'Tek amaçları, ölen ölsün kalan sağlar bizimdir'
Canan Kaftancıoğlu, katıldığı bir yayında CHP'li belediye başkanlarının Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı vaka sayılarının doğru olmadığını öne sürerek açıkladığı sayılara ilişkin "Gerçek rakam belediye başkanlarımızın açıkladığının da üzerinde" dedi...
Kaftancıoğlu gerçek rakamlar hakkında konuştu:
"Türkiye’de toplam ölüm 200’lerde açıklanırken
İstanbul’da 238 kişiyi kaybettiğimizi biliyoruz"
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Kısa Dalga YouTube kanalında gazeteci Mehveş Evin’in sorularını yanıtladı...
Koronavirüs salgınına ilişkin açıklamalarda bulunan Kaftancıoğlu, "“Salgınların üstesinden gelmek, sağlıklı bir biçimde yönetebilmek için kararlı siyasi irade, güçlü kamu idaresi, yerel yönetimler ve vatandaşın işbirliği gerekir. İktidar, vatandaşın bu salgını rahat atlatması yerine yani halkın sağlığı ile ilgilenmek yerine kendi varlığıyla ilgilendiği için salgın süreçleri sağlıklı biçimde yürütülmedi. Yürütülemedi demiyorum, tercih ve kasıt olduğunu gördüğüm için." diye konuştu.
Kaftancıoğlu şöyle dedi:
"Hekim olarak şunu söyleyebilirim: Salgınla ilgili her verinin paylaşılması zorunluluk yoktur. Paylaşılmamasının da bilimsel açıklamaları olabilir ama vatandaşa yalan söylememe gibi bir sorumluluğu var siyaset kurumunun. Sanki gerçekler kapatılırsa ve vatandaşa farklı şeyler üzerinden bilgiler verilirse mevcut şey yokmuş sayılacak gibi. Fakat salgın böyle bir şey değil. Yalan da söyleseniz 80 milyon gerçekliğini yaşıyoruz.
İlk vakanın görüldüğü 11 Mart tarihinden itibaren, öncesinde de görüldüğü sonrasında ortaya çıktı. Bilimsel olarak yapılması gereken işler değil acil olarak ihtiyaç duyulduğunda, iktidar kendini zor durumda hissettiği anda gecikmiş olarak önemler aldı.
Ekonomik olarak zor durumda bu salgına yakalandık. Kaynaklar, işsizlik sigortası fonundaki bir takım rakamlar ve bütçe şeffaf kullanılsa vatandaşa bu süreçte destek olunabilirdi. Beş maskeyi dağıtamaz bir plansızlık şeklinde bu süreç yürütüldü.
Sağlık çalışanlarının, olağanüstü gayreti sonucunda salgının ilk pikini olabildiğince iyi bir şekilde atlatmaya başlamışken sağlık çalışanlarının da emeğini yok sayarak 11 Mayıs sonrasında AVM'leri açtılar. Vatandaşın sağlıklı olma halini sürekli kalmayı değil ekonomiyi canlandırmayı tercih ettiler."
"Tek amaçları, ölen ölsün kalan sağlar bizimdir"
"Devlet güven vermek zorunda, süreci şeffaf yürütmek zorunda ve vatandaştaki salgın anındaki güvensizlik duygusunu yok etmek sorumluluğunda. Bunu yerel yönetimler ile kamu ile işbirliği halinde yapacak.
İktidar bu süreci şeffaf yönetemediği gibi, tüm belediyelerin vatandaşa destek olma girişimlerini yasadışı biçimde engelledi.
Tek amaçları, ölen ölsün kalan sağlar bizimdir, diye vatandaşla temas kuran, yardım edenleri engellerim bakışıyla yaptı."
"Gerçek rakam belediye başkanlarımızın açıkladığının da üzerinde"
"İstanbul’da
ikinci piki çok yoğun yaşıyoruz. İnanılmaz rakamlar var. Bir hafta önce
Türkiye’de toplam ölüm 200’lerde açıklanırken sadece İstanbul’da 238
kişiyi koronavirüsten kaybettiğimizi biliyoruz. Hatta başka kronik
rahatsızlığı olanların ölüm nedenine de COVID-19’dan vefat olmasına
rağmen, “kalp hastalığı, vs” yazıldığını da biliyoruz.
Yani gerçek rakam, belediye başkanlarımızın ‘bulaşıcı hastalıktan ölüm’ olarak açıkladığının da üzerinde. "
"Burdaki açmazı, niyeti biz görüyoruz, vatandaşta görüyor"
"Kent
yoksulluğunun en yoğun olduğu yerlerde salgın öbekleşiyor. Salgından en
çok etkilenenler, çalışmak zorunda kalanlar, evine ekmek götürmek
zorunda kalanlar. Toplu taşımayla ilgili bir merkezi planlama
yapılmıyor. Bu belediyenin yetkisinde değil.
Ekrem İmamoğlu’nun, toplu taşımada kişi sayısını değiştirme yetkisi yok. Bunu yetkisi olanlar yapmıyor. Araç sayısını artırmak için Büyükşehir Meclisi’ne teklif getiriyor, AKP meclis üyelerinin oylarıyla reddediliyor. Burdaki açmazı, niyeti biz görüyoruz, vatandaşta görüyor.
Yaygın test ve filyasyon şart, yani odakları bulacaksınız. Filyasyon ekibinin uzmanlık alanı yok, tecrübesi yok, filyasyon takibi değil vaka takibi yapmaya çalışıyorlar. İstanbul’dan her yere yayıldı vakalar. Somut bir örnek, İstanbul’dan Anadolu’ya gidecek askerlerle ilgili hiçbir planlama yapılmadı.
Emin olun salgın mücadelesi zor değil, tüm ekonomik zorluklara rağmen, Yapılması gereken, bilimsel olarak salgını ele almak. Meslek odalarından TTB’ye, CHP’ye, yapılan öneriler zamanında ele alınmadı. Bilim Kurulu'nun hiçbir önerisi dikkate alınmadı. Bilim Kurulu ne derse yapmadıkları gibi Bilim Kurulu’nu film kuruluna çevirdiler. Cumhurbaşkanı, Allah aşkınıza hekim mi? Salgın mı yönetmiş? Tek başına kimse yönetemez.
İstanbul’da salgın toplantısına İBB Başkanı davet edilmedikten sonra çok tepki oldu. İki gün sonra toplantıya ilçe belediye başkanları çağrıldı, sırf tepki var diye ama onları dinlemek yerine “biz bu süreci yönetiyoruz, siz bu kadar araç verin” deniyor."
"İstanbul’da en az 2 – 3 hafta kapanma lazım"
"Umumi
Hıfzısıhha Kanunu’na göre salgın gibi durumlarda bölgendeki her yerel
kurumla temasa geçer, acil uygulanması gerekenleri uygularsın. Bu
toplantılarda yereli değerlendirmek yerine merkezi iktidarın kararlarını
imzalamaktan başka bir şey yapılmadı. Her bölgede gerçekliği farklıdır,
Ankara'da, Adana'da Mardin’de salgını aynı şekilde ele alamazsınız.
İstanbul’daki kısıtlamalar vakaları düşürdü. Fakat çözüm değil. Ben ve İBB Bilim Kurulu, aklı selim insanlarda, aylar öncesinden İstanbul’da en az 2 – 3 hafta kapanma lazım, dedik. Göreceksiniz bunu yapmak zorunda kalacaklar ama doğru iş doğru zamanda yapılmadığında iş işten geçmiş oluyor."
Canan Kaftancıoğlu, Seval Türkeş'e yapılan ziyarete gelen tepkilere ilişkin de açıklama yaptı. Kaftancıoğlu şöyle dedi:
"Önce kişisel bir açıklama yapayım: Benim kayınpederim Ümit Kaftancıoğlu öldürülmeden 2 gün önce Alpaslan Türkeş, “Aramızda Ümit Kaftancıoğlu gibi vatan hainleri var” demişti. Şunu söyleyeyim: Ben Canan Kaftancıoğlu olarak siyaseti, acıları yarıştırarak değil, acıları ortaklaştırıp barıştırarak, bir daha kimse bunları yaşamasın diye yapıyorum.
Dolayısıyla acılar üzerinden ayrışmayı, kutuplaştırmak yerine değil ortaklaşılacak her türlü siyaseti yaparım. Bu haliyle kişisel bir rahatsızlık duymuyorum. Ama Alevi vatandaşlarımızın, aslında hepimiz için, Maraş katliamında yaşananların, o travmanın tekrar yaşanmaması gerektiğini, bir sağaltma ihtiyacının olduğunu biliyorum. Öyle bir güne denk gelmesindeki Alevi vatandaşların hassasiyetlerini anlıyorum.
Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi nefreti körükleyen değil, toplumsal olarak barışacak, uzlaşacak bir siyasi iklim yaratmamız gerektiğini düşünüyorum. Daha önemlisi, mafya bozuntusu tehdit ettiğinde Seval Hanım çıkıp Genel Başkanımıza desteğini açıkladı. Bu çok kıymetli bir şeydir. Ziyarette, bu ülkede hukukun, adaletin geldiği nokta ve ülkenin adalete ihtiyacı konuşuldu."