“Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Soylu’ya soruyorum...”
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, dün infaz koruma memurlarını taşıyan aracın geçişi sırasında bugün de TÜGVA binasının yanında meydana gelen patlamalarla ilgili “Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Soylu’ya soruyorum." diye konuştu...
'Türkiye'de tekrar bombalar mı
patlayacak? Kaos ortamı mı çıkarılacak?'
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, dün
infaz koruma memurlarını taşıyan aracın geçişi sırasında bugün de TÜGVA
binasının yanında meydana gelen patlamalarla ilgili “Ne yapmaya
çalışıyorsunuz? Soylu’ya soruyorum. Muhalefete laf yetiştirmeye, sarayın
tetikçiliğini yapmaya çalışacağına; ‘Türkiye’de terör bitti’ dediydin
ya, istihbaratını, emniyetini, jandarmanı harekete geçirip bunların
önüne geçsene...
Türkiye tekrar, tıpkı 7 Haziran seçimlerinden sonra beş
ayda 1 Kasım seçimine kadar, sürüklendiği terör, kaos ortamına tekrar mı
sürüklenmek istiyor? Türkiye’de tekrar bombalar mı patlayacak? Masum
insanlar mı öldürülecek? Bunun ardından olağanüstü bir hâl yaratılıp,
bir kaos ortamı mı çıkarılacak? Beklenti bu mu?” diye sordu.
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
Engin Özkoç’un konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"KEMAL KILIÇDAROĞLU IŞIKLARINI YAKIP HUZUR İÇİNDE HAYATINA DEVAM
EDEBİLİR MİYDİ?:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ana muhalefet partisi
lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun evinin elektrikleri kesildi. Nedeni ne?
Kemal Kılıçdaroğlu, elektrik parasını ödemedi. Ödeyemediği için mi?
Hayır. Peki böyle bir şeyi Kemal Kılıçdaroğlu neden yaptı? Çünkü siyaset
yaptığı ve çok sevdiği ülkesinde 3 buçuk milyon abonenin elektriği,
borçları yüzünden kesildi. Peki o, o insanlar karanlıktayken bu konuyu
en etkin biçimde gündeme taşımadan evinin bütün ışıklarını yakıp, rahat
rahat huzur içinde hayatına devam edebilir miydi? Tıpkı saraydakiler
gibi bin odalı saraylarının ışığını yakıp, şatafatlı hayatlarına devam
ettikleri gibi, bunu Kemal Kılıçdaroğlu yapabilir miydi? Yapamazdı. O
tüm Türkiye’nin dikkatini buraya çekmek ve bu konuda mağdur olan
insanların mağduriyetini gidermek için bir eylem gerçekleştirdi. Ve
bunun sonucunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun elektriğini kestiler. Yapmaları
gereken şuydu. ‘Biz buna neden olan faktörleri ortadan kaldıralım,
milletimize yüzümüzü dönelim, insanlarımız neden elektrik faturalarını
ödeyemez duruma geldiler, biz ülkeyi neden bu kadar kötü yönettik ve
ülkemizde yaşayan insanlarımızı neden karanlığa mahkum ettik’ diye
kendilerine sorup çare arasalardı, bunu yapmazlardı. Ama onların derdi
çare değil. Onlar bildiklerini okumaya devam ediyor. Bizim derdimiz ise
milletimiz. Biz ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı gibi söz konusu
mağduriyetimiz ne olursa olsun ne ile karşılaşırsak karşılayalım
milletimizin sesi olmaya devam edeceğiz. Sayın Kılıçdaroğlu, bu akşam bu
konu ile ilgili kendisi kendi evinde bir video ile seslenerek,
Türkiye’ye gerçekleri bir kere daha ifade edecek.
TÜRKİYE’Yİ AYRIŞTIRDI, KAMPLARA BÖLDÜ:
Gerçekten, Türkiye bu duruma
nasıl geldi? İnsanlar Recep Tayip Erdoğan’a inandılar. Dediler ki, ‘evet
bu doğru bir adam, dürüst bir adam, bu sözünün arkasında durur,
Türkiye’de onun söyledikleri gerçekleşirse o zaman Türkiye refah
içerisinde olur, oyumuzu buna verelim’ dediler. Aradan 20 yıl geçti,
gerçekten böyle mi oldu? Bakın, Recep Tayyip Erdoğan, ‘Türkiye hazır
hedef 2023’ diye bir rapor yayınladı. Bakalım söyledikleri bu süre
içerisinde gerçekleşti mi? ‘Ben Türkiye hayal ediyorum, öyle bir Türkiye
ki yeni bir anayasa ile ileri bir demokrasiye kavuşmuş Türkiye.’
Türkiye tüm dünya ülkeleri arasında en otoriter ülke olarak
tanımlanıyor. Maalesef tek bir kişinin iki dudağı arasından geçen her
şey Cumhurbaşkanlığı kararnamesi olarak yürürlüğe gidiyor. Peki bu
söylediği gerçekleşti mi? Hayır. ‘Bir Türkiye hayal ediyorum bu gök
kubbe altında kardeşliğini pekiştirmiş.’ Sonradan bu dediğinin üstüne
şöyle dedi, ‘ben kindar bir nesil istiyorum’ dedi. Doktorlara ‘defolun
gidin buradan’ dedi. Memurları, öğretmenleri aşağıladı; dediğini yaptı
mı gerçekten? Hayır, tam tersini yaptı. Türkiye’yi ayrıştırdı, kamplara
böldü.
‘Bir Türkiye hayal ediyorum, milleti devletinden razı,
vatandaşları mutlu, müreffeh ve özgür.’ Gerçekten Türkiye, şu anda
2023’ün arefesinde vatandaşları müreffeh mi? 3 buçuk milyon kişinin
elektriği kesildiği için ana muhalefet partisi başkanı ‘ben elektrik
paramı ödemem, bunu düzeltin’ diyor, onun da elektriği kesiliyor.
Yarısını gerçekleştirebilmiş mi? Gerçekten böyle mi olmuş? Böyle bir
Türkiye mi hayal ediyordu Recep Tayyip Erdoğan?
BU
MİLLETE GERÇEKTEN YAPMAK İSTEDİĞİNİZ BU MU:
Hiçbir hayalini
gerçekleştiremedi şimdi yeni hedef koydu. 2053. Yazıklar olsun. Bu
millete gerçekten yapmak istediğiniz bu mu? Bu gerçekleşmeyince ne olur,
seçim nasıl kazanılır, hangi yollara başvurulur? Millet İttifakı söz
konusu ise onu fitne, fesat ile paramparça etmek gerekir, yalanlarla
Türkiye’yi yönetmek gerekir, bir kaos ortamına Türkiye’yi sürüklemek
gerekir. Eğer böyle yaparlarsa Cumhur İttifakı otururlar birlikte,
beraberce koltuklarını sağlamlaştırmaya çalışırlar. Birbirlerine 93 gül
hediye ederler. ‘Ben seni çok seviyorum, ne yaparsan yap senin
yanındayım’ derler. Millet bırak gül görebilmeyi millet birbirinin
yüzüne, aileler birbirlerinin yüzüne hasret kaldılar.
TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ İLE İLGİLİ BEKA SORUNU YARATIR:
Şimdi ne oluyor.
Dün bir patlama gerçekleşti, Bursa’da. İnfaz memuru arkadaşlarımızdan
bir tanesi şehit düştü. Bugün TÜGVA’nın önünde el bombası tekrar
patlatıldı. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Soylu’ya soruyorum. Sen
muhalefete laf yetiştirmeye, sarayın tetikçiliğini yapmaya çalışacağına;
‘Türkiye’de terör bitti’ dediydin ya, bu terör olayları ile ilgili
kendi istihbaratını, emniyetini, jandarmanı harekete geçirip bunların
önüne geçsene.
Türkiye tekrar, tıpkı 7 Haziran seçimlerinden sonra beş
ayda 1 Kasım seçimine kadar, sürüklendiği terör kaos ortamına tekrar mı
sürüklenmek istiyor? Türkiye’de tekrar bombalar mı patlayacak? Masum
insanlar mı öldürülecek? Bunun ardından olağanüstü bir hâl yaratılıp,
bir kaos ortamı mı çıkarılacak? Beklenti bu mu? Bu faillerin derhal
yakalanmasını istiyoruz. O bombayı koyan bir kadın olduğu tespit
edilmiş, derhal o kişi kimse ve arkasında kimler varsa bulun ve
görevinizi yapın. Sarayın tetikçiliğini değil, İçişleri Bakanlığı’nı
yapın.
Uyuşturucu baronlarıyla, kara para aklayanlarla kol kola
dolaşmayı bırakın görevinizi yapın. Aksi takdirde buna göz yummak,
Türkiye’yi böyle bir ortam içine sürüklemek, buna göz yummak;
Türkiye’nin geleceği ile ilgili beka sorunu yaratır. Bu sorunu yaratan
Cumhur İttifakı olur.
BU DOLAR KAFASIDIR
İsrail ile ekonomik ilişkiler başkadır, Filistin meselesi bizim için
başkadır. İsrail ile ilişkini sürdürebilirsin ama Filistin meselesinde
dik duracaksın. ‘One minute’ deyip de sonra kabadayılık yaptıktan sonra
‘ben bunu Sayın Peres için söylemedim moderatör için söyledim’ diye
kıvırmayacaksın. Ne yapacaksın? Dik duracaksın, sözünün arkasında
duracaksın. Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik ve hukuk hakkından dolar
için vazgeçmeyeceksin. Bu kafa ne kafasıdır? Dolar kafasıdır.
ÜLKE NÜFUSU KADAR GÖÇMENİ HAKSIZ HUKUKSUZ TUTMAK BAŞKA BİR ŞEYDİR
Sığınmacıları bir gün, ‘buradan göndermeyeceğiz’; yarın da ‘göndermenin
yollarını arıyoruz’ diyerek lafını yemek de başkadır. Söz konusu sana
verdikleri dolarla ‘milyonlarca sığınmacıyı Türkiye’de tut bizim
ülkemize gönderme’ dedi zaman dolara sarılmak millete arkana dönmek, bir
ülke nüfusu kadar göçmeni haksız hukuksuz tutmak başka bir şeydir.
Tayyip Erdoğan bu dolar kafasından kurtulamadığı müddetçe hayallerini
gerçekleştiremez.
GERÇEK YÜZÜNÜZÜ GÖSTERİN:
Genç bir gazeteci İbrahim Haskoloğlu. Bana da
göndermiş, sizin kimliğiniz ile ilgili bilgileri deşifre ediyorlar,
diye. Başkalarına da göndermiş. Devlet kurumlarını da bilgilendirmiş.
İletişim Başkanlığı’ndan Emniyet Müdürlüğü’ne kadar bildirmiş. Her yerde
durumu bilgilendirmiş. ‘Kişisel veriler ele geçiriliyor ve
kullanılıyor’ demiş. Önce devlete karşı olan sorumluluğunu yerine
getirmiş. Kendi mesleğine olan saygısı var. Gazetecilik saygısı var. Onu
da yerine getirmiş kimseden ses çıkmayınca, bunu kamuoyuna duyurmuş ve
derhal tutuklanmış. Tutuklayın.
Konuşan doktorlar olursa tutuklayın.
EYT’liler olursa tutuklayın. Milletvekillerini tutuklayın, yazarları,
gençleri tutuklayın. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencileri tutuklayın.
Doğruyu söyleyen muhabirleri tutuklayın. Televizyonların ekranlarını
karartın. İnsanlara parmağınızı sallayın. Yolda, bu ekonomik koşulları
eleştiren vatandaşı tutuklayın. Onları, hatta zindanlara atın. Türkiye
otoriter bir rejimle yönetilmeyecekti ya. Gerçek yüzünüzü gösterin,
göstermeye devam edin. Biz biliyoruz millet de öğrendi. Demokratik
olarak ülkeyi kaosa sürüklemeden bir an önce sandık gelsin.”
Özkoç, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
AYM’nin seçim mevzuatındaki değişikliği esastan görüşmeye karar vermesi
üzerine gelen soruya Özkoç, “AYM seçim yasası ile ilgili başvurduğumuz
maddelerle esastan görüşmeye devam etti. Çünkü çok haklıyız. Bir tek
talebimiz var. Hakimlerle ilgili kuralar çekilmeden önce, bir an önce bu
başvurumuzu netleştirme ve karara bağlamaları gerektiğini ifade
ediyoruz. Çünkü haklı olduğumuz davada geç kalmak istemiyoruz” dedi