Gerici zihniyet BUNU DA YAPTI!
Kadına yönelik şiddetin önlenmesini amaçlayan İstanbul Sözleşmesi karşıtı bir grubun, TBMM'de milletvekili odalarına nefret söylemi içeren "İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı İftira Kanunu İptal Edilsin" başlıklı kitapçık dağıttığı ortaya çıktı...
TBMM'de İstanbul Sözleşmesi
karşıtı kitapçıklar dağıtıldı
TBMM’de milletvekili odalarına Aile
Dernekleri Birliği tarafından “İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı İftira
Kanunu İptal Edilsin. Erkeklere Negatif Ayrımcılığa Son verilsin”
isimli kitapçık gönderildi...
Kadınların şiddete karşı yürüdüğü
eylemlerden görsellere yer verilen kitapçığın ilk sayfasında, “Feminizm
size çok. Ağzınıza yüzünüze...” diye devamında küfür içeren ifadelere
yer verildi.
Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele için imzalanan
İstanbul Sözleşmesi’nin “milli güvenlik sorunu haline geldiği” iddia
edilen kitapçıkta, sözleşme metninin cinsel ayrımcılık içerdiği ve 5
milyon mağdur oluşturduğu öne sürüldü.
BAKANLIK DA HEDEFTE
Kitapçıkta, “Süresiz nafaka uygulamasına ve nafaka hapsine son
verilmelidir. Hiçbir ülkede aynı anda iki cumhurbaşkanı olmadığı gibi
bir evin içinde iki reis olmamalıdır. Bakanlık bünyesinde ‘Erkek
Sorunları Genel Müdürlüğü’ kurulmalıdır” gibi önerilerin yer alması
dikkat çekti.
“Yabancı gelin sayısı” diye TÜİK verilerinin kaynak gösterildiği
kitapçıkta, “6284’ün sonuçlarından biri de Türk erkeklerini yabancı
gelinlere yönelmesidir.
Türkiye’de hızla yayılan feminizm belası,
kadınlara bekar yaşamalarını ve çocuk doğurmamalarını öğütlemektedir.
Feminist politikaların güdümüne giren Aile Bakanlığı, sadece feminist
kadınların bakanlığı imiş gibi çalışmaktadır. İstanbul Sözleşmesi, Türk
milletine doğrultulmuş bir suikast silahıdır” denildi. Kitapçıkta; Akit
Gazetesi haberleri kullanılırken, dönemin Aile Bakanı Gaziantep Belediye
Başkanı Fatma Şahin de hedef alındı.
Toplumun öğretilerine dayalı toplumsal cinsiyet için “safsata” denilen
kitapta, “Erkekler ile kadınların doğuştan itibaren tamamen farklı
beden, beyin ve psikoloji yapısı taşıyan iki farklı insan türü olduğunu
ret ve inkar eden bu anlayışın, varoluşa savaş açarak Allah'a isyan
etmekten farksız” olduğu öne sürüldü.
ERKEKLERİN ‘MAĞDURİYETİ’
Sözleşme metninde “kız”, “kadın”, “erkek”, “çocuk” ve “bebek”
kelimelerinin kaç kez geçtiği incelenen kitapçıkta, “erkeğin fıtratının
kadın ve çocukları yok etmek değil, korumak üzerine olduğu” iddia
edildi.
Kitapçıkta; Türkiye’de öldürülen erkek sayısının kadın sayısından 12 kat
fazla olduğu savunularak erkek şiddeti ve aile içi şiddet görmezden
gelindi.
Kadın sığınma evlerinin boş olduğu öne sürülürken, bunun
gerekçelendirilmesi şöyle yapıldı:
“Çünkü evden atılan istisnasız hep erkekler olmaktadır. Bu uygulamanın
başlamasından bugüne 4 milyondan fazla erkek/baba kadının bir lafı
yeterli görülerek evden atılmıştır. Üstelik uygulama yönetmeliği
gereğince evden atılan erkek hem kendi başının çaresine bakmak hem de
atıldığı evin geçimini sağlamak zorundadır.”
Kadının rızası olmadığı için aile içi şiddet ve cinsel istismar olarak
görülen "evlilik içi tecavüzün" “tamamen uydurma” olduğu savunulan
kitapçıkta, şu ifadelere yer verildi:
“Resmi nikahlı evliliklerde, eşiyle cinsel birliktelik yaşamak ya da
bunu istemek doğal ve yasal bir haktır. Evlilik içi tecavüz diye bir suç
tanımı tamamen uydurmadır. Tecavüz terimi hukukta sadece erkeğin kadına
karşı işleyebileceği bir suç olarak tanımlanmış olup öyle de
algılanmaktadır. Hiçbir erkek resmi nikahlı karısını bir ömür boyunca
kendisine böyle bir suçlama/iftira atmayacağını garantisini
veremeyeceğine göre bu tür yaklaşımların sonucu erkek yurttaşların resmi
evlilik kurumlarından uzaklaştırmalarındaki etkenlerden biri
olmaktadır.”