"SGK'daki YOLSUZLUKLARIN önüne geçseler..."
Demokrat Parti Göç ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkanı Yardımcısı İlay Akoy'un programına konuk olan Mersin Eczacılar Odası Başkanı Özgün Sağır, Türkiye'deki ilaç yokluğu sıkıntısına dair önemli açıklamalarda bulundu...
İlay Aksoy:
'SGK'daki yolsuzlukların önüne geçilirse
vatandaş ilaçta katkı payı bile ödemez'
Aksoy: "Biz neden ilaç sıkıntısı
çekiyoruz?" sorusunu yönelttiği Sağır, "Aslında bu sıkıntı yeni bir
sıkıntı değil ama 2021 yılının ikinci yarısından sonra Türkiye’de kronik
bir ilaç yokluğu çekmeye başladı. Firma yurt dışından 20 TL’ye ilacı
getirecek, bunu 10,76 TL’den satacak. Bunu yürütmeniz mümkün değil"
dedi...
Sağır aynı zamanda, "SGK'daki yolsuzlukların önüne geçseler bugün
bu ülkede ilaç da bulunur vatandaş bırakın fiyat farkını katılım payı
bile ödemez" ifadelerini kullandı.
Döviz kurundaki orantısız artış, sağlık sektörünü özellikle de ilaç
bulma konusunda olumsuz yönde etkiledi. Artan maliyetlerin yanı sıra
hammaddenin ve ambalajlamada kullanılan ürünlere erişiminde sıkıntıya
girmesinden dolayı eczaneler ilaç tedarik etmekte zorlanırken ilaç
bulamayan vatandaşlar çok ciddi mağduriyet yaşıyor.
Demokrat Parti Göç ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkanı
Yardımcısı İlay Akoy, Youtube kanalında hazırlayıp sunduğu 'Kervan Yolda
Dizilmez' programında Türkiye'de yaşanan ilaç sorununu masaya yatırdı.
Konu hakkında hem eczacıların hem vatandaşların çok ciddi soru ve
sorunları olduğunu ifade eden Aksoy, Mersin Eczacı Oda Başkanı Özgün
Sağır'ı ağırlayarak ilaç krizinin ve bu krizin nedenlerini konuştu.
Aksoy'un "İlaç piyasası tamamen ekonomi yönetimine bağlı, Türkiye'deki
ilaç krizini, ekonomi yönetimi tıkamış. İlaç firmaları ilaç ithal
ederken, teminat almakta da mı zorlanıyorlar?" sorusunu sorduğu Sağır,
"Firma yurt dışından 20 TL’ye ilacı getirecek, Türkiye’de bunu işleyecek
ambalajlayacak vs. Bir de üstüne çalışacak sonra da bunu 10,76 TL’den
satacak. Bunu yürütmeniz mümkün değil." yanıtını aldı.
Sağır ayrıca ilaç yokluğunda hammade sıkıntısının yanı sıra etken
maddelere de dikkat çekerek; "Türkiye’deki sorun sadece ilaç etken
maddesi kaynaklı da değil. Bugün bulunamayan ilaçların büyük çoğunluğunu
artık şuruplar ya da iğne olarak adlandırdığımız ürünler. Çünkü cam
maliyeti, şişe maliyeti o kadar çok arttı ki biz bu ilaçları temin
edemiyoruz" ifadelerini kullandı.
"İLAÇ YOKLUĞU 2021 YILINDA KRONİK HALE GELDİ"
İlay Aksoy: "Biz neden ilaç sıkıntısı çekiyoruz?"
Özgün Sağır: Aslında bu sıkıntı yeni bir sıkıntı değil. Her yıl
açıklanan ilaç fiyat kararnamesi kuralı şunu söylüyor; bu yılın ilaçtaki
belirlenecek olan Euro kuru bir önceki yılın ortalamasına göre alınır.
Bu da Şubat ayında yürürlüğe girer. O yüzden geçmişte de Aralık- Ocak
aylarında ilaç yokluklarını yaşardık. Çünkü firmalar üretimlerini
durdururlardı ve daha yüksek fiyattan piyasaya vermek istedikleri için
ilaç dağıtım kanalları ellerindeki ürünleri tutarak yüksek stoklarla
sahaya girmeyi beklerlerdi. Sene sonunda belirlenen Euro kurunda makas
açıldığı için ithal ilaçlarda da yokluk yaşanırdı. Geçmişte hep ithal
ilaç yokluğu Aralık-Ocak aylarında gündeme gelirdi ancak 2021 yılının
ikinci yarısından sonra Türkiye’de kronik bir ilaç yokluğu konuşulmaya
başlandı.
Bunu dile getirdiğimizde maalesef Sağlık Bakanlığı ya da siyasi otorite
söylediklerimizi kabul etmedi. Fakat ilacın Euro kuruna bağlı olmasının
nedeni ve Euro’nun da son dönemlerde çok hızlı bir şekilde artıyor
olması nedeniyle Şubat ayında ilaçlara yaklaşık olarak yüzde 37,5
oranında zam geldi. İlaç Euro kuru Şubat ayında 6,29’a yükseltildi ki o
zamanlar Euro kuru 14-15 TL seviyesindeydi. Fakat Temmuz ayına
yaklaştığımızda ilaç yokluğu ciddi bir sıkıntıya dönüştüğü için yüzde
25’lik bir zam daha geldi ve kur 7,86’ya sabitlendi. Normalde 2023 Şubat
ayında yapacakları güncellemeyi 15 Aralık 2022’de yapmak zorunda
kaldılar. Az önce ifade ettim, biz hep ilaç yokluklarından bahsederken
bizi yalanladılar hatta yeri geldi bizi stokçulukla suçladılar.
"BAKAN ÖNCE 'İLAÇ SORUNU YOK, SONRA 950 İLAÇ YOK' DEDİ"
Sayın bakanımızın iki açıklamasını hatırlatmak istiyorum. Biz bunu
söylediğimiz dönemlerde “İlaçlarda herhangi bir sıkıntı yok biz gerekli
tüm tedbirleri alıyoruz” dediler. 15 Aralık’taki güncellemeden sonra
sayın bakanın ifadesi şu oldu, “950’ye yakın ilaç yoktu, bizim bu
düzenlememiz sonucu bu sayı 154’e düştü ilerleyen zamanlarda bu ortadan
kalkacak. Yani bakan zamdan önce “İlaçlarda sorun yok” dedi zamdan
sonraki
süreçte 950 sayısını verdi. O yüzden bizim ne kadar doğru söylediğimizi
neler yaşadığımızı ifade etmek istiyorum. Ve bu 950 ve 154’de çok reel
rakamlar değil bunlar.
İlay Aksoy: İlaç piyasası tamamen ekonomi yönetimine bağlı, Türkiye'deki
ilaç krizini, ekonomi yönetimi tıkamış. Peki şöyle bir durum daha
olabilir mi? İlaç firmaları ilaç ithal ederken, teminat almakta da mı
zorlanıyorlar? Bir yandan da sonuçta o ilaç firmalarında çok büyük
hacimli dolar bazında bir sermaye söz konusu. Onlar da daha düşük kurdan
maliyet yapıyorlarsa bu çok büyük bir zarar.
Özgün Sağır: Son güncelleme üzerinden rakamla söyleyecek olursak bugün
ilgili firma yurt dışından 20 TL’ye ilacı getirecek, Türkiye’de bunu
işleyecek ambalajlayacak vb. bir de üstüne çalışacak sonra da bunu 10,76
TL’den satacak. Zaten az önce söylediğimiz gibi ticaretinin içerisinde
böyle bir kavram mümkün değil bunu yürütmeniz mümkün değil.
Türkiye’deki ekonomik şartlara baktığımızda bu firmaların çalıştırdığı
personellerdeki iş yükü, elektrik yükü, vb. giderlerini
değerlendirdiğimizde çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Buna bağlı olarak
zaten Türkiye’deki sorun sadece ilaç etken maddesi kaynaklı da değil.
Bugün bulunamayan ilaçların büyük çoğunluğunu artık şuruplar ya da iğne
olarak adlandırdığımız ürünler. Çünkü cam maliyeti, şişe maliyeti o
kadar çok arttı ki biz bu ilaçları temin edemiyoruz.
İlay Aksoy: 1 sene önce biz eczacılar odasını ziyaret ettiğimizde onlar
çocuk şurubu üzerinde çok büyük bir sıkıntı olduğunu söylediler. Çünkü
maliyetleri bu şişeleri almayı karşılamadığı için şişe bile alamadılar.
Biz çocuk öksürük şurubunu bile temin edemez hale getirildik. Bunu
sadece Sağlık Bakanlığı adına değerlendirmemek lazım, hepsi iç içe
geçmiş vaziyette.
Özgün Sağır: Tabii ki ekonomi çok büyük bir parametre ve sağlık da
bundan nasibini alıyor. Tabletlerle ilgili yaşanan sıkıntılardan en
büyük nedeni şu; piyasada olmayan tabletlere baktığınızda bunlar
genellikle aliminyum blister bulunan tabletler. Neden çünkü aliminyum
blister ile ilgili ülkemizde temin sorunu var.
"FİRMALAR 2022 HEDEFLERİNİ TUTTURDUĞU İÇİN İMALAT DURDURDULAR"
Bu yılın sonunda şöyle bir sıkıntı daha yaşadık onu da açık açık
söylemek gerek. Ayın on beşindeki fiyat güncellemesinden sonra çoğu
firma stok sayımı adı altında üretimlerini kapattı. Bir grup ithal firma
içler acısı olan kısım budur, 2022’de hedefledikleri kotayı
tutturdukları için 2022 yılının içinde imalat durdurdular. Sağlık
Bakanlığı işte bu firmalara “Kotan tutmuş olabilir ama sahada ilacım
yok” diyerek bu ilaçları ürettirmek zorundadır. Firmalara “Ayın on
beşinden sonra ilaçlar temininde bu kadar sıkıntı yaşandığı bir dönemde
15-20 gün boyunca sayım yapamazsın” denmesi gerekir. Çünkü vatandaş
ilaca ulaşamıyor. Bakan ilk açıklamayı yaptığında “Birkaç gün içerisinde
ilaç tedariğiyle ilgili hiçbir sıkıntı olmayacak” dendi, sahaya inildi.
Sahada ilaç tedariğinde problem var, bakan sonra cümlesini tekrar
değiştirdi, “3-4 hafta içerisinde çözülmesini bekliyoruz” dedi.
"VATANDAŞ 'İLAÇ YOK' SÖZÜNÜ DUYUNCA ŞİDDETE BAŞVURUYOR"
İlay Aksoy: Hastalar ne yapabilir bu kadar süre içerisinde?
Özgün Sağır: Bugün meslektaşlarımın büyük çoğunluğu nöbet tutmak
istemiyorlar çünkü nöbetlerinde gelen ilaç reçetelerinin hiçbiri
tamamıyla karşılanamıyor. Ve bu da ne oluyor? Hasta zaten hastaneye
gitmiş çok uzun kuyruklar beklemiş, 2-3 saat acilde beklemiş, eczaneye
geldiğinde yok kelimesini duyduğunda artık son nokta olduğu için hastada
bir şiddet başlıyor.
Geçtiğimiz haftalarda mesela Eskişehir’de bırakın nöbeti gün içerisinde
bir meslektaşımıza fiili saldırı oldu, şiddet oldu ilaç yokluklarından
kaynaklı. Sahada bu sorunu yaşayan bizleriz ama maalesef bizi göz ardı
ediyorlar. Sayın bakan bu değişiklikten sonra “İstanbul’da tüm
sektörlerle bu konuyu çözmek için bir toplantı yaptık” dedi. Bakın o
masada ilaç firmaları vardı, ilaç dağıtım kanallar vardı. Sahada sorunu
yaşayan, dile getiren ve bundan dolayı şiddet gören eczacılar yoktu.
Bizleri o masaya çağırmadılar bile.
"HASTANEYE MEDİKAL ÜRÜN YA DA İLAÇ VERDİĞİNDE ÖDEMEYİ 3 AY SONRA ALMASI
TİCARİ SORUN YARATIYOR"
İlay Aksoy: Peki bu ilaç firmaları aynı zamanda ödeme problemleri de
yaşıyorlar mı acaba Sağlık Bakanlığı’yla? Mesela medikalciler bu sorunu
çok ciddi anlamda yaşıyorlar. Türkiye’nin şu anki ekonomik koşulları ve
bakanlığın ödeme koşulları bir şey üretmek için müsait değil. Tamamen
iflas etmek için müsait.
Özgün Sağır: Burada aslında farklı bir konuyu da açtınız maalesef
ülkemizde sağlıkta iki başlık var. Bir sağlığı finanse eden Sosyal
Güvenlik Kurumu. Bir de ben sağlık otoritesiyim diyen Sağlık Bakanlığı.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun eczanelere ödemesi bellidir, 90 gün. O yüzden
firmalar da ilettikleri ürünler ile ilgili geri dönüşü 90 gün içinde
alır. Ama az önce sizin de belirttiğiniz gibi ihale malı ürünlerinde
hastaneye bir medikal ürün verildiğinde ya da ilaç verildiğinde buradaki
vaatler değişebiliyor. 3 ay sonra parasını alıyor olması sizin
dediğiniz gibi ticari anlamda bir sorun yaratacaktır. Ama asıl sorun şu,
sorun hep görmezden geliniyor ve soruna pansuman yapılıyor.
"İLAÇTA DIŞA BAĞIMLIYIZ"
Türkiye’de Sanayi Bakanlığı’nın rakamlarına göre ilaçta ihracatın
ithalatı karşılama oranı yüzde 32. Bu rapor web sayfasında var herkes
gidip görebilir. Kısacası biz ilaçta dışa bağımlıyız ve bunu kabul etmek
zorundayız. İhracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 32 olduğu bir
sektörde ki bu sektör öyle keyfi bir sektör değil stratejik bir sektör,
ilaç sektörü. TÜIK rakamlarında da var, yine Sağlık Bakanlığı’nın
verilerinde de var. Bakın 2022 yılında gayrisafi yurtiçi hasıla
içerisinde ilaca ayrılan pay yüzden 1.9 iken 2021 yılında ilaca ayrılan
pay yüzde 1’e düşüyor. Yüzde yüzlük bir düşüş var. Nüfus arttı, ilaç
tüketimi arttı, yaşlı hastalarımızın sayısı arttığı için kronik
hastalıklarınız arttı kısacası tüketiminiz arttı ama oransal olarak
baktığımızda gayrisafi yurtiçi hasılada oranımızı bırakın aynı kalmayı
yüzde yüz oranında düşürüyor. Böyle bir sektörün ayakta kalması mümkün
mü?
İlay Aksoy: Hükümet kendi yaptığı hatalarını oy kaygısıyla ya da seçmeni
kaybetmeme adına başka bir hedef gösteriyor ve o hedef eczalarımız
doktorlarımız için direkt fiziksel şiddete dönüşüyor. Çünkü insanlar
direkt sizi görebiliyor, sizinle muhatap olabiliyorlar, Sağlık Bakanlığı
ile muhatap olamıyorlar.
Nöbetlerde eczacılar bazen emniyetten ek takviye istiyor ya da
eczanelerini kapalı tutuyor. Bu çok büyük bir sorun. Çoğu insan bunu
bilmez. Nöbetlerde neler yaşanıyor?
Özgün Sağır: Nöbetler tabi gün içerisine göre daha sıkıntılı neden çünkü
acil vaka, annenin kucağında çocuğu var ve ateşli, o çocuğuna
bulamadığı 50 liralık bir ilaç olsa kıymeti yok çünkü bulunamayan ilaç
en pahalı ilaçtır. Hastaya yok dediğinizde hasta sonuçta son nokta
olarak bize geldiği için "O zaman ne yapacağım ben?" diyor. Çözümü
sizden bekliyor.
Farklı bir şey daha yaşıyoruz nöbette hekim hastasını muayene etmiş, bir
ekstre düzenlemiş, eczaneye geldiğinde biz diyoruz ki, 'Kurum bunu
ödemiyor' 'Nasıl ödemez kardeşim? Doktor bunu yazdı, sen bunu
vereceksin' diyor başlıyoruz orada tartışmalara. Tabii günün geç
saatleri olması nedeniyle hem sakinlik hem orada hastanın sabrının
zorlanmış olması, karanlık eczanede personel sayısının nöbetten dolayı
azalmış olması gibi nedenlerle ister istemez orada kargaşalar biraz daha
fazla yaşanıyor. Biz de emniyet müdürlüğümüzle yaptığımız görüşmelerde
özellikle nöbetçi eczanelerin etrafındaki polis ekiplerinin daha fazla
olmasını talep ediyoruz.
Bağımlılar başlı başına bir sorun zaten bizler için ama ne olursa olsun
biz bu hizmeti sunmaya devam edeceğiz ama hak ettiğimiz şekilde devam
etmek istiyoruz.
İlay Aksoy: Peki doktor yazıyor reçeteyi ama eczanede var mı yok mu
bilmiyor. Doktorla eczane arasında eczaneler birliği arasında online bir
sistem yok mu hangi ilaçlar mevcuttur onların karşılığı bulunmuyorsa
mevcut olan ilacı yazma imkanı yok mudur doktorlar göremiyor mu bunu?
Özgün Sağır: Böyle bir sistem yok. Zaten şöyle bir problemimiz var şu an
piyasadaki ilaçların varlığı yokluğu o kadar karmaşık bir hale geldi ki
bugün eczanemizde olmayan bir ilaçtan yarın 1 tane geliyor, 3 gün
boyunca hiç gelmiyor 4. gün 5 tane daha geliyor tamamıyla böyle bir kaos
içerisinde çalışıyoruz aslında.
Sağlık bakanlığının yapması gereken ilaçların doğru düzgün bir şekilde
tedariğini ve piyasada bulunmasını sağlamak zorunda. Bunu yapmayan yani
asli görevini yerine getirmeyen bir bakanlıktan biz çok üst düzeyde bir
şey beklersek kendimizi kandırmış oluruz.
HİÇBİR ECZACI İLACA ZAM GELSİN İSTEMEZ. VATANDAŞ İLACIN YARISINDAN
FAZLASINI KENDİ CEBİNDEN ÖDÜYOR"
Bir de şunun altını çizeyim bu bizi rahatsız eden bir konu. İlaca zam
gelmesini hiçbir eczacı istemez. Çünkü ilaca gelen her zam direkt olarak
eczacının karını azaltır. Dolaylı olarak söyleyeyim vatandaşla her gün
farklı nedenlerden karşı karşıya kalmaktır ve karşınızdaki hastanızın
sırf ekonomik parametrelerden dolayı reçetesine doktorluk yapmasıdır.
Bakın bu şu demek kendi yaşadığım bir örneği vereyim, hasta geçenlerde
eczaneye geldi, dermatolojiye gitmiş mantar teşhisi konmuş, 4 kalem ilaç
yazılıydı reçetesinde. Bir mantar tableti, bir krem, bir sprey bir de
tırnak mantarı için bir cila. İçeriye girer girmez 'Ne kadar tutuyor?'
dedi. Hesapladım, '94 TL ödemeniz gerekiyor' dedim. Bunu almazsam ne
kadar dedi, şu ikisini almasam ne kadar dedi yani, hasta hekimine gitti
tedavi oldu reçetesi düzenlendi, ilacını alıp kullanıp tedavi olması
gerekiyor, eczaneye gelip de para hesabına girdiğinde bir anda hasta
hekim oluyor. İlaçların içerisinden seçmeye başlıyor ve size şunu
söyleyeyim o hasta en sonunda sadece tableti ve kremi alıp gitti. 36 TL
ödedi.
Yine başka bir örnek en çok üzüldüğümüz ve gerçekten vicdan azabı
duyduğumuz bir şey; çocuklar için her evde bulunan herkesin kullandığı
ağrı kesici ateş düşürücü şurup. Küsüratını vermeyeyim bugün kamu
tarafından bu ilaç içi ödenmesi gereken tutar 66 TL, kamu buna 32 TL
ödüyor, 34 lirasını vatandaş ödüyor. Yüzde elliden fazlasını artık hasta
finanse ediyor. Alım gücünün bu kadar düştüğü sıkıntıların bu kadar
olduğu bir yerde hem finanse ediyor hem mağdur oluyor bulamıyor ve
bulduğunu da alamıyor. Biz eczacılar olarak uzun süredir bunları dile
getirdik ve bunları dile getirirken geçtiğimiz ayda bir miting yaptık.
Miting konularımızdan biri de buydu ilaç yoklukları ve hastaların her
geçen gün ödediği ilaç fiyat farkları. Çünkü vatandaşla biz karşı
karşıya kalıyoruz. O vatandaşın cebindeki para yetmediği için ilacını
alamayışına eşine ya da çocuğuna evde şununla idare edebiliriz diye
kendi aralarında yorum yapışlarına ben şahit oluyorum. Bu konuyla ilgili
kısımlar düzeltilsin.
Eczacının içinde bulunduğu şartlarla ilgili ilaç fiyat kararnamesi
düzeltilsin dedik. Şimdi ilaç fiyat kararnamesinin zam kısmını
konuşuyoruz, ilaç fiyat kararnamesinin diğer taraftan eczacıya verdiği
zarar var ki artık bu yokluklardan dolayı bunu konuşamaz hale geldik.
Biz hala 2009'un şartlarında çalışıyoruz. Yıl olmuş 2022 enflasyon
ortada, rakamlar ortada. Personelin maaşı yüzde 54 artmak zorunda şu an.
Benim eczanemin cirosu eczanemin karı eczanemin geliri yüzde 54 artmadı
ki ben bunu nasıl karşılayacağım?
"SGK'DAKİ YOLSUZLUKLARIN ÖNÜNE GEÇSELER, ÜLKEDE İLAÇ DA BULUNUR,
VATANDAŞ KATILIIM PAYINI BİLE ÖDEMEZ"
İlay Aksoy: Geçen gün gazeteci Murat Ağırel'in yayınladığı çok önemli
bir rapor vardı, sahte kanser ilaçlarıyla ilgili. Onunla ilgili bir
fikirlerinizi alabilir miyim?
Özgün Sağır: Ülkemizde sahte ilaç kaçak ilaç vb. kavramlarla ilgili İTS
diye bir kavram getirildi yıllar önce. Fakat, bu bahsi geçen ürünler
yurt dışından getirtilen Türkiye'de ruhsatlı olmayan ürünler. Türkiye'de
normal şartlarda bunlar ödenmiyor ancak kurum tarafından dışarıdan
getirtilerek veriliyor. Üzücü olan noktu şu, bu konuyla ilgili mesleki
açıdan söyleyeyim siyasete girmeyeceğim ama, az önce bahsettik ya
ilaçtan tasarruf olmaz diye, SGK'daki yolsuzlukların önüne geçseler
bugün bu ülkede ilaç da bulunur vatandaş bırakın fiyat farkını katılım
payı bile ödemez.
Murat beyin yazdığı yazıyı ben de takip ediyorum, rakamları gördükçe 11
milyon Euro,1.5 milyon Euro gibi rakamları gördükçe gerçekten de bu
ülkenin kaynaklarının ne kadar boşa harcandığını görüyoruz. Ama şu var,
siz eğer sağlık otoritesi iseniz ve ülkenizde bir ilaç varsa bu ilacın
tüm anlamdaki güvenliğinin sorumlusu sizsiniz. Bunu kalkıp da farklı bir
yere veremezsiniz ya da bu benim sorunum değil diyemezsiniz. Siz
sonuçta orada ya da burada kendiniz ürettiniz ya da ithal ettiniz fark
etmez bir ilacı piyasaya veriyorsanız ve hastanıza al bunu kullan
diyorsanız, bu sorumluluk devletindir. Ve eğer Lösemi gibi kritik bir
hastalıkta kullanılan ilaçların içerisinde bildiğimiz bir ağrı kesici
etken madde sadece çıkıyorsa ve bu da hiçbir şekilde denetlenmiyorsa,
denetleme raporuna bunda 'hiçbir sorun yoktur' da deniliyorsa yazık
günah gerçekten de yazık günah. Diyecek söz bulamıyoruz aslında ama işte
siyasete atılırsam belki bunları daha rahat konuşacağım da şu an
konuşamadım.