönmeyecek biçimde yükselişini
sürdüreceğine olan inançla, çoğu ücretli çalışan kredi çekip hisse
senedi yatırımına yönelmiş, önde gelen gazeteler de bu “muhteşem”
canlanma sürecini manşetlerinden desteklemişti. Genişlemenin yerini
çöküşe bırakmasıyla geride iflas eden binlerce yatırımcı ve işini
kaybeden milyonlar kalmıştı. 1929 Buhranı ve devamındaki on yıl boyunca
ABD ve Avrupa’da işini kaybedenlerin 50 milyonu aşmıştı.
Çin’de
başlayan ancak dünyaya yayılarak pandemiye dönüşen virüsün ekonomilerde
yarattığı etkiyi Pandemik Kriz olarak tanımlayabiliriz. Pandemik Krizin
ekonomilerde ilk anda üç etkiye görünür olduğunu söyleyebiliriz:
Üretimde ani duruş, tedarik zincirinde kopma ve yaygın istihdam
kayıpları…
Virüsün
Çin sanayisini esir aldığı Ocak ayından Şubat ayı ortasına kadar geçen
dönemde Çin sanayisi yüzde 13 küçülürken, dünyadaki petrol talebi yüzde
20 oranında düşüyordu. Buna rağmen hiç kimse benzer bir tıkanmanın diğer
ülkelerde aynı şiddette ortaya çıkmasını beklemiyordu. Ancak,
Mart ayı ile birlikte; İtalya, İspanya, Almanya, Hollanda ve Fransa’da
da benzeri ani duruşlar gözlemledik. Pandemik Krizin ilk etkisi “imalat
felci” oldu. Bizim için de Pandemik Krizin üretimde ki şok duruş etkisi
için milat 15 Mart. 13 Mart Cuma günü işyerinin kapısını pazartesi
tekrar açmak üzere kilitleyen çoğu işletme bir anda hazırlıksız biçimde
kapanma ile yüzleşti. Özellikle perakende satış ve diğer hizmet alanları
krizden ilk etkilenen sektörler oldu.
Pandemik
krizin yarattığı tedarik zincirlerinde kopma etkisini iki anlamda
kullanıyorum: Lojistik hatlarının kopması ve sektörlerin ileri-geri
bağlantılarının kopması. Ülkeler kendi içinde ve uluslararası alanda
hızla sınırlarını birbirine karşı kapatırken, şoförsüz konteynerler
limanlarda esir kaldı. Öte yandan, Pandemik Kriz nedeniyle duran
sektörlerin üretemediği mallar, diğer sektörlerin girdisiz kalarak
üretme kapasitelerini yitirmelerine yol açtı.
Pandemik
krizin Türkiye’de işsizliğe etkisini yoğunluklu olarak mart ayı
rakamları açıklandığında öğreneceğiz. Hali hazırda elimizde ocak ayı
verisi var. Oradaki yüzde 13,8’lik işsizliğin Mart ayında yüzde 20’yi
görmesi olası. Nisan ayında mecliste kabul edilen “ücretsiz izin”
uygulaması muhtemelen işsizlik rakamlarında bir tür fren etkisi
oluşturacaktır. Yıl sonu işsizliği için ise konuşmak için çok erken.
Öncelikle haziran ayı sonunu görmemiz gerekiyor.
U TİPİ TOPARLANMA
- Pandemik krizin ekonomik boyutu nasıl olacak, nasıl bir derinlik bekliyorsunuz ?
Pandemik
Kriz, masa üzerindeki tüm senaryolar dikkate alındığında, her ülkede
Çin’de şuan yaşanmakta olan V tipi toparlanmanın mümkün olamayacağını
gösteriyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için
-en iyi senaryoda bile- toparlanmanın yıl sonunu bulacağını söylemek
gerekiyor. Yani bizim için en iyi toparlanma U tipi olabilir.
Pandemi
ekonomilerde bir anlamda Pandemiden Önce (P.S.) ve Pandemiden Sonra
(P.S.) olamak üzere tarihsel bir milat yaratacak. Aslında Pandemiden
Sonra nasıl bir ekonomiye sahip olunacağı, Pandemiden Sonrası için şuan
gerçekleştirilecek planlamaya bağlı. Pandemiden Sonra dünyanın ekonomik
anlamda, yeniden ikiye bölüneceğini söyleyebiliriz.
Çin,
Almanya, Güney Kore, Japonya gibi ülkelerin Pandemi Sonra ekonomik
düzende hatırı sayılır biçimde güçlenecekleri aşikâr. Çin bugün sadece
dünyanın en büyük ikinci ekonomisi değil, yakın geleceğin en parlak
lider adayı da aynı zamanda.
EŞİTSİZLİK ARTACAK
- Koronovirüs ekonomilere nasıl bir bedel ödetecek?
Neticede
pandemide yeni dalgalar olmasa bile, Pandemik Krizin ülke
ekonomilerinde yarattığı etki güçlü bir yıkıcılıkta olacak. Birçok
ülkede hizmet sektörünün pandemiden öncesine dönüşü belki 10 yılı
alabilecekken, sanayisi felce uğrayan ülkelerde de hızlı bir yoksullaşma
ve bağımlılık göreceğiz. Pandemik kriz sonrası global ölçekte işsizlik
beklentisi 500 milyona kadar erişirken bu 1929 Buhranının 10 katı bir
büyüklüğe işaret ediyor. Dünya genelinde eşitsizlik ve ülkelerde de de
daha otoriter yönetimler göreceğiz.
GÜÇLÜ DESTEK DEĞİL TEŞVİK VAR
- Türkiye'nin bu zaman kadar aldığı tedbirler yeterli mi, kurtuluş reçetesi nedir?
Pandemik
Krize karşı gelişmiş ülkeler çok güçlü kurtarma paketlerini hayata
geçirirken, kaynak sorunu yaşayan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu
ülkelerde kurtarma yerine teşvik politikalarının tercih edildiğini
gözlemliyoruz. Türkiye’de genel bir destek yerine selektif olarak kredi
mekanizması üzerinden bir teşvik politikası yürütülmektedir. Merkez
Bankası eliyle de 2019 yılından bu yana yürütülen finansal istikrar
politikaları oldukça temkinli biçimde uygulanmaktadır.
Alınan
önlemlerin ne kadar yeterli olacağı aslında krizin ne kadar sürede
toparlanacağı ile yakından ilgili. En iyi senaryoda Haziran ortasında
yaşanacak bir canlanma ve talep yükselişi önlemlerin etkisini
artıracakken, yıl sonuna doğru uzayacak bir genel durgunluk muhtemelen
ek önlemlerle aşılmaya çalışılacaktır.
Ek
önlemler konusunda merkez bankasının daha fazla TL basımı (emisyon) ve
uzun vadeli tahvil ihracı aracına yönelmesi ile -eğer mümkün olursa- Fed
üzerinden swap kanalının açılması ve döviz konusunda rahatlama için
atılacak önlemler olabilir. Tabii bunlar parasal önlemler bacağı. Diğer
bacak ise sektörlerin ve istihdamın desteklenmesi. Bu noktada özellikle;
metal, otomotiv, ilaç, kimya ve makine gibi yüksek katma değerli
sektörlerin “Pandemi Sonrası” da düşünülerek desteklenerek yeni yol
haritalarının çıkartılması önemli. Halen genç işsizliğinin yüzde 25’i
aştığı (Ocak 2020 verisi) koşullarda, gençlerin geleceğin ekonomilerine
hazırlanması ve istihdam olanakları yaratılması konusunda da devletin
aktif rol üstlenmesi gerekmektedir.
ESKİYE DÖNÜŞ ZOR
- Salgın kontrol altına alınırsa ekonomiler hızla toparlanabilir mi, Türkiye için gerekli kaynak nasıl yaratılabilir?
Aşı
bulunup, salgın kontrol altına alınsa dahi, bu süreçte iflas etmiş
işletmelerin ve sektörlerin tekrar eski haline dönmesi beklenemez.
Özellikle hizmet sektöründe ortaya çıkan istihdam kayıplarının birkaç
yıldan önce telafi edilmesi olası değil. Hızlı toparlanacak (V tipi)
ülkeler, bu süreçte Pandemi Sonrasını planlayıp adım atanlar olacak.
Türkiye’nin döviz ihtiyacı için en yakın seçenek Fed kanalı olarak
görünüyor. Ayrıca Dünya Bankasının da bu konuda açtığı kredi olanağı
var. Belki ilerleyen aylarda -duman biraz dağılınca- AB’den de destek
gelebilir.
- Türkiye'de özel sektör çok borçlu. Devlet bunu nasıl yönetebilir?
Aslında
son 20 yılda devlet borcu ile özel kesim borcu arasında bir değiş-tokuş
(trade-off) var. Kamunun borçluluğu azalırken, özel kesimin yabancı
para cinsi borcu arttı. Pandemik Kriz sürecine özel kesim 2018’e göre
daha -dış yükümlülük- yönüyle daha az riskle girmiştir. Ancak, 2020 içinde ödenmesi öngörülen 170 milyar dolarlık borç dolar TL üzerinde baskıyı artırıyor.
KALICI İŞSİZLİKLE KARŞI KARŞIYAYIZ
- Yıl sonu ekonomik büyüme ve işsizlik rakamları ne olur, enflasyon beklentiniz nedir?
İkinci
çeyrekte ülke ekonomisinde yüzde 10’luk küçülme beklentim var. Yılı ise
yüzde 3.5 civarı küçülmeyle tamamlayabiliriz. Pnademide yeni dalgaların
olmaması durumunda 2021 yılında genel toparlanma görebiliriz. Hizmet
sektörü başta olmak üzere tüm sektörlerde kalıcı bir işsizlikle karşı
karşıyayız. Yıl sonu enflasyon tahminimi şimdilik koruyorum: yüzde 11.
YÜK GENİŞ HALK KESİMLERİNE
- Halkın gelirinde dramatik düşüş söz konusu, bunun sonuncunda sosyal bir patlama bekliyor musunuz?
Küresel
ölçekli krizler hem ülkeler arasında, hem firmalar arasında hem de halk
kesimleri arasında eşitsizliği artırıyor. Nasıl ki bu krizden
yoksullaşan ve zenginleşen ülkeler çıkacaksa, batan sektörler ve
şirketler yanında tekelleşen şirketler de olacak. Sanırım tüm bu tablo
içinde değişmeyen şey krizin uzun dönemli yükünün geniş halk kesimlerine
yıkılması oluyor. Yaygın ve sürekli istihdam kayıpları, özellikle az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çalışanlarını ve işsizlerini çok
olumsuz etkileyecek. Dünya genelinde 2019 yılında ortaya çıkan toplumsal
hareketlerin pandemi sonrasında güçlenebileceğini öngörebiliriz.
Pandemiden Sonra tüm dünyayı birçok alanda hesaplaşmalar bekliyor.
TL’NİN SATIN ALMA GÜCÜ ARTMALI
- Dolar 7 TL'yi geçmesin diye kamu bankalarının döviz
sattığı ifade ediliyordu. Son bir haftada 7 TL sınırı hızlı biçimde
aşıldı, kurdaki hareketleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Merkez
Bankası -hareket alanındaki daralmanın da etkisiyle- bu süreçte; Fed,
AMB gibi örneklerinden farklı olarak, temkinli bir politika yürütüyor.
Merkez Bankası Kanununa göre tek görevi olan fiyat istikrarının
sağlanması amacına 2019 yılında durgunluğu aşabilmek için “finansal
istikrar” amacını da fiilen ekleyen TCMB, piyasa koşulları izin verdiği
kadar genişlemeci politikaları izlemeyi sürdürecektir. Şu noktada merkez
bankasının para politikasındaki tek motivasyonunun enflasyon beklentisi
olmasını beklemek mümkün değil. Sektörlerdeki durgunluğun aşılması
öncelikli hedef olarak pandemi etkileri çekilinceye kadar devam
edecektir.
Türkiye’de
2001 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile birlikte esnek döviz kuru
rejimine tekrar geçilmiştir. Her ne kadar tek isim verilse de uygulamada
esnek döviz kurunu; kirli esnek ve temiz esnek olmak üzere ikiye
ayırıyoruz. Temiz veya tam esnek döviz kuru rejiminde Merkez Bankası
piyasada oluşan döviz fiyatına müdahale etmezken, kirli esnek döviz kuru
rejiminde efektif dövizin fiyatını etkilemek üzere piyasada güçlü alıcı
ya da satıcı pozisyonuna girebilir. 2018 Kur Şokunun toplumsal hafızada
yarattığı tahribat nedeniyle, güven algısını desteklemek için
müdahaleler görebiliyoruz. Son süreçte bu müdahale (dolar satışı) merkez
bankasından ziyade kamu bankaları eliyle yürütülmüş gibi görünüyor.
Netice
itibarıyla Merkez Bankası brüt rezervlerinin 52.7 milyar dolara kadar
gerilemesi ve birçok ülkeyle TL swap (uluslararası bankacılık sisteminde
yabancı paraların değiş-tokuşu işlemleri) kanalının kapalı olması,
dolar kuru üzerindeki stresi artırarak hafta içinde tarihsel zirvelerin
test edilmesi sonucunu ortaya çıkarttı.
Anlık
fiyat hareketinden ziyade uzun vadede TL’nin dolar karşısındaki
erimesinin sona ermesi hem içeride TL’nin satın alma gücünün artmasına
hem de dolar yükümlülüklerinin azalmasına bağlı.