ÇYDD'den 100. yılda karanlığa boyun eğmeyen kadınların buluşması
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin Cumhuriyet'in 100. yılında gerçekleştirdiği etkinlikte derneğin 30 yıllık çalışmaları boyunca dokunduğu "Kardelenler" kendi öykülerini anlattı...Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) otuz yıllık çalışmalarını, Cumhuriyet’in yüzüncü yılında gerçekleştirilen büyük bir etkinlikte kamuyla paylaştı.
“Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılı anısına, çağdaş Türkiye’nin çağdaş kızları buluşması” etkinliği 7 Ekim Cumartesi Günü Türkan Saylan’ın kabrini ziyaretle başlayıp bugün öğretmen, doktor, sanatçı, bilim insanı olmuş kız çocuklarının kişisel öykülerini anlattığı panellerle devam etti. Etkinlik, derneğin toplumsal desteği arkasına aldığını gösteren gazeteci, aydın, yazar paneliyle sona erdi.
Türkan Saylan’ın hayali
100. yıl etkinliği derneğin kurucularından ve uzun dönem başkalığını yürüten Türkan Saylan'ın kabri başında yapılan anma ile başladı. Ergenekon yargılamaları ve karalamaları sırasında gözaltına alınan Saylan serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra 18 Mayıs 2009 yılında yaşamını yitirmiş ve on binlerce kişinin katıldığı uzun yürüyüşlü vedanın ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilmişti. Hocanın kabrine ziyaret “100 bin kız okutma” hayalinin gerçekleştiğini bildirmeye yönelik duygusal bir buluşmaydı.
Mezarı başındaki anmadan sonra etkinlik İş Kuleleri'nde yapılan açılış konuşması ve panellerle devam etti.
Açılış konuşmasını dernek başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel yaptı. Yüksel ÇYDD'nin yola çıkış hikayesini detaylıca anlattı. Siirt ilinde hiçbir kız çocuğunun okula gönderilmediği bilgisi üzerine buradaki kız çocuklarından başlayarak “aşiret-tarikat baskısı veya yoksulluk” sebebiyle okula gönderilmeyen kız çocuklarına ulaşma ve onları okuması için destekleme hedefi hayata geçiriliyor. Popüler kampanyalar reklamlarla duyurulurken işin mutfak kısmında binlerce gönüllünün emeğiyle incelikli bir çalışma yapılıyor. Yüksel hoca kısaca 2009 yılındaki yargılamadan da bahsetti. Derneğin tüm varlıklarına el konulması, hesapların kapatılması sonrası sıfırdan tekrar başladıklarını vurguladı. Tüm yaşananlara rağmen Türkan Saylan'ın "100 bin kız çocuğunun okuması" hayalini gerçekleştirdiklerini vurguladı. Bu hayalin artık ortak bir arzu olduğu, şimdi yüz binlerce insanın aydınlanma hayalini paylaştığı salonda hissediliyordu.
Kızıl saçlı kadınlar
Özlem Gürses’in sunduğu paneller kısmında ise yerelde Dernek Şubeleri ile temas eden kız çocuklarının bireysel olarak yaşadıkları ve bugün neyi başardıkları merkezdeydi. Kız çocukları okumaz denilen mahallelerden, çocuk gelin annenin aynı kaderi paylaşacak kızlarından, ataerkil toplumsal şiddetten, yoksulluğun ebeveynlerin belini büktüğü durumlara kadar geniş bir yelpazede Türkiye panoraması gözler önüne serildi. Bu kız çocukları biraz inat, biraz şans eseri yaşıtlarının kaderinden farklı bir yola girebilmişlerdi. Hep birlikte verilen mücadele sıklıkla gözlerin yaşarmasına da sebep oldu.
Zorluklara rağmen okuyan, bugün öğretmen, doktor, sanatçı, akademisyen, hukukçu olan Kardelenler büyük bir samimiyetle hayata nasıl başladıklarını, nelere göğüs gerdiklerini, neler başardıklarını anlattılar. Örneğin yaşadığı şehri değiştirip okula başlayınca Türkçe öğrenen Yağmurlar vardı; örneğin okuma mücadelesi ile Konya’daki köyünde kadın hareketini başlatan Songüller vardı; örneğin gencecik yaşında kansere yakalanıp ümit kesilen ama inat eden Aleynalar vardı. Mesajlarını iletmekten çekinmeyen Kardelenler de vardı. Çocukların yetiştirilmesi sadece aileye bırakılamazdı, sağlıkta şiddet son bulmalıydı, İstanbul Sözleşmesi yaşatacaktı.
Öyküler gerçekten çok çeşitli, hepsi dinlenmeyi hak ediyor. Ancak bu noktada Kardelenlerden birinin bahsettiği vurgu önemliydi: "Yaşananlar birer öyküden ibaret değil, bizler başımızdan geçenler için dertleşmiyoruz, gerçeğe dair hatırlatma yapıyoruz. Değişmesi gereken gerçeğe dair…"
Kız çocukları okusun diye sergilenen çabanın, sadece bir kişinin başarısına odaklı olmadığı anlatılanlarla birlikte belirginleşiyor. Bir insan yetiştirme hedefinin hayatın birçok yönünü kapsadığı ve çocuktan aileye, muhtara, öğretmene kadar uzanan bir etkiye yol açtığı görünüyor. Dernek kapısında “hayalin nedir?” sorusuyla karşılaşan çocuklar desteklendikçe bu merakın peşinden gidebiliyorlar. Kütüphanede okuma fırsatı buldukları kitaplarla, hep birlikte seyretme olanağı yakaladıkları tiyatro oyunlarıyla, söyleşilerde tanıştıkları aydınlar ile genişleyen dünyaları kendi yaratıcı yanıtlarını ve eylemlerini ortaya çıkarıyor. Dernekte katıldığı drama atölyesinden sonra başka bir şehirde yaz kampında çocuklara drama ile evrim teorisini anlatabiliyorlar. Veyahut okuduğu bir Anadolu hikayesinden etkilenip Soma’daki madenci felaketinin ardından babasız çocuklara öğretmenlik edebiliyorlar. Işık olma sorumluluğu taşıdığının farkında olan Kardelenler, kendilerine uzanan dayanışma elini yeni yörelere, yeni biçimlerde taşımak için emek veriyor. İçlerinden kimilerinin hala yaraları kanasa dahi…
Panellerin sunumunu gerçekleştiren Gürses’in sıklıkla tekrarladığı gibi bu dernek örgütlenmesi devrimci kadınlar, anneler, babalar sayesinde büyümüş hedeflerine ulaşmış, önüne yeni hedefler koyabilir hale gelmiş. Ya da annesi öldürülesiye dövüldükten sonra okuma fırsatı bulmuş bir kadının söylediği gibi: “kızıl saçlı kadınlar mücadele ile özdeş” onu için, hepimiz için.
Daha yürünecek çok yol var. Korumamız gereken, değiştirmemiz gereken, mücadele edeceğimiz bir ülkemiz var. Bu güzel haklı mücadeleyi, özgürlük için çarpan yürekleri vergi indirimi ile şirketinin reklamını yapanlara bırakmamak bizim borcumuz olsun.