Tayyip'e 5 KURUŞLUK dava açtı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gara şehitleri ile ilgili sorduğu sorulara "hakaret" içerikli karşılık verdiği gerekçesiyle Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında tazminat davası açtı...
Kılıçdaroğlu'ndan
Erdoğan'a 5 kuruşluk tazminat davası
Erdoğan, Gara operasyonu ile ilgili
kendisine 5 soru soran ve "Operasyonun sorumlusu Erdoğan'dır" diyen CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na 500 bin TL’lik tazminat davası açtı.
Kılıçdaroğlu ise hakaret ettiği iddiasıyla Erdoğan'a 5 kuruşluk
tazminat davası açtı...
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı yeminine hiçbir biçimde bağlı kalmadığını
savunduğu Erdoğan’ın Açılım Süreci, Oslo görüşmeleri, PKK ve FETÖ ile
ilgili açıklamalarını da ayrı dosyalar halinde mahkemeye kanıt olarak
sundu.
Avukat Celal Çelik’in Ankara nöbetçi asliye hukuk mahkemesine sunduğu 17
sayfalık dava dilekçesinde, Erdoğan’ın sözleri için, “Tamamıyla hakaret
ile iftira kapsamlı bu söz ve değerlendirmelerin Türk yargı makamları
tarafından eleştiri kapsamlı görülmesi halinde bu söz ve yakıştırmaların
(olduğu gibi!) başkaca siyasiler tarafından iktidar temsilcilerine
yöneltilmesi sonucunu doğuracağı da gözden ırak tutulmamalıdır” denildi.
5 KURUŞLUK MANEVİ TAZMİNAT TALEP EDİLDİ
ANKA'nın haberine göre, Kılıçdaroğlu ve avukatı Celal Çelik dünkü
buluşmalarında dava dilekçesine son halini verdiler ve dilekçe dün
mahkemeye teslim edilerek dava açıldı. Erdoğan’ın 17 Şubat’ta AKP Ankara
İl kongresinde yaptığı konuşmanın tamamen hakaret ve iftira nitelikli
olduğu belirtilen dava dilekçesinde Kılıçdaroğlu’nun “kişilik
değerlerine zarar verilmeye çalışıldığı” gerekçesiyle Erdoğan aleyhine 5
Kuruş manevi tazminata ve ilamın tirajı en yüksek 5 gazetede
yayınlanmasına karar verilmesi talep edildi.
Dava dilekçesinde, Erdoğan’ın “kişiliği ve ekonomik durumu”
düşünüldüğünde çok daha yüksek meblağlı tazminat davası açmak yerine
neden 5 kuruş tazminat talep edildiği şu şekilde açıklandı:
“Her ne kadar dava konusu hakaret kapsamlı sözlerin ağırlığı, davalı
Recep Tayyip Erdoğan’ın kişiliği ve ekonomik ve sosyal durumu çok yüksek
miktarlı tazminata hükmedilmesini gerektirmekte ise de bizzat
müvekkilin; ‘Adamına göre, kişiliğine göre, ederine göre tazminat
olmalı, benim için Recep Tayyip Erdoğan’ın değeri 5 paradır, o nedenle 5
paralık dava açılması lazım, ancak madem ‘Para’ birimi tedavülde yok, o
halde 5 Kuruşluk dava aç ve bunu da belirt’ talimatı çerçevesinde
sadece 5 Kuruşluk dava açma yoluna gidilmiştir.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa'nın "ifade özgürlüğü" ve
"kişilik hakları" düzenlemelerine da atıf yapılan dava dilekçesi şöyle:
“Davalı Recep Tayyip Erdoğan’ın tamamen hakaret ve iftira kapsamlı
olarak yapmış olduğu konuşmasında, Sayın Genel Başkan Kemal
Kılıçdaroğlu’na yönelik;
- Utanmaz, Sıkılmaz, Terbiyesiz, Yüzsüz, Korkak, Terör örgütleri ile el
ele, kol kola olmak, Terör örgütleri ile ortak olmak,
şeklindeki suçlamaları hakaret ve iftira suçunun tüm unsurlarının
gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.
Böylesine seviyesizce ve ‘utanmadan,
sıkılmadan’ kullanılan hakaret söz ve yakıştırmalar hiçbir biçimde
eleştiri kapsamında görülemeyeceği gibi Dünya’daki tüm yargı
sistemlerinde yaptırıma tabi tutulacaktır!
Tamamıyla siyasileştiği, davalı Recep Tayyip Erdoğan’ın güdümüne
girdiği, siyasi baskıların altında ezildiği eleştirisine muhatap olan
Türk Yargısının bile dava konusu bu söz ve yakıştırmaları eleştiri
kapsamında görebilme şansı bulunmamaktadır!
Kaldı ki tamamıyla hakaret
ile iftira kapsamlı bu söz ve değerlendirmelerin Türk Yargı Makamları
tarafından eleştiri kapsamlı görülmesi, diğer bir söyleyişle hakaret
kapsamlı görülmemesi olasılığında bu söz ve yakıştırmaların (olduğu
gibi!) başkaca siyasiler tarafından iktidar temsilcilerine yöneltilmesi
sonucunu doğuracağı da gözden ırak tutulmamalıdır!”
“Sonuç olarak davalı Recep Tayyip Erdoğan’ın; hakaret ve iftira kapsamlı
sözleri kullanmayı alışkanlık haline getirdiği, bilinçli bir şekilde
Genel Başkanın kişilik değerlerine zarar vermeye çalıştığı, kendi suç ve
hatalarını gizleyebilmek ve onları başkalarına yansıtmak amacıyla
böylesi iğrenç yollara başvurduğu gerçekliği gözetilerek değerlendirme
yapılmasını diliyoruz."
ERDOĞAN KONUŞMALARI 17 AYRI EK HALİNDE DOSYADA
Dava dilekçesinde 17 ayrı ek halinde Erdoğan’ın konuşmaları gazete
kupürleri ve video CD’leri halinde mahkemeye kanıt olarak sunuldu.
Gara’da yapılan operasyonda şehit düşen asker, polis ve görevlilerin
özelindeki her türlü bilgi ve belge ile bu konuda başlatılmış ya da
başlatılacak soruşturma dosya içeriklerinin de kanıt olarak
değerlendirilmesini isteyen avukat Celal Çelik, “Açılım sürecinde
dönemin Genelkurmay Başkan'ı Necdet Özel tarafından dönemin
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, ‘PKK'ya yönelik mücadele etmemenin
sakıncaları’ özelinde gönderilen mektup örneğinin Genelkurmay
Başkanlığı'na yazılacak müzekkere ile istenmesini” de hâkimden talep
etti.
Oslo görüşme süreçlerini yansıtan her türlü bilgi ve belge, ses
kayıtlarının da bu davada kanıt olmasını isteyen Çelik, Erdoğan’ın PKK
terör örgütü, FETÖ, “Açılım Süreci” ve Oslo görüşmeleriyle ilgili şu
açıklamalarının video görüntüleri ve haberlerini de kanıt olarak
mahkemeye sundu:
· 22 Ocak 2010’da yaptığı, “Ak Parti olarak terör örgütü ile hiçbir
zaman masaya oturmadık, oturmayacağız. Ey Kılıçdaroğlu, Ey Bahçeli bu
iddianızı ispatla mükellefsiniz. Terör örgütü ile görüşen şerefsiz ve
namussuzdur”
· 20 Eylül 2011’de Oslo görüşmeleri ses kayıtlarının 13 Eylül 2011’de
internete düşmesinin ardından yaptığı, “PKK ile biz değil devlet
görüştü, görüşecek!”
· 6 Eylül 2011'de yaptığı, “Biz İmralı olsun, Oslo olsun çok açık, net
bu adımları attık. MİT Müsteşarı Emre Taner zamanında başlattık bu
görüşmeleri, Hakan Fidan zamanında da sürdürdük.”
· Nisan 2012'de yaptığı, “MİT Müsteşarımızı İmralı’ya gönderen benim,
Oslo’ya gönderen benim. O benim sır küpüm.”
· 27 Eylül 2012'de yaptığı, “PKK ile görüşme talimatını bizzat ben
verdim.”
· Ekim 2012'de yaptığı, “PKK ile görüşülmesini ben istedim, sıkıntısı
olan bana söylesin. MİT her an her türlü hareketi yapabilir. Mesela
yarın İmralı’ya gitmek gerekiyorsa Müsteşarıma gerekeni yap derim."
· 28 Aralık 2012'de yaptığı, “Ben risk alıyorum, müsteşarım risk alıyor.
Ben siyasetçi olarak bu görüşmeyi yapamam, ama onların eli ayağı durumu
olan devletteki ajanları, temsilcileri vardır ve bunları yapar."
· 28 Şubat 2015'te yaptığı, “Silahların bırakılması çağrısı bizler için
çok çok önemli bir beklentimizdi. Her şey eninde sonunda uygulamaya
dayalıdır. Bu uygulama da nedir silahların bırakılmasıdır. Ne istendi de
hükümet vermedi 12 yıldır."
· 6 Eylül 2015'te yaptığı, "PKK, çözüm sürecini silah stoklama süreci
olarak değerlendirdi. Bu süreç içinde güvenlik güçlerimiz, ‘herhangi bir
çatışmaya, şuna buna girmeyelim’ dediler ama daha sonra anladık ki bu
süreç içinde bunlar bunu yaptılar,”
· 17 Eylül 2015'te yaptığı, “Çözüm süreci içinde Valilerimiz
kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği PKK’ya operasyon yapmadı! Bu
süreçte hazırlık safhasına girdiler, mayın döşeyip bombalar
yerleştirildi. Bu terör eylemlerini biz görmezden gelmeye nereye kadar
devam edeceğiz."
· 14/01/2000 tarihinde yaptığı, “Sayın Öcalan düşüncelerinin değil şu
anda almış olduğu kellelerin hesabını veriyor”
· 04/09/2006 tarihinde yaptığı, “Askerlik yan gelip yatma yeri
değildir.”
· Irak'ta 11 Türk Askerinin ABD askerleri tarafından başlarına çuval
geçirilip gözaltına alınmasından sonra, Deniz Baykal’ın “ABD’ye nota
verilmelidir” şeklindeki değerlendirmesine karşı yaptığı, “Ne notası
veriyorsun müzik notası mı?”
· 04/03/2006 tarihinde yaptığı, “Türkiye'nin Ortadoğu'da bir görevi var
nedir o görev; biz geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesinin eş
başkanlarından bir tanesiyiz bu görevi yapıyoruz biz”
· 17/02/2013 tarihli AKP Mardin Mitinginde yaptığı, “Her türlü
milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık.”
5 SORU DİLEKÇEDE
Dava dilekçesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Gara Operasyonu sonrasında CHP
grup toplantısında TBMM kürsüsünden Erdoğan’a yönelttiği ve yanıt
beklediği 5 soru da şu şekilde aktarıldı:
SORU-1: Bölücü terör örgütünün tam 5,5 yıl elinde tuttuğu vatan
evlatlarını kurtarmak için 2015 tarihinden bu yana Başbakan olarak ya da
Cumhurbaşkanı olarak ne yaptınız?
SORU-2: Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’dan seçimlerde size
yardımcı olması için mektup dilenirken, neden vatan evlatlarının serbest
bırakılması için çağrı yapmasını istemediniz? İstanbul seçimleri sizin
için 13 vatan evladından daha mı kıymetliydi?
SORU-3: Yıllarca “dostum Trump” diye böbürlenip durdunuz. Neden
dostluğunuzu, vatan evlatlarımızı terör örgütünün elinden kurtarmak için
kullanmadınız?
SORU-4: Daha önce benzer hadiselerde sorunun çözümünde büyük katkıları
olmuş İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği ve Mazlum Der gibi
ulusal insan hakları örgütleri ile Uluslararası İnsan Hakları
Örgütlerinden terör örgütünün elinde tuttuğu evlatlarımıza zarar
gelmemesi ve serbest bırakılmaları için en azından çağrıda bulunmak hiç
mi aklınıza gelmedi?
SORU-5: Rize’de yaptığınız açıklamalarda sınır ötesi operasyonun
hedeflerinden birinin de şehit olan 13 evladımızın kurtarılması
olduğunu, ancak başaramadığınızı söylediniz. 13 vatandaşımızın
kurtarılması amacıyla başlatılan operasyondaki başarısızlığı kim
üstlenecek? Bu işin sorumlusu kim?
ERDOĞAN NE DEMİŞTİ?
“13 şehidin sorumlusu Erdoğan'dır" diyen CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu'na "Ya sen ne yüzsüzsün ya? Bunların sorumlusu
Cumhurbaşkanıdır nasıl diyorsun? Terbiyesiz herif.” demişti.