"Türkiye’de bir paralel yönetim mi var?" sorusu gündeme geliyor"
Anayasa Hukukçusu ve eski CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, "yargı krizi" hakkında konuştu. İstanbul Adliyesi önünde yapılan basın açıklamasında konuşan Kaboğlu, "Cumhurbaşkanı makamında, sarayında oturanlar, başka bürokratlar, Adalet Bakanı gibi farklı açıklamalarda bulunmaktadırlar. O zaman acaba Türkiye’de bir anayasal yönetim ve onun etrafında bir paralel yönetim mi vardır sorusu gündeme geliyor" diye konuştu...
İbrahim Kaboğlu: "Türkiye’de bir paralel yönetim mi var?" sorusu gündeme geliyor"
Anayasa Hukukçusu ve eski CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Anayasa Mahkemesi'nin kararını tanımamasına ilişkin konuştu.
Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında konuşan İbrahim Kaboğlu, Anayasa Mahkemesi'nin kararının tutarlı bir karar olduğunu dile getirdi.
Kararı "Tarihimizde ilk kez tanık olduğumuz bir durumdur ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik ciddi bir girişimdir" diye yorumlayan Kaboğlu, "Cumhurbaşkanı makamında, sarayında oturanlar veyahut da başka bürokratlar, Adalet Bakanı gibi farklı açıklamalarda bulunmaktadırlar. O zaman acaba Türkiye’de bir paralel yönetim mi vardır, bir anayasal yönetim ve onun etrafında bir paralel yönetim mi vardır sorusu gündeme geliyor" ifadelerini kullandı.
Anayasa'ya karşı işlenen suçta Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi'nin de payı olduğunu belirten Kaboğlu "Eğer parlamento önünde sorumlu bir hükümet olsaydıacaba böyle bir Anayasa'ya karşı girişim suçu işlenebilir miydi?" diye sordu.
Kaboğlu'nun açıklamalarında öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“HİÇBİR MAKAM KAYNAĞINI ANAYASA'DAN ALMAYAN YETKİYİ KULLANAMAZ”
“1982 Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti’nin yürürlükte olan anayasasıdır. Bu Anayasa'nın amir hükümleri var, emredici hükümleri var. Herkes için geçerli, herkes için emredici hükümleri var. Bu Anayasa'nın, Anayasa'nın belli organlarına yönelik emredici hükümleri var. Hiçbir makam ve organ, kaynağını Anayasa'dan almayan yetkiyi kullanamaz biçiminde yasaklayıcı hükümleri var. Demek ki emredici hükümleri, bir de yasaklayıcı hükümleri var. Emredici hükümlerine karşı hiç kimsenin bir şeyi söyleyememesi söz konusudur; başta Cumhurbaşkanı'ndan başlayarak dağdaki çobana kadar. Yasaklayıcı hüküm de herkesi bağlar. Ne Cumhurbaşkanı ona aykırı davranabilir ne Türkiye Büyük Millet Meclisi ne de başkaları.
“EMREDİCİ HÜKÜMLER İHLAL EDİLDİ”
Yasaklayıcı hükümler karşısında bir de anayasanın yoruma açık hükümleri var. Şimdi burada tanık olduğumuz husus, Anayasa'nın yasaklayıcı hükümlerinin ihlal edilmesi, emredici hükümlerinin ihlal edilmesidir. Yani Anayasa Mahkemesi bir karar vermiştir. O kararın gerekleri, Anayasa madde 153 sona göre bütün yargı organları için bağlayıcıdır, yerine getirilmek durumundadır. Bu yerine getirilmemiştir, fakat bu yerine getirilmediği gibi muhatap organlar, ki şu anda Yargıtay 3. Ceza Dairesi’dir. Anayasa'nın 6. maddesinin yasaklayıcı hükme aykırı olarak suç duyurusunda bulunmuştur. İkisi de aslında ne yerine getirmemek ne de suç duyurusunda bulunmak, Anayasa dışıdır. Anayasa ile, Anayasa diliyle, Anayasa metniyle konuşulabilir ve açıklanabilir değildir."