'AYM'ye yapılan saldırı faşizmin Türkiye’deki tescilidir'
AYM’nin Can Atalay hakkındaki ‘hak ihlali’ kararına rağmen Yargıtay kararı tanımadı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay hakkında ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.
Yargıtay’ın kararı üzerine Ankara Barosu “Yargıtay’ın Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını tasviye etme girişimine karşı Yargıtay’a yürüyoruz” diyerek çağrıda bulundu.
Ankara Adliyesi’nde buluşan avukatlar ellerinde Anayasalar, sırtlarında cübbeleriyle Yargıtay’a yürüdü.
'Siyasi amaçlar için yargı kullanılıyor'
Ankara Baro Başkanı Mustafa Köroğlu, yürüyüş öncesinde yaptığı basın açıklamasında yargının siyasi amaçlar ve hedefler için kullanılmasından rahatsızlık duyduklarını belirtti.
Köroğlu'nun konuşmasının tamamı şöyle:
“Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi arasında başlayan çekişmenin bu ülkeye yansımalarını ne yazık ki hep beraber yaşıyoruz. O yüzden hukuka sürülen bu lekenin kaldırılması için ve buna bir son verilmesi için, gelinen noktada yargının sürekli tartışmaların odağında olması ama en çok da siyasi amaçların ve hedeflerin gerçekleştirilmesi için kullanılmasından duyduğumuz rahatsızlıkla bugün Türkiye’nin dört bir yanından gelen avukat meslektaşlarımızla, barolarla, baro başkanlarımızla birlikte; nihai olarak Yargıtay’ın önünde cübbelerimizle bulunup anayasalarımızı Yargıtay’ın önüne bırakacağımız bir süreç başlatıyoruz. Ankara Barosu ve Ankara Barosu avukatları olarak, bu yürüyüşü Ankara Adliyesi önünden meslektaşlarımla yan yana onurlu bir şekilde başlatmanın gururunu yaşıyorum.”
Bugün saat 15:00'te Türkiye’nin dört bir yanında gelen avukatlar, baro başkanları ve Türkiye Barolar Birliği Anayasa Mahkemesi’nin karşısındaki parkta bir buluşma ve basın açıklaması gerçekleştirecek. Sonrasında AYM’den Yargıtay’a yürüyecek ve ellerindeki anayasaları Yargıtay’ın önüne bırakacak.
'Bugün AYM'ye yapılan saldırı faşizmin Türkiye’deki tescilidir'
Eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, soL’a yaptığı değerlendirmede, “Bugün AYM’ye yapılan saldırı en ağır saldırıdır ve faşizmin de Türkiye’deki tescilidir” dedi.
Yargı bağımsızlığının yok edildiğini söyleyen Eminağaoğlu, “Böyle bir tabloda yargı özgürlüklerin güvencesi olmaktan çıkmış, artık darbeler topla, tankla, tüfekle değil bağımsızlığı yok edilen yargı tarafından yapılmış durumda” ifadelerini kullandı.
soL’a konuşan Eminağaoğlu şunları söyledi:
“Anayasaya sahip çıkma ve saygı yürüyüşü yapılıyor. İlk kez Türkiye tarihinde Yargıtay kendisini bağlayan Anayasa Mahkemesi kararına karşı suç duyurusunda bulundu. Türkiye Cumhuriyeti’ni bugün laik ve demokratik cumhuriyete aykırılığın odağında olan bir siyasi parti yönetiyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Yargıtay tarihinde olmayan bir karar verdi. Yargı bağımsızlığı yok edildiği için yargı organı hukuğa aykırılıkların odağı haline gelmiş durumda. Böyle bir tabloda yargı, özgürlüklerin güvencesi olmaktan çıkmış ve artık darbeler topla, tankla, tüfekle değil bağımsızlığı yok edilen yargı tarafından yapılıyor.
Burada 3. Ceza Dairesi, Anayasa’daki Anayasa’yı ihlal suçunu işlemiş durumda. Bütün vatandaşlarımızın, halkımızın 3. Ceza Dairesi’nin bu kararına karşı gerek adli gerek disiplin yönünden, yerel mahkemenin kararına karşı da gerek adli gerek disiplin yönünden hem Yargıtay’a hem de HSK’ye başvurmaları; yarınlarda ülkemizin hukuk devleti olarak yaşayabilmesi için olmazsa olmazdır. Çünkü bu cumhuriyet müdafaa-i hukukla yani halkımızın hukuka sahip çıkmasıyla kuruldu. Eğer hukuk devleti ortadan kalkarsa bu hepimizin hakkımızı kullanamaz hale gelmesi yani kul haline getirilmemiz gibi bir tablo ortaya çıkacak. Kul olmayı reddediyoruz, özgür yurttaşlar olarak devam etmek istiyoruz. Bugün 10 Kasım vesilesiyle sözümüzü bir daha tekrarlıyoruz; Türkiye Cumhuriyeti hukukla ve hukuk devleti olarak yaşayacaktır.
Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı öncesinde faşist yönetimleri sınırlandıran hiçbir kurumun olmaması, faciaya yol açmıştır. Bu tarihsel örnekler karşısında İkinci Dünya Savaşı sonrasında Anayasa Mahkemesi gibi kurumların varlığı tartışılmamış ve tüm hukuk devletlerinde bu kurumlar kurularak sistemdeki yerini almıştır. Türkiye’de de 1961 yılında kurulmuştur. Bir hukuk devletini yaşatmanın, iktidarı sınırlandırmanın temel organından biri AYM’dir. Bugün AYM’ye yapılan saldırı en ağır saldırıdır ve faşizmin de Türkiye’deki tescilidir.”
TBB Başkanı Sağkan: Yargı kendi attığı düğümü kendisi çözmeli
Avukatlar, yargı krizi nedeniyle başlattıkları yürüyüş kapsamında, Barolar Birliği önüne geldi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, "Yargı kendi attığı düğümü kendisi çözmeli" açıklamasında bulundu.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan da, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Bugün 10. Kasım. Kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 85. yılında saygıyla, rahmetle, şükranla anıyoruz. Sadece anmakla kalmıyoruz, mirasına savunmayı temsil eden avukatlar olarak sahip çıkıyoruz. Atatürk'ün ‘en büyük mirasım’ dediği Cumhuriyet’in temeli, bir hukuk devleti olmasından gelmektedir. Bugün hukuk devletinin maalesef ki Anayasa’nın ihlal edilerek en ağır şekilde aşındırıldığı bir tarihsel süreci yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz süreç, basit bir hakim içtihat farklılığı gibi yorumlandırabileceğimiz konu değildir. İçerisinde bulunduğumuz süreç, kurumlar arasındaki çekişme olarak adlandırabileceğimiz bir kısır tartışma değildir. İçerisinde bulunduğumuz süreç, Anayasa'nın 2. maddesinin açıkça yok sayıldığı, artık bir hukuk devleti olup olmadığımızın tartışıldığı ve buna karar verileceği bir süreçtir. O yüzden tarihi bir sorumluluğumuz var ve aldığımız mirası hakkıyla yerine getirebilmek adına Türkiye'de savunmayı temsil eden avukatlar olarak bugün sesimizi ve sözümü yükseltiyoruz. Bugün saat 3'te (15.00) Ahlatlıbel'de tüm meslektaşlarımızla birlikte Anayasa’yı, anayasal düzeni ve hukuk devletini savunmak için orada olacağız.
‘Bu sorunu çözecek merci, HSK’dir ve Yargıtay’dır’
Sağkan, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının hatırlatılması üzerine de, şöyle konuştu:
"Biz ilk günden itibaren şunu söylüyoruz: Yargının kendi attığı düğümü kendisinin çözmesi gerekiyor. Siyaset kurumunun bu anlamda yaptığı yorumlardan, müdahalelerden ziyade bu sorunu çözecek merci, Hakimler ve Savcılar Kurulu’dur (HSK) ve Yargıtay'dır. Biz bununla ilgili hem HSK'ya, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkan ve üyeleri hakkında disiplinel soruşturma başlatılması için başvurumuzu yaptık hem de Yargıtay'a gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın re'sen itiraz yoluyla anılan kararı Ceza Genel Kurulu'na taşıması için görüşmelerimizi gerçekleştirdik hem de yine 3. Ceza Dairesi'nin kararın altında imzası olan üyeleri bakımından da disiplinel sürecin işletilmesi bakımından Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu'na başvurularımızı yaptık.
Biz yargının en ağır şartlarda dahi bağımsızlığını, tarafsızlığını savunan bir kurumuz. Bu sebeple, siyasetin müdahalesinden ziyade yargının içerisinde bulunduğu ve kendisinin yarattığı bu sorunu, yine yargının kendi organları vasıtasıyla çözmesi gerektiğine inanıyoruz.”