Gülen ailesinin karıştığı tecavüz haberlerini yasaklatmıştı
Cumhuriyet yazarı gazeteci Barış Terkoğlu, Enis Berberoğlu kararını veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Akın Gürlek'in daha önce Gülen'in kardeşi ve iki oğlunun karıştığı tecavüz dosyasına ilişkin haberlere yasak getirdiğini yazdı...
Terkoğlu: 'Türkiye'yi karıştıran hakim, Gülen ailesinin
karıştığı tecavüz haberlerini yasaklatmıştı
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu,
son dönemde konuşulan tüm kararlarda imzası olan İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesi Hakimi Akın Gürlek'in FETÖ lideri Fethullah Gülen'in kardeşi
Seyfullah Gülen ve iki oğlunun karıştığı ve kapatılan tecavüz dosyasına
ilişkin haberleri üç yıl önce yasaklattığını yazdı...
Terkoğlu, yazısında şunları kaydetti:
Keşke mahkemeleri konuşmadığımız bir gün olsa. Nedense olmuyor.
Türkiye dün iki mahkeme kararını birden tartışıyordu. Sözcü
yargılamasında istinaf mahkemesi, gazeteye verilen cezaları onadı.
Enis
Berberoğlu dosyasında ise yerel mahkeme, hukuk devletine darbe yaparak
Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımadı.
İşin ilginci, her ikisi de aynı hâkimde kesişiyordu. Sözcü davasında
hükmü 27 Aralık 2019’da İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi vermişti.
Berberoğlu kararını ise önceki gün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi
aldı.
İşte bu arada, 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanı getirilip 14.
Ağır Ceza Mahkemesi’ne başkan yapıldı.
Üstelik...
Sadece bu davalar değil. Son dönem televizyonlarda konuşulan tüm
kararlar da aynı hâkimden çıkıyor. Canan Kaftancıoğlu’ndan Çağdaş
Hukukçular Derneği’ne, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’in
aldığı cezadan Can Dündar’ın mallarına el konulmasına kadar...
İstisnasız bütün gazetelerde okuduğunuz kritik haberlerin konusu onun
baktığı davalar.
Özel hâkimler devri
Uzatmayayım...
Ya talih o hâkime “senin başına önemli davalar kuşunu konduruyorum”
diyor ya da “bu işleri ancak o çözer” diyen önemli birileri, verilmesi
gereken kararları onun imzasına bırakıyor.
Nasıl oldu da Sözcü kararını verip birkaç ayda Berberoğlu mahkemesine
gönderildi diye merak ediyordum. Bir avukat arkadaşım, “Normal değil,
Berberoğlu kararını veren 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne atandı ancak buna
ilişkin bir kararname bulamadık, hatta HSK’nin sitesi dahil hiçbir yerde
yayımlanmadı, üstelik eski üyeler ile bir dönem birlikte dahi
çalıştılar, eski üyeler ancak genel kararname ile mahkemeden
gönderildiler” diyor.
Kısacası dünkü “özel yetkili mahkemeler”in yerini
“özel yaratılmış hâkimler” almış görünüyor.
Gülen ailesinin karıştığı tecavüz
İşin ilginci, ben o hâkimi bambaşka bir yerden tanıyorum. Hayır,
yargılandığım bir davadan değil. Ağır ceza mahkemesinden de değil.
Daha
önce FETÖ’nün, Gülen ailesinin, toplu tecavüzün, çocuk istismarının konu
olduğu bir hikâyeden.
Şöyle anlatayım...
29 Ekim 2007 günü, saat sabaha karşı 03.00. Bir kız çocuğu Erzurum
Dadaşkent Polis Merkezi’nden içeri girdi. Polislere “Gidecek yerim yok,
bana yardımcı olun, tecavüze uğradım” dedi. Adı kayıtlara S.Ö. olarak
geçti. Yaşı daha 15’..ti.
Aynı gün adli muayene süreçlerinin ardından
saat 21.30’da savcıya yaşadıklarının bir bölümünü anlatmaya başladı.
İlk tecavüze uğradığında 10 yaşındaydı.
Dağılmış bir ailenin çocuğu olan
S.Ö’ye yıllardır kimi tehditle kimi kandırarak tecavüzler sürüyordu.
Olayları ve kişileri ayrıntılarıyla anlatan S.Ö’nün ilk ifadesinin
ardından 8 şüpheli tutuklandı. S.Ö. hakkında da acil koruma kararı
alındı ve küçük kız, yetiştirme yurduna yerleştirildi.
16 Kasım 2007 tarihi ise soruşturmada dönüm noktası oldu. Yurdun sosyal
hizmet uzmanı Hakan Şahin’in S.Ö’nün anlattıklarına dayanan 2007/295
No’lu raporuna göre S.Ö., kendisine tecavüz eden başka isimleri de
ayrıntılarıyla anlattı.
Verdiği isimlerden biri ise Fethullah Gülen’in
kardeşi Seyfullah Gülen’di.
Her raporda tecavüz halkası genişliyordu. 10 gün sonra psikolog Selma
Kırmızı’nın da katıldığı görüşmede S.Ö. kendisine tecavüz eden isimler
arasında Seyfullah Gülen’in iki oğlunu, yani FETÖ liderinin yeğenlerini
de saymıştı. En acısı S.Ö. öz babasının da istismarına uğramıştı.
Sosyal hizmet uzmanı ve devletin psikoloğunun hazırladığı rapor şöyle
bitiyordu:
“Kız çocuğunun zihinsel olarak sebep-sonuç ilişkisi kuramadığı, bundan
dolayı yaşadığı olayları olduğu gibi anlatarak verdiği ifadelerin doğru
olduğu kanaati uyanmıştır.”
Hem paralel hem düşey devlet
Gelin görün ki dönem “ne istediniz de vermedik” dönemiydi.
AKP ile FETÖ
arasındaki ortaklık tam gaz sürüyordu. Barış Pehlivan’la yazdığımız
Mahrem kitabı ise mahkeme dosyalarıyla, istihbarat raporlarıyla,
WikiLeaks belgeleriyle o günleri anlatıyordu.
Gülen’in kardeşinin ve yeğenlerinin adı dosyaya girince hem paralel hem
dikey devletin tavrı bir anda değişmişti. Yurttaki görüşme tutanakları
ortadan kaldırıldı. Soruşturma savcısı değiştirilerek FETÖ’cü olduğu
bilinen bir savcı atandı. Yurt çalışanlarının telefonları aylarca
dinlemeye alındı.
S.Ö., içinde nedense istihbaratçı polislerin olduğu
bir polis aracıyla alınarak Erzurum’dan Urfa’ya bir kadın sığınma evine
götürüldü. Adli Tıp’ın “kronik fiili livataya ait bulguların olduğu” ve
“anal yolla cinsel ilişkiye girdiği” tespiti yaparak doğruladığı
tecavüzlere rağmen S.Ö’nün adını verdiği 84 kişi hakkındaki
soruşturmalar tek tek kapatıldı.
Gülen ailesi, devlet gücüyle
kurtarılmıştı.
3 yılda joker başkan
Mahrem kitabında dönemin Erzurum Valisi Celalettin Güvenç’in de dosyanın
kapatılması için çalıştığını somut örneklerle anlatmıştık. Olayın
tanıkları da yazdıklarımızı doğruluyordu. Yıllar sonra kitapla gündeme
getirdiğimiz S.Ö. dosyası yeniden açıldığında hazırlanan 198 sayfalık
iddianamede 42 kez Güvenç’in adı geçiyordu.
Gelgelelim devir değişmiş,
FETÖ’nün tasfiyesi süreci başlamış, buna karşın Celalettin Güvenç de
AKP’de siyasetçi olmuştu.
“Ortaklık” dönemi hem akıllardan hem tarihten
silinmeliydi.
Mahrem kitabı FETÖ aleyhindeki iddianamelere kaynak kitap olarak adıyla
girdi ama Güvenç’in başvurusuyla kitabın tanıtım ve satış linkleri
hakkında yasak kararı alındı.
Ardından S.Ö’ye tecavüzü anlatan onlarca
haber yasaklandı. Mahkeme kararı bir garabetti. Somut hiçbir gerekçe
olmadan, sadece “birini” kurtarmak için yazılmış gibiydi.
3 yıl önce o yasak kararını alanı herhalde tahmin ettiniz. Yukarıda
sürekli konuştuğumuz davaların hâkiminden başkası değil. O dönem henüz
ağır ceza mahkemesine atanmamıştı. 3 yıl önce tavrından çok çabuk
yükseleceği belliydi.
Ama bu kadarını hiç kimse tahmin edemezdi. Hızla
“joker” başkan oluverdi.
Tecavüze devam
5 yıl önce Mahrem kitabına S.Ö’nün hikâyesiyle başlamıştık. Çünkü olay,
iktidar destekli Fethullahçı çetenin hukuka tecavüzünün sembolü gibiydi.
Bakıyorum, dün AKP’li vekili temizlemek için hukuku ayaklar altına alan
da bugün CHP’li vekili cezalandırmak için AYM kararını tanımayarak hukuk
darbesi yapan da aynı.
O gün Gülen’in itibarını koruyan da şimdi
Gülen’e en saldırıyor görünen de aynı. 3 yıl önce FETÖ aleyhindeki
kitapları, yazıları, haberleri “bizimkilere dokunmayın” diye yasaklatan
da bugün FETÖ’yü birilerine dokunmak için bahane haline getiren de aynı.
Tecavüzcüler değişti mi bilmiyorum ama tecavüz kaldığı yerden devam
ediyor.