'Eğer muhalefet bu boş işleri bırakıp aklını başına toplamazsa...'
Eğer muhalefet bu boş işleri bırakıp aklını başına toplamazsa, ülkeye de kendilerine gönül veren insanlara da hayal kırıklıkları yaşatmaya devam ederler...
Karar yazarı Mehmet Ocaktan:
'Büyükşehirlerde ittifak yapmadan
seçim kazanmanın imkan ve ihtimali yok'
Türkiye gibi ideolojik karakteri baskın olan ülkelerde siyasetin üslubu fazla keskindir, bu yüzden de doğal olarak uzlaşı kültürü zayıftır...
Siyasi tarihimizde yaşanan tecrübelerle sabittir ki farklı hedeflere, farklı kimliklere sahip partiler zaman zaman bir araya gelmiş olarak memleket meselelerini konuşmalarına, koalisyonlar ve hatta ittifaklar oluşturmalarına rağmen, uzlaşı kültürünü ne yazık ki siyasi bir gelenek haline getirememişlerdir.
Bunun en son örneği altı partinin bir araya gelmiş olarak oluşturdukları Millet İttifakıdır. Altı siyasi lider neredeyse iki yıla yakın aynı masa çevresinde her ay bir araya gelmiş olarak önemli emekler yaptılar, Türkiye’nin temel problemlerinin çözümüne ilişkin kapsamlı metinler hazırladılar, en önemlisi de farklılıklarına rağmen ortak çözüm hedefinde uzlaştılar.
O günlerde bu uzlaşının, birlikteliğin altını çizdik ve Türk demokrasisi için çok değerli bir model olacağını söyledik. Çünkü biliyoruz ki demokratik dünyada birbirine uzak siyasi duruşlara sahip farklı partiler bile koalisyonlar kurarak ülkeyi yönetme mevzusunda uzlaşabiliyorlar. Ve o ülkelerde hiçbir siyasi parti, her canı sıkıldığında kendi dışındaki partileri ‘hain’ ilan etmek gibi bir absürtlüğe prim vermiyor.
Peki benzer uzlaşmalar neden Türkiye’de de olmasın ki… Geçmişte bizde de CHP-MSP koalisyonu gibi örnekler olsa da maalesef uzun ömürlü olamamıştır. Gerçi bugünle karşılaştırıldığında geçmişteki uzlaşı örneklerinin daha sağlıklı olduğunu da söylemek gerekiyor.
Geçmişte yaşanan başarısız örnekler dikkate alındığında, Millet İttifakı’nın ortaya koyduğu uzlaşma örneği çok kıymetliydi, ama 14-28 Mayıs mağlubiyeti muhalefetin ayarlarını bozdu ve bir uzlaşı denemesi daha akamete uğramış oldu. Demek ki ülkemizdeki siyasi iklim, hemen hemen demokratik manada bir uzlaşı kültürünü yapmaya uygun değilmiş…
Oysa bu kez şeytanın bacağını kıracağımıza çok inanmıştık, iktidarın tüm itibarsızlaştırma girişimlerine rağmen, muhalefet liderleri uzun süre doğru ve emin adımlar attılar fakat sonra gördük ki ilk seçim başarısızlığında her şey buharlaşıp uçuverdi…
İYİ Parti’nin masadan fırtınalı bir şekilde ayrılıp geri dönüşü bir tarafa bırakıldığında, galiba esas itibariyle ittifaktaki güveni dinamitleyen Ümit Özdağ’la yapılan mutabakat oldu.
O günden sonra ittifakın kendisi de ruhu da sizlere ömür…
Yine de her şeye rağmen yerel seçimlerde kuvvetli ortaklıklar olmasa da belli yerlerde ‘gevşek’ birliktelikler olabilirdi, aslına bakarsak hala da olabilir.
Her ne kadar Meral Akşener’in 26 Ağustos’taki açıklamaları, bu imkanın giderek zorlaştığını gösterse de gerek Akşener’in gerekse parti yetkililerinin açıklamalarında sınırlı da olsa belli yerlerde seçim birlikteliğinin olabileceği anlaşılıyor. Ancak hemen hatırlatmak gerekiyor ki Akşener’in itirazları haklı argümanlara dayanıyor olsa da seçime kadar birlikte yürüdüğü ortaklarına dönük yüksek perdeden söylemleri, özellikle muhalif seçmenin motivasyonunu yok edebilir.
Kuşkusuz İYİ Parti’yi kurduğu günden buyana Meral Akşener’e karşı iktidar cenahı dahil farklı kesimlerden gelen haksız ve yaralayıcı hücumların olduğu bir gerçek. Anlaşılan o ki Akşener, haklı olarak özellikle sol medyanın hücumlarından da çok rahatsız olmuş. Ancak siyasi liderlerin, Türkiye’deki siyasetin keskinliğinden kaynaklanan hücumları daha geniş açılı ve itidalli değerlendirmeleri gerektiği kanaatindeyim. Evet Akşener kendisine karşı yapılan hücumlardan dolayı kızgın, fakat konuşmasının satır araları dikkatle okunduğunda anlaşılıyor ki ittifak ortaklarına da kırgın, bu yüzden de ortaklarıyla arasındaki mesafeyi giderek açan bir üslup kullanıyor. “Bu ittifak işi Türkiye'yi gerçekten uçuruma götürüyor” sözleri her ne kadar bir genelleme niteliği taşısa da ortaklarını da ilzam ettiği muhakkak.
Seçim mağlubiyetinin ortaya çıkardığı gerçek şu ki artık Millet İttifakı benzeri bir ittifakın olması mümkün değil. “Cumhur İttifakı devam ediyor ama…” diyenlere hatırlatalım, orada yalnız AK Parti-MHP ittifakı var, gerisi figüran rolünde bulunuyorlar…
Aslında şu ana kadar muhalefet partilerindeki iç çekişmeler, partiler arasındaki kavgalar, derin yoksulluk yaşayan yoksul halkın ve gelecek umudunu kaybetmiş gençlerin umurunda bile değil. Muhalefet partileri bu gerçeği dikkate alarak hareket etmek zorundadırlar. Galiba pek farkında değiller fakat muhalefetin bu içler acısı hali, genel seçimlerden zaten yaralı çıkan muhalif seçmenin motivasyonunu bugünlerde adeta felce uğratıyor.
Ayrıca unutmamak gerekiyor ki mevcut sistemde özellikle belli büyükşehirlerde ittifak yapmadan seçim kazanmanın imkan ve ihtimali yok. Eğer muhalefet bu boş işleri bırakıp aklını başına toplamazsa, ülkeye de kendilerine gönül veren insanlara da hayal kırıklıkları yaşatmaya devam ederler.