Türkiye’nin yüzde 80’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor...
CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, siyasetin sadece yoksul mahalleye gidip, fotoğraf çekip sosyal medyada paylaşmak olmadığını söyledi. Foggo, Türkiye’de yüzde 80’in yoksulluk sınırının altında yaşadığına dikkat çekti...
Hacer Foggo: "1 milyona yakın çocuk
okulu bırakıp çalışmaya başladı..."
CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü
Hacer Foggo, Van’daki Üvercinka Kültür Sanat Merkezi'nde düzenlenen
"Askıda Hayatlar" konulu söyleşi ve imza gününe konuk oldu. Foggo,
katıldığı söyleşide CHP’nin Aile Destekleri Sigortası projesi ve kadın
yoksulluğunu anlattı...
Açlık ve yoksulluğun derinleştiğini söyleyen Foggo, “Aile Bakanlığı’nın
açıkladığı, Türkiye’de sürekli yoksulluk oranı yüzde 13,8. Bu sürekli
yoksulluk denilen şey, bir ailenin 5 yıldan daha fazla yoksul olmasıdır.
Ve bunun nesiller boyu, çocuklara miras olarak devam etmesidir” dedi.
Ekonomik krizden dolayı da 1 milyona yakın öğrenci okulunu bırakıp
çalışmaya başladığına dikkat çeken Foggo, “O yoksulluk mirasını çocuklar
sırtlarına almış demektir” ifadelerini kullandı. Foggo şunları söyledi:
'ÇALIŞTIĞINIZ HALDE AYAKTA KALMANIZ MÜMKÜN DEĞİL'
"Bu salonda oturan herkes yoksulluk sınırın altında yaşıyor. Yoksulluk
sınırı 22 bin, açlık sınırı 7 bin liraysa ya açlık sınırının altında ya
da yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Aslında hepimiz yoksuluz ve
yoksunuz diyebiliriz. Bundan 10 yıl önce ‘çalışan yoksuluz’ diye bir
tartışma, gündem konumuz yoktu. Ama bugün çalıştığımız halde asgari
ücret ile ayakta kalmanız mümkün değildir. Sosyal güvencesiz günlük iş
yapıyorsanız, artık açlık sınırının altında yaşıyorsunuz demektir.
Aslında yoksulluk dediğimiz şey, bir erişememe halidir.
‘SİYASET YOKSUL MAHALLEYE GİDİP FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK OLMAMALIDIR'
STK ve siyasi parti temsilcileri olarak biraz kendimize dönmemiz
gerekir. İnsanlar o yokluğu, yoksulluğu yaşarken ne kadar kapılarını
çaldık? Bence herkesin kendini sorgulaması gerekir. Siyaset, sadece
yoksul mahalleye gidip, fotoğraf çekip sosyal medyada paylaşmak
olmamalı. Mahallelinin bir isteği üzerine bir belediye başkanı ve STK
temsilcisi mahallenin bir eksiğini karşılıyorsa, halkı dinleyip bir
şeyler yapıyorsa, vatandaş bunu sorguluyorsa o zaman o gerçek
siyasetçidir.
Siyasetçinin de değişmesi gerekiyor.
Vatandaşlar da daha çok sorgulamalı
ki sürekli bu yoksulluk halinin kader olarak devam etmemesi gerekir.
Açlık ve yoksulluk o kadar derinleşti ki sosyal yardımlar olmazsa olmaz.
Ama yeterli mi, oda tartışılır. İkincisi; sosyal yardımlar hiçbir
partinin cebinden çıkmıyor. CHP iktidarda olsaydı CHP’nin cebinden çıkan
bir şey olmayacaktı. Sosyal yardımlar, devletin verdiği, sizin hakkınız
olan ve vergilerinizden kesilen şeylerdir.
ÖMÜR BOYU YOKSULLUK
Yetersiz beslenmenin öğrenme güçlüğüne de neden olduğunu biliyoruz.
Yetişkin olduğunda bunun devam ettiğini ve yapılan araştırmalarda yoksul
bir hanede büyüyen çocuğun 30 yaşına kadar yoksul olarak geldiğinde bir
daha o çarktan kurtulma şansının az olduğu ve ömür boyu o yoksulluğa
mahkum olduğunu öğrenmiş oluyoruz.
‘YOKSULLUK MİRASINI ÇOCUKLAR SIRTINA ALMIŞ DEMEKTİR'
Aile Bakanlığı’nın açıkladığı, Türkiye’de sürekli yoksulluk oranı yüzde
13,8. Bu sürekli yoksulluk denilen şey, bir ailenin 5 yıldan daha fazla
yoksul olmasıdır. Ve bunun nesiller boyu, çocuklara miras olarak devem
etmesidir. Asıl mücadele edilmesi gereken şey budur. Ekonomik krizden
dolayı da 1 milyona yakın öğrenci okulunu bırakıp çalışmaya başlamış
durumdadır. O yoksulluk mirasını çocuklar sırtlarına almış demektir.
Eskiden insanlar çalışmak için batıya giderdi ve memleketlerine dönüp
rahat bir hayat sürerlerdi, ama şimdilerde her yerde yoksulluk olduğu
için ‘köyüme gideyim, daha iyi geçinirim’ durumu ortadan kalmıştır. O
yüzden bu yoksulluk dediğimiz şey budur, çünkü hepimizin artık bir
gelecek kaygımız var. Güvencesiz, yalnız ve çaresiz hissediyoruz.
‘YÜZDE 80 İNSANLAR YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA YAŞIYOR’
Temel mesele şu; bir avuç zenginin gittikçe bu yoksulluk üzerinden
zenginleşmesi değil, o paylaşılan kaynağın eşit biçimde dağıtılması
sorunu var. Esas sorun bu. Sosyal devlet dediğimiz şey de budur.
Öncelikle kendi vatandaşını, kendi yurttaşını, kendi öğrencisini düşünen
devlet. Hedefimiz, insanların onurlu bir şekilde ayakta durup geçimini
sağlaması ama şuradan baktığımızda Türkiye’de nerdeyse yüzde 80 insanlar
yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu gerçekliği göz önünde
bulundurmamız gerekir.
'SİVİL TOPLUM BAKANLIĞI KURULABİLİR'
Sivil toplum meselesine gelince de bence Türkiye’de yapılmayan şey; çok
iyi çalışan sivil toplum örgütleri var. Kadın, çocuk, iklim krizi ve
çevre ile ilgili çalışma yapanlar var ama maalesef kamu kurumları bence
yeterince sivil toplum örgütlerini dinlemiyor. Ve birlikte çalışmaya
beceremiyorlar. Belli dönemlerde toplantıya çağırıyorlar. Atıyorum, ‘3
Aralık Dünya Engelliler Günü çağıralım sivil toplum örgütlerini, görüş
alalım, bildiri yayınlayalım ve 4 Aralık’ta unutalım’. Böyle olduğu
zaman, sivil toplum örgütlerini uygulamanın içerisine alınması gerekir.
Yoksa başarıya ulaşmak da zor. Önümüzdeki dönem bir Sivil Toplum
Bakanlığı kurulabilir."