Yıkımın gerçek nedeni tek adam iktidarı
Ülke, bir haftayı geride bırakan deprem felaketinin yaralarını sarmaya çalışırken süreci yönetemeyen iktidar da enkaz altında kaldı. Bir kez daha kendi kaderine terk edilen halk, bölgeden ‘devlet’e sesini duyurmaya çalıştı. 20 yıllık AKP rejiminin çözüldüğünü vurgulayan uzmanlar ve siyaset bilimciler, çöküşün siyasi tercihlerden kaynaklandığını söyledi. Ülkeyi yeniden inşa edecek gücün ise halkçı bir siyaset anlayışı yaratmaktan geçtiği ifade edildi...
Yıkımın gerçek nedeni tek adam iktidarı
On ilde büyük yıkıma neden olan depremin üzerinden bir hafta geçti. En kritik saatlerde yalnız başına bırakılan yurttaşlar yaralarını sarmaya çalışırken iktidar da enkaz altında kaldı...
En yakıcı sorunlarından biri olan depreme ilişkin hiçbir geçerli önlem alınmadığı gibi felaketten sonraki süreç de yönetilemedi. Devlet, sesini depremzedeye duyurması gerekirken kendi başının çaresine bakması istenen halk, enkaz bölgesinden sesini ‘devlet’e duyurmaya çalıştı. Deprem öncesi göstermelik tatbikatlar, orta ölçekli afet bölgelerinde yapılan şovlar havada kaldı.
Yandaş medyanın da desteği ile kendini güçlü göstermeye çalışan iktidarın zayıflığı bir kez daha gözler önüne serilirken üstesinden gelinemeyen felaket yine ‘kader’e bağlandı...
Birgün'den Mehmet Emin Kurnaz'ın haberinde, Bir
haftalık tablo üzerinden iktidarın mevcut durumunu değerlendiren
uzmanlar, 20 yıllık AKP rejiminin çöküşüne tanık olduğumuzu vurguladı.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Taner Yüzgeç, kamuoyunda geniş
yankı bulan, “Diğer depremlerde hep dışarıdan içeriye, enkaza, 'Sesimi
duyan var mı?' diye bağırılıyordu. Bu kez enkazdan dışarıya doğru bu
cümle kuruldu” ifadesinin koordinasyonun yetersizliğine yönelik bir
ifade olduğunun altını çizdi. Türkiye’nin depreme hazırlıksız olduğu
gerçeğinin bir kez daha yüzlere çarptığını vurgulayan Yüzgeç, şunları
söyledi:
Taner Yüzgeç - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı
TESPİTLER SOMUTLAŞTI
“Bu büyüklükteki bir depreme hazırlıklı olunması konusunda on yıllardır
hep birlikte söz söyleyip duruyoruz. Yapması gerekenler, hazırlıklı
olunması gerekenler konusunda birçok rapor yayınlanıyor ancak sonuç
itibarıyla hazırlık yapılmadığını görüyoruz. Yalnızca deprem öncesi ve
anına yönelik değil, deprem sonrasında yapılması gerekenlere karşı da
hazırlıksızı. Türkiye’de 10 milyon civarında yapı stoku var. Bu stokun
yüzde 67’sinin riskli olduğu hemen her metinde yer alır. Ve yine bu
metinlerde, riskli yapılarla ilgili yapılması gerekenler ve hatta
bunların kimler ve nasıl yapılması gerektiği de belirtilir. Gezdiğim
bütün afet bölgelerinde gördüklerim, bunların hiçbirisinin yapılmadığını
gösteriyor. Özetle, yıllardır dile getirdiğimiz ve altını çizdiğimiz
tespitler, bu depremlerde somutlaşmış durumda.”
İKTİDARIN İFLASI
“Türkiye’de iktidarın yönetme anlayışının ve ülkenin temel sorunlarına
yönelik bakış açısının iflasını yaşıyoruz” diyen Siyasal İletişim
Uzamanı Suat Özçelebi ise “Yaşanan felaketin boyutlarının artmasında bu
bakış açısı da büyük oranda etkili oldu. Her şeyi tek merkezde toplama,
tek organ tarafından kontrol, Cumhurbaşkanlığı Hükümeti Sistemi’nin ‘tek
adam rejimi’ne göre tasarlanmış oluşu, liyakatli kadrolar sorunun her
yere sirayet etmesi, sorunların köküne inmeyen bakış açısı, imar afları
gibi vaatler silsilesi ile ‘idare etme’ anlayışı…” ifadelerini kullandı.
Ana çözüm odağı olarak görülen AFAD’ın acil müdahaleler konusundaki
zaafları, depremin devasa boyutlarını kavrayamama, yerel
organizasyonlarının zayıflığı, Kızılay ve diğer yardım kuruluşları ve
paydaşlarıyla koordinasyon sorunları gibi teknik sorunlara, ‘kibir
temelli bir zihniyetin’ eşlik ettiğine vurgu yapan Özçelebi,
“Kutuplaştırma siyasetinin bir türevi yine baş gösterdi, her şeyi biz
çözeriz, kimseye, özellikle muhalefet belediyelerine ihtiyacımız yok,
anlayışı. Seçim arifesinde öne çıkmasınlar, devlet yönetiminde,
iktidarımıza yönelik negatif bir algı, zaafiyet görüntüsü oluşmasın,
otoritemiz sarsılmasın derken enkaz altındaki yüzbinlerce insan topyekun
bir sahiplenişi yaşayamadı” dedi.
Devletin enkazdan
depremzedelere en kritik saatlerde ulaşamadığını hatırlatan Özçelebi,
sözlerini şöyle sürdürdü: “Ulaşmaya çalışanları berbat bir organizasyon
ve koordinasyonsuzluk içinde bıraktı, en örgütlü ve gerekli güç orduyu
çok geç, sınırlı bir biçimde sahaya sürdü. Bu durum artarak sürerken
bile çığlıklara karşı bir kayıtsızlık ve azarlama söylemi devam etti,
sıradan yurttaşların sesi kısılmaya, internet yavaşlatılmaya başladı.
Hatta eleştirenler polis sorgularına alındı. O sırada yağma haberleri de
geliyordu. Otoritesinin sarsıldığını gördükçe, sahada çözüm oluşturmak,
depremzedeye daha hızlı yönelmek yerine adli, önlemler, doğrudan
depremzedelerin medyadaki çığlıklarını kısma girişimleri arttı, seçime
kadar da her türlü kontrolü sağlamanın yolu ‘Olağanüstü Hal’ ile
denenecek görünüyor.”
Suat Özçelebi - Siyasal İletişim Uzmanı
ÇÖZÜLÜŞ HIZLANIYOR
‘Asrın felaketi’ söylemine dayalı propagandanın aslında üstü kapalı bir
“evet, zamanında yetişemedik, yapamadık” kabullenişi olduğunu söyleyen
Özçelebi şu ifadeleri kullandı: “Özellikle 21 yıldır ülkeyi yöneten, her
zaman her şeye gücü yeten iktidar görüntüsü vermek için kıvrananların
‘güçsüzlüğü’ ve yönetme zafiyeti, algı yönetimleriyle kapatılamayacak
kadar belirginleşti. İktidar, deprem bölgesinde oluşan toplumsal
dayanışmanın gücünü ve direncini kendi tekeline alamadığını gördükçe,
söylemlerini sertleştirmeye çalışıyor. Ancak böylesi bir felakette
tercihini hala, toplumun tüm kesimleriyle dayanışmadan değil,
kutuplaşmadan yana kullanan iktidar sadece çözülüşünü hızlandırıyor.”
REJİM ÇÖKÜYOR
“Öncelikle ve açıklıkla söylenmesi gereken şey iflas edenin ve çökenin
bütün boyutlarıyla 20 yıllık AKP rejimi ve zihniyeti olduğudur” diyen
Siyaset Bilimci Fatih Yaşlı ise, “İlk olarak inşaat odaklı ekonomik
büyüme modelinin her türlü denetim mekanizmasını fiilen ortadan
kaldırmasına bir de imar rantları üzerinden kazanılan büyük paralar
eklenince ortaya beton yığınlarından oluşan bir ülke tablosu çıkmış,
bunun sonuçları da ilk büyük depremde görülmüştür. Sadece ‘imar barışı’
denen uygulamanın mantığına bakmak bile olan biteni anlamak açısından
yeterlidir” ifadesini kullandı.
Ancak bunun meselenin sadece
bir boyutu olduğunu ifade eden Yaşlı, “En az bunun kadar önemli olan
başka bir şey devlet mimarisinde yaşanan dönüşümdür. Hükümetlerden
göreli özerkliği olan ve belli ölçülerde liyakat esasına dayanan
bürokratik kurumlar, geriye kalan 20 yılda adım adım ortadan
kaldırılmış, bunun neticesinde hem tek adamın talimatı olmadan
işleyemeyen hantal bir yapı ortaya çıkmış hem de içi boşaltılan kurumlar
devletleşen bir partinin arpalıklarına dönüştürülmüştür. Dahası, bu
kurumların hepsi liyakatten uzak, işinin uzmanı olmayan yöneticilerle ve
kadrolarla doldurulmuştur. AFAD ve Kızılay’ın deprem karşısındaki
yokluğu ve birinci haftanın sonunda halen devam etmekte olan büyük
koordinasyon eksikliği bunun en açık göstergesidir” yorumunu yaptı.
ÇIKIŞ, HALK SİYASETİ
Devletin “rasyonel bir şekilde örgütlenmiş toplum” olduğunu
hatırlayacak olursak, görülmesi gerekenin ‘devletin yokluğu’ olduğuna
dikkat çeken Yaşlı, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “6 Şubat 2023,
Türkiye’nin geri dönülmez bir yol ayrımına geldiğini gösteren son derece
tarihsel bir gündür. Depremle birlikte görülmüştür ki Türkiye ya
piyasacı, rantçı, dinci bir rejim altında çöküşünü hızlandıracak ya da
kamucu, halkçı, emekten ve doğadan yana bir siyasetle düştüğü yerden
kalkacak, yaralarını hızla saracaktır. İktidarın “deprem üzerinden
siyaset yapmayın” şeklindeki bütünüyle siyasi tutumuna karşı bugün
yapılması gereken şey tam olarak siyasettir; yaşadığımız çöküş politik
olduğuna göre buradan çıkış da ancak siyaset yapmakla ve halkın siyaset
sahnesindeki yerini almasıyla mümkün olacaktır.”
***
TEK ADAM REJİMİ FELAKETE ÇEVİRDİ
Depreme
ilişkin açıklama yayımlayan SOL Parti ‘Tek adam’ rejiminin ülkeyi
felakete sürüklediğini hatırlatarak Erdoğan'ı istifaya çağırdı. Ülkeyi
derinden sarsan deprem faciasının üzerinden bir hafta geçtiği
hatırlatılan açıklamada, “Resmi rakamlarla 30 bini aşkın yurttaşımızın
hayatını kaybettiği, yüz bini aşkın yurttaşımızın yaralandığı felaketin
yaralarını saracak noktadan henüz çok uzağız. Geçen bir haftanın
ardından hala birçok noktada yardım ve kurtarma faaliyetleri ya yok ya
eksik. Olan yerlerde ise uzun süre devletin eksikliğinde, halkın
seferberliği ile kurulabilen faaliyetler, devletin organizasyonsuzluğu
sebebiyle yeterli etkiye ulaşamıyor” denildi. “7. gün itibariyle, tek
adam rejiminin hem organizasyon yetersizliği hem de rant politikaları
sonucu, binlerce insanımız ölüme terk edildi” ifadelerinin yer aldığı
açıklamada, “Depremin bir doğa olayı olarak şiddeti ortadadır, ancak bu
şiddette bir can kaybının doğrudan sorumlusu, geçmişten beri süregelen
rant politikaları ve tek adam rejimidir. Fay hattı üzerine plansız ve
öngörüsüz şekilde kurulan yoğun yerleşimler, alt yapı hizmetleri, rant
için denetimsiz, çürük yapıların ihaleler, imar affı ve kayırmacılıkla
teşviki sonucu şehirlerimiz yerle bir olmuştur. İlk iki gün
kurtarılabilecek binlerce insanımız ölüme terk edilmiştir” vurgusu
yapıldı.
AKLINIZDAN GEÇİRMEYİN
“Tek
adam rejiminin, bu büyüklükte bir insanlık krizinde devleti organize
edemediği, geçmiş örneklerde de görüldüğü gibi yeniden ortaya çıkmıştır”
denilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Rejimin felç ettiği devletin
eksikliğinde, yurttaşlar büyük bir dayanışma örneği göstererek deprem
bölgelerinde ilk andan itibaren hem arama kurtarma hem ihtiyaçların
sevkiyatı konusunda oluşturduğu seferberlik, yaşanan felaketin
acılarının hafifletilmesi konusundaki en önemli etken oldu. Seçime aylar
kala, bir yıl daha isteyen Erdoğan’a sözümüz, halkın bu rejime
sabredecek bir saatinin dahi kalmadığıdır. Birincil suçlusu olduğu bu
insanlık dramını bahane ederek, elinde olmayan yetkilerle yüz yüze
eğitimi engellemesi gibi; seçimi de erteleme fikrini aklınızdan bile
geçirmeyin!”