'Ekonomik tablonun daha da ağırlaşması kaçınılmaz olacak...'
Ekonomik tablo ve beklentiler ağırlaşıyorErdal SAĞLAM

Ekonomi çevreleri,
diğer ülkelere kıyasla salgından etkilenenlere Türkiye’de daha az maddi
yardım verildiğini hatırlatarak gelen bütçe verilerinin buna rağmen
ciddi bozulmaya işaret ettiği görüşündeler. Salgından çıkış
programlarının devreye sokulduğunu ama hazirandan itibaren hemen
toparlanmaya geçişin zor gözüktüğünü kaydeden aynı çevreler, yılın
ikinci yarısında da salgın için ek yardımların gündeme gelebileceğinin
altını çiziyorlar. Salgında ikinci bir dalga gelmese bile krizin
faturasının ortaya çıkmasıyla birlikte, birkaç ay sonra yeni yardımlara
olan ihtiyacın daha somut gözükeceği görüşündeler.
Bu
arada özellikle işsizlik oranlarında henüz salgın etkisinin
görülmediği, kısa çalışma ödeneği gibi ara çözümler nedeniyle, ilk 6
ayda işsizlik oranlarının fazla artmayacağı görüşü hâkim. Bununla
birlikte hazirandan sonra bu imkânların ortadan kalkmasıyla, canlanmanın
derecesine bağlı olarak, resmi işsizlik sayılarının ikinci yarıda
artması bekleniyor. Bu unsurun, talebin canlanması ve toparlanmanın
başlamasına da olumsuz etki yapacağını kaydeden ekonomi çevreleri, “hem
salgın nedeniyle talepte çekimserlik, talep ertelemesine devam gibi
eğilimler görülebilir hem de gelirlerin azalmasına bağlı talebin artması
zorlaşabilir” diyorlar. Bunun da toparlanmanın gecikmesine yol açması kaçınılmaz olacak.
İç
talepte salgından çıkışta ancak kademeli bir artış olabileceği, bunun
da 2020 yılının sonuna kadar sürebileceği tahminlerini yapanlar
çoğunlukta. Hatta bazı sektörlerde ancak 2022 yılında normale dönüş
olabileceğini söyleyenler var.
İç talepteki bu
beklentilere karşılık dış talebin çabuk toparlanması da pek beklenmiyor.
Örneğin tekstil gibi sektörlerde Avrupa’da normalleşme başladığında
ellerindeki stokların önce eritileceği, yeni siparişlerin daha sonra
verilebileceği belirtiliyor. Bu arada dün açıklanan AB’nin resmi
tahminlerine göre bölgenin, yılın ilk çeyreğinde yüzde 3.8 oranında
küçüldüğü açıklandı. Dolayısıyla Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı
olan AB’ye satışların açılmasının da zaman alacağı, zorunlu mallar
dışında bekleme eğiliminin hâkim olmasından korkulduğu görülüyor.
Üretimde büyük düşüş
Geçen
hafta yayımlanan mart ayı sanayi üretim endeksine göre, üretim yüzde
7.2 oranında düştü. İş çevreleri, mart ayının büyük bölümünde üretimin
devam ettiğini, dolayısıyla asıl olarak nisan ayı verisinin daha büyük
bir daralmaya işaret edeceği görüşündeler. Bununla birlikte sanayi
üretiminin yanında hizmetler sektöründe çok daha büyük daralmalar
yaşanacağı tahmin ediliyor.
Yani mart ayının dahil olduğu ilk çeyrek
büyümesinin, ocak ve şubat ayı artışlarına rağmen, sıfıra yakın bir
oranda gelmesi bekleniyor. Asıl düşüşün ise ikinci çeyrekte görüleceği,
daha sonraki toparlanma eğiliminin tüm yılın büyüme rakamında etkili
olacağı gözüküyor.
Merkez Bankası’nın dün
açıklanan mayıs ayı beklenti anketine göre, bu yılın tümünde beklenen
ekonomik daralma yüzde 1.3 düzeyine çıktı. Bir önceki ankette bu oran
yüzde 0.6 daralma idi. Önümüzdeki dönem ekonomide küçülme tahminlerinin
daha da artabileceği belirtiliyor.
Merkez
Bankası beklenti anketine göre, yılsonu enflasyon tahmini yüzde 9.38
oranına indi. Yine dolar kuru olarak da 7.01 TL’lik bir ortalama tahmin
yer aldı. Özellikle kurla ilgili tahminlerin önümüzdeki aylarda artması
beklenirken, ikinci yarıda kurların fiyatlara etkisinin görülmesi
halinde, enflasyon tahminlerinin yükselmesi de kaçınılmaz olabilir.
Beklenti
anketi bize bozulma beklentilerinin arttığını ama salgından çıkışın
etkisinin henüz beklentilere tam olarak yansımadığını gösteriyor.
Bununla
birlikte aylık cari açık rakamının 4.9 milyar dolar seviyesine çıktığı,
önümüzdeki dönem bunun azabileceği ama dış borç geri ödemelerine ek,
cari açık finansmanı için de ek döviz talebinin ortaya çıkmasının
sürpriz olmayacağı söylenebilir. Sadece son bir haftada yabancıların 1
milyar doların üzerinde tahvil ve hisse senedi satarak çıktıkları, zaten
net rezervlerin eksiye döndüğü, swapla ilgili umutların giderek
kaybolduğu göz önüne alındığında, dış kaynak ihtiyacının ne kadar acil
hale geldiği de bir kez daha ortaya çıkıyor.
Salgının
etkisiyle ilgili gelen ilk veriler bariz kötüleşmeyi gösteriyor ama bu
tablonun daha da ağırlaşması bence kaçınılmaz olacak. Hep söylediğimiz
gibi, çok daha kapsamlı çözümlere, yönetim anlayışının değişmesine
ihtiyaç var.