'Güç zehirlenmesi ile okuduklarını anlamaktan aciz...'
"Birçok kesimden çok farklı iddialar Ankara’ya, savcılıklara iletiliyor, yargı da tıkanmış durumda"
Dilipak:
"AK Partililer beni unutsunlar,
kendilerine baksınlar"
Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, "Şaibeli işler, kişiler
ve ilişkiler soruşturulamıyor. Peker’in anlattıkları artık arkası
yarına döndü. Peker adı ezberlendiği için herkes onu konuşuyor ama,
birçok kesimden çok farklı iddialar Ankara’ya, savcılıklara iletiliyor.
Yargı da tıkanmış durumda." düşüncesini dile getirdi...
Dilipak yazısında, "Zaten İstanbul Sözleşmesi mağdurları artık başlı
başına bir yargı sorunu haline geldi. Mağdurlar örgütleniyor, dernek,
vakıf kuruyorlar. Yolsuzluklarla mücadele için, Kamu kaynaklarını koruma
ve hak ihlallerine karşı da Vakıflaşma, Dernekleşme çabaları söz
konusu." ifadesini kullandı.
Dilipak şunları kaydetti:
"Ben üzerime düşen uyarı görevini yapayım dedim, “topyekûn” 81 il, Genel
Merkez ve KADEM, HKP ve TGC’nin ve malum mediadaki kiralık kalemlerin
meydan okuması ile karşılaştım. Şimdi sustular ama bu arada olan oldu.
Güç zehirlenmesi ile okuduklarını anlamaktan aciz, maksadı çarpıtan,
“kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” kabilinden kendilerini
eleştirenlere misal olmak üzere, bir avuç kifayetsiz muhterisin sosyal
mediada başlattığı trol operasyonu sonucu işler bu noktaya geldi. Hâlâ
anlamadığım bir şey, koskoca bir parti bu oyuna nasıl geldi. Hâlâ da bu
işi anlamamış gözüküyorlar. İyi, durmak yok, yola devam.
Sahi, bu hareket içinde bir yanlışı daha işin başında önleyecek, süreç
içinde kontrol edecek ve düzeltecek bir mekanizma yok mu? Görünen o ki,
AK Parti’yi bugünkü kritik eşiğe getiren akıl, bütün otokontrol, uyarı
mekanizmalarını iptal etmiş. Yoksa bu işler nasıl bu noktaya gelir. Bazı
işler nasıl önlenemez, yanlış yapanlar neden elenemezler?!!
"AK Partililer beni unutsunlar, kendilerine baksınlar"
AK Partililer beni unutsunlar, kendilerine baksınlar. Bu işin sonunun
nereye varacağı belli. 15 Temmuz’da neler oldu biliyorsunuz. Ama bu
işler nasıl oldu hâlâ bilmiyoruz. Bu gidişle hiç de bilemeyeceğiz. Bu
sene göreceksiniz çok fazla katılım olmayacak. Halk zaten CoVID yorgunu.
Zaten bu davaya konu sorunla CoVID sorunu aynı merkezi sorundan
kaynaklanıyor. Uyarı ve otokontrol sistemi çalıştırılamıyor. Benim
susturulmak istenmem gibi, diğer kişi ve kuruluşlar da susturuluyor. 18
Temmuz 1932’de bugünlerde Ezan yasağı başlamıştı. 2011’de aynı gün
Lanzarotte Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe girdi. Biri CHP’nin,
ötekisi AK Parti içindeki AKP’lilerin işi. Birlikte hatırlayacağız.
Bu dava aslında bir yanı da
“Basın özgürlüğü”, bir dönemin siyaset
mantığı ve bu anlamda siyaset-Media ilişkisi açısından da önemli bir
dava. Duruşma sonucu yeni duruşma tarihi ve diğer ara kararları,
inşallah yarın kısaca yazımın sonuna eklerim. Görünen o ki, bu
duruşmalar 2022’ye, hatta istinaf, temyiz, AYM, AİHM de gidilecekse
2023’e de yetişmez. “Erkaya davası” 19 yıl sürmüştü. Sonuçta ben haklı
çıktım! Yargılama bir cezalandırma şekline dönüşüyor bazan. Onun için
“geciken adalet, adalet değildir” denmiştir. "