Asgari ücretin üçte biri vergiye gidiyor
DİSK-AR’ın raporuna göre, brüt asgari ücretin yüzde 33,4’ü (983 TL) vergi ve diğer kesintilere gidiyor. Asgari ücretli bir işçi, yılın 122 günü vergi ve diğer kesintiler için çalışıyor...
Asgari ücretin üçte biri vergiye gidiyor
DİSK-AR’ın raporuna göre, brüt asgari
ücretin yüzde 33,4’ü (983 TL) vergi ve diğer kesintilere gidiyor. Asgari
ücretli bir işçi, yılın 122 günü vergi ve diğer kesintiler için
çalışıyor...
Türkiye’de asgari ücretten yapılan vergi ve diğer kesintiler, asgari
ücretin niteliği ile bağdaşmayacak kadar yüksek.
DİSK Araştırma Enstitüsü’nün (DİSK-AR) raporuna göre, dolaylı-dolaysız
vergiler ve diğer kesintiler nedeniyle işçinin eline, brüt asgari
ücretin sadece yüzde 66,6’sı net harcanabilir ücret olarak geçiyor.
İŞÇİ 122 GÜN DEVLETE ÇALIŞIYOR
Brüt asgari ücret üzerinden;
♦ 412,02 TL SGK işçi primi,
♦ 29,43 TL işsizlik sigortası primi
♦ 22,34 TL damga vergisi kesiliyor.
Örneğin asgari ücretli bir işçi,
yılda 268,08 TL damga vergisi ödüyor. 220,7 TL asgari geçim indirimi
(AGİ) düşüldüğünde işçiden yapılan gelir vergisi kesintisi 154,5 TL
oluyor. Brüt asgari ücretten yapılan doğrudan kesinti toplamı 618,3 TL.
Böylece AGİ dâhil, işçinin eline geçen net harcanabilir ücret bin 960,3
TL’ye düşüyor.
Bu doğrudan kesintilerden sonra sıra dolaylı vergilere geliyor.
İşçinin
eline geçen miktardan en az 364,37 TL dolaylı vergi (tüketim vergileri,
KDV, ÖTV vb.) kesiliyor. Böylece doğrudan ve dolaylı vergiler ile prim
kesintilerinin toplamı 982,67 TL’ye ulaşıyor. Bu tutarın brüt asgari
ücrete oranı yüzde 33,4. Bu durumda asgari ücretli bir işçi, yılın 365
gününün 122 günü vergi ve kesintiler için çalışmış oluyor.
TOPLAM MALİYETE GÖRE 158 GÜN
Asgari ücretin toplam maliyeti dikkate alındığında vergi ve kesinti yükü
daha da artıyor. Bu yıl asgari ücretin toplam maliyeti 3 bin 458 TL.
Dolayısıyla patronlar asgari ücreti 3 bin 458 TL olarak kabul ediyor ve
sendikalarla yürüttükleri pazarlıklarda bu tutarı esas alıyor. Asgari
ücretin toplam maliyeti esas alındığında kesinti toplamı bin 497,7 TL’ye
çıkıyor. Tüm dolaylı-dolaysız vergi ve diğer kesintilerin asgari ücret
maliyetine oranı yüzde 43,3 oluyor. Bu durumda asgari ücretli bir işçi,
yılın 365 gününün 158 günü vergi ve diğer kesintiler için çalışıyor.
BRÜT DEĞİL, NET ASGARİ ÜCRET
Peki, tüm bu vergi ve kesintiler olmazsa, asgari ücretlinin eline bir
ayda ne kadar para geçer? Rapora göre asgari ücretin brüt değil, net
ödenmesi durumunda, şu anki asgari ücret seviyesinde bile işçinin eline
geçecek tutar 2 bin 943 TL. Yani asgari ücretin tümüyle vergiden muaf
tutulması ve patrona verildiği gibi asgari ücretliye de SGK prim desteği
verilmesi durumunda, şu anda 618 TL artış sağlanması mümkün.
Yeni
asgari ücret artışı da net olarak hesaplanırsa, işçinin eline geçecek
ücretin bir geçim ücreti olması sağlanabilir. Üstelik bu yolla asgari
ücretin toplam maliyeti daha az artmış olur.
Hükümet vergiyi artırdı
Ülkenin en büyük üç işçi konfederasyonu (Türk-İş, DİSK, Hak-İş), asgari
ücretin tümüyle vergiden muaf tutulmasını istiyor.
Üstelik bu yıllardır
dile getirilen bir talep. Hükümet ise bu talebi karşılıksız bırakmakla
kalmıyor, ilk vergi dilimi tarifesini düşük tutarak asgari ücretliden ve
düşük gelirli işçilerden alınan vergi miktarını artırıyor. AKP’nin
iktidara geldiği 2002 yılında ilk vergi dilimi tarifesi asgari ücretin
15 katıydı. AKP iktidarında vergi dilimi tarifeleri, asgari ücret ve
milli gelir artışından daha az artırıldı. Böylece 2020 yılında ilk vergi
dilimi, asgari ücretin 7,5 katına geriledi. Böylece işçiler daha fazla
vergi ödemek zorunda kaldı.
ASGARİ ÜCRET ASLINDA 2 BİN 324 LİRA DEĞİL
Asgari Geçim İndirimi’nin (AGİ) bu ay sonunda belirlenecek asgari ücret
tutarına dâhil edilmemesi, işçilerin ve sendikaların başlıca talepleri
arasında. Çünkü AGİ aslında asgari ücretin bir parçası değil. Geçmişteki
vergi iadesi uygulaması 2008 yılında kaldırıldığında getirilen bir
uygulama bu. Geçmişte vergi iadesi asgari ücretin bir parçası değildi;
dolayısıyla bugün de AGİ’nin asgari ücret tutarına dahil edilmemesi, ek
olarak ödenmesi gerekiyor.
AGİ’nin dâhil edilmesi nedeniyle net asgari
ücret olduğundan yüksek gösteriliyor. Örneğin bu yıl aslında net asgari
ücret 2 bin 324 TL değil, 2 bin 104 TL. Patron tarafından işçiye ödenen
net asgari ücret tutarı bu. AGİ ise patron tarafından ödenmiyor ve ücret
değil, devlet tarafından sağlanan bir destek.
DİSK-AR’ın raporunda, Türkiye’deki asgari ücret tespit yönteminin
uluslararası normlara aykırı olduğuna dikkat çekiliyor. Uluslararası
normlara göre işçinin sadece kendisinin değil, ailesinin de
(hanehalkının) asgari ücret tespitinde hesaba katılması gerekiyor. Buna
karşın Türkiye’de işçinin ailesi yok sayılıyor.
Üstelik asgari ücreti belirleyen komisyon demokratik değil. Türkiye’de
asgari ücret, üç taraflı bir mekanizma olan Asgari Ücret Tespit
Komisyonu tarafından belirleniyor. Komisyonda beş hükümet, beş patron ve
beş işçi temsilcisi yer alıyor.
İşçi ve patron temsilcileri en çok
üyeye sahip üst işçi ve işveren örgütleri tarafından (işçi
temsilcilerini Türk-İş ve işveren temsilcileri ise TİSK) saptanıyor.
Komisyonda DİSK, Hak-İş ve diğer konfederasyonlar yer alamıyor. Böylece
işçilerin önemli bir bölümünün komisyonda temsili engelleniyor.
Komisyon kararları kesin nitelikli, bu kararlara itiraz edilemiyor.
İşçilerin taleplerini kabul ettirebilmek için greve gitmek gibi hakları
bulunmuyor.
KOMİSYON CUMHURBAŞKANINA BAĞLANDI
Raporda dikkat çekilen bir diğer nokta ise şu: Asgari ücret Tespit
Komisyonu’nun yapısı günümüze kadar hep iş kanunlarıyla saptandı. Ancak
2018’de sessiz sedasız bir biçimde önemli bir değişiklik yapıldı. Asgari
Ücret Tespit Komisyonu 10 Temmuz 2018’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi ile İş Kanunu’ndan çıkarılarak Cumhurbaşkanlığı teşkilat
yapısı içine alındı.
Böylece komisyon doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na
bağlanmış oldu.
Bu karar neden alındı, bilinmiyor. Herhangi bir gerekçe açıklanmadı. Bu
konuda işçi ve patron tarafının görüşü de alınmadı. Böylece
cumhurbaşkanının tek başına komisyonun yapısını değiştirmesine olanak
tanınmış oldu.