'İstanbul'a İHANETE' 2. itiraz dilekçesini verdi
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul’la ilgili 2 itiraz dilekçesini, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne sundu...İmamoğlu
Kanal İstanbul'a ikinci itiraz dilekçesini verdi
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı
Ekrem İmamoğlu, İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Ataşehir
Hizmet Binası’na giderek, Kanal İstanbul projesiyle ilgili iki itiraz
dilekçesi sundu...
İmamoğlu, “İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000
Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğine” ve “İstanbul İli Yenişehir
Rezerv Yapı Alanı (Kanal İstanbul Projesi) 1. 2. ve 3. Etabına İlişkin
1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planları ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar
Planlarına” itiraz dilekçelerini verdi.
Ataşehir Belediye Başkanı Battal
İlgezdi ve Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı da İmamoğlu’na
itiraz sürecinde eşlik etti.
'KAMU YARARINA TÜMÜYLE AYKIRI'
Kanal İstanbul'a yapılan itiraza ilişkin dilekçede, söz konusu projenin
İstanbul’un gerçekçi sorunlarından son derece uzak, yapılması halinde
doğal yaşam alanlarında geri dönülemeyecek tahribatlar bırakacak olan;
şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına tümüyle aykırı
olduğu bildirilerek, "Kanal İstanbul Projesi ve Yenişehir Rezerv Yapı
Alanı nazım ve uygulama imar planlarının, her türlü bilimsel karşı
argümana rağmen, re’sen onaylanarak askıya çıkarıldığı görülmektedir"
denildi.
Dilekçede, Kanal İstanbul Projesi'nin, yeterli bilimsel analiz
çalışmaları sonucu üretilmeyen, her türlü katılım pratiğine kapalı,
mevcut proje ve sonrasında oluşacak kentsel yapılaşma alanları ile tarım
alanlarını, mera alanlarını, yer altı ve yer üstü su
kaynaklarını/havzalarını, sit alanlarını geri dönülemeyecek biçimde yok
edeceği kaydedilerek, söz konusu planların iptal edilmesini talep
edildi.
'ÇEVRE DÜZENİ PLANI DEĞİŞİKLİĞİ YAŞAMIN TÜM GERÇEKLERİNDEN KOPUK'
İmamoğlu'nun itiraz dilekçesi verdiği bir diğer proje de 'İstanbul İli
Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı'
oldu. İtiraz dilekçesinde, binlerce İstanbullunun gerek ÇED Raporu,
gerekse Çevre Düzeni Planı askı sürecinde sunmuş oldukları itirazların
dikkate dahi alınmadığına dikkat çekilerek, "İstanbul’un geleceğini,
coğrafyasını bu denli etkileyecek plan çalışmasında yürütülen iş ve
işlemler adeta birer yasak savma faaliyetine dönüştürülmüştür" denildi.
İstanbul’un doğal yaşam alanları ve ekosistemini bozacak, doğal ve
arkeolojik sit alanlarına zarar verecek, mevcut durumda dahi ekilen ve
biçilen tarım alanlarını, hayvancılık yapılan mera alanlarını imara
açacak çevre düzeni planı değişikliğinin iptal edilmesi talep edildiği
dilekçede, söz konusu imar planlarının dünyanın, Türkiye’nin,
İstanbul’un ve yaşamın tüm gerçeklerinden tamamıyla kopuk olduğuna
işaret edilen dilekçede, planlama sürecinde halkın bilgilendirilmesine
yönelik herhangi bir çalışma yapılmadığı da bildirildi.
“İSTANBUL’A ÇOK BÜYÜK BİR İHANETİN PARÇASI”
İmamoğlu, itiraz süreciyle ilgili ilk değerlendirmelerini,
dilekçelerinin “alındı” onayını beklerken, sosyal medya hesaplarından
canlı olarak yaptı. Bilimsel veriler ışığında Kanal İstanbul’un kent
için en büyük tehditlerden biri olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Kanal
İstanbul ile ilgili sürec alelacele, apar topar bu seviye getirip,
planlarını ilana asmak, İstanbul’a çok büyük bir ihanetin parçasıdır. Bu
manada girişimi başlatıyoruz. Daha önce 100 binlik planlara yaptığımız
itiraz gibi. Hem onu yeniliyor hem 1000’lik, 5000’lik planlara dair
itirazımızı veriyoruz. Bundan sonra hukuksal süreçleri de takip
edeceğiz. Bu kişisel başvurum, kurumsal başvurularımız da olacak” dedi.
“BUNLAR NE KADAR ZEKİ İNSANLARMIŞ!”
Sürecin tarif edilir bir tarafı olmadığının altını çizen İmamoğlu,
şunları söyledi:
“İstanbul’daki yatırımın ve kentsel dönüşümün çözümleri bulma imkanı var
iken, böyle bir inatla, böyle bir ısrarla bir süreç yönetmek, gerçekten
çok üzücü. İşin daha kötüsü burada ‘Şu ülkeden, bu ülkeden’ birileri
zengin olsun diye de planlama yapılıyor. Bu kadar da aleni yapılıyor.
Bunlar ne kadar zeki insanlarmış ki 6-7 sene önce, 8 sene önce tarım
alanlarından yerler almışlar. Şimdi o yerler iş merkezi, konut, turizm
alanı olacak. Buradaki arazi hareketlerinin kimlerin üstüne olduğu
belli.
Yani bu kadar aşikar, ekonomik, sosyal, milli duygular üzerinden,
şehircilik üzerinden içi ihanet dolu bir süreç. Onun için toplumun bu
konuda duyarlı olacağını, uyanık olacağını biliyoruz. Toplumun buna çok
karşı olduğunu da biliyoruz yaptığımız ölçümlerde. Bu siyasi bir mesele
değildir. Milli bir meseledir. Bu İstanbul’un kurtulma mücadelesidir.
İtirazımı bu duygularla veriyorum. Allah İstanbul’u akla ve bilime
inanmayanların şerrinden korusun.”