Yeni Şafak 'askerimiz fakirdendir'i normalleştirme derdinde!..
Kuzey Irak'ta hayatını kaybeden askerlerden Yasin Karaca'nın eviyle ilgili yazı yazan Yeni Şafak yazarı Kılıçarslan, "İnsanın olduğu yerde sınıf ayrımı da var olmaya devam edecek" iddiasında bulundu.
Yeni Şafak 'askerimiz fakirdendir'i
normalleştirme derdinde: 'İnsanın
olduğu yerde sınıf olacak'mış!
22 ve 23 Aralık tarihlerinde Irak'ın kuzeyinde yaşanan çatışmalarda toplam 12 asker hayatını kaybetti.
Çatışmada hayatını kaybeden Piyade Sözleşmeli Er Yasin Karaca'nın ölüm haberinin ailesine verilmesine ilişkin haber kapsamında, servis edilen fotoğrafların ardından ailenin yaşadığı ev gündeme geldi. Tokat’ın Almus ilçesindeki sıvasız ve duvarında çatlaklar bulunan eve dair fotoğraflar, kamuoyunda tepkiyle karşılandı.
AKP'ye yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak'ın yazarlarından İsmail Kılıçarslan, kamuoyunda meydana gelen tepkilere dair "İnsanın olduğu yerde sınıf olacak ve dolayısıyla 'sınıf ayrımı' da var olmaya devam edecek" iddiasında bulundu.
'İnsanın olduğu yerde 'sınıf ayrımı' da var olmaya devam edecek'
Kılıçarslan, "Yoksul evlerin şehit çocukları" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Ev için "Dokunulabilir, hissedilebilir bir yoksulluk var o fotoğrafta. İnsanın canını acıtacak kadar yoksulluk" diyen Kılıçarslan, yazısında konunun "sınıfsal olduğunu ancak insanın olduğu yerde sınıf ayrımının da var olmaya devam edeceğini" öne sürdü.
Ayrıca Kılıçarslan'ın "Sovyet Rusya’yı yahut Küba’yı falan 'sınıfsız toplum' zanneden ahmaklara anlatacak sözüm yok" ifadesi de dikkat çekti.
Kılıçarslan'ın yazısındaki iddiaları şöyle:
“Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir” salt Türkiye’ye mahsus bir gerçek değil aslında. Bütün dünya için bu böyle. Hatta Türkiye’de “sınıflar arası geçişkenlik” hala çok zor olmadığı için 'sınıf ayrımını' gördüğümüz alanlar nispeten çok fazla da değil. Fakat kapitalizm turbolaştıkça ve insanları eze eze yoluna devam ettikçe bu ayrımı daha çok hissedecek, daha çok farkına varacağız.
Sovyet Rusya’yı yahut Küba’yı falan 'sınıfsız toplum' zanneden ahmaklara anlatacak sözüm yok. O yüzden dümdüz söyleyeceğim. İnsanın olduğu yerde sınıf olacak ve dolayısıyla 'sınıf ayrımı' da var olmaya devam edecek. Burada yapılabilecek şey “sınıfsız toplum ütopyası” kurgulayıp olmayacak bir şeyin peşinde koşmak değil. Sınıfsal ayrımları en düşük hale getirmeyi bir bakıma “sosyal devlet” olmanın olmazsa olmaz şartı olarak konuşmaya başlamazsak alınacak mesafe yok bana kalırsa.
Bugün Türkiye’de askerlik, eğitim, sağlık ve birkaç benzeri alan büyük oranda sınıfsal meseleler olarak çıkıyor karşımıza. Sosyal devletin vazifesi buradaki ayrımları en aza indirmeye çabalamaktır. Parası olanın dilediği sağlık hizmetini alabileceği gerçeğiyle uğraşmak yerine parası olmayanın 'iyi sağlık hizmeti' alması için çalışmak. Mesele aşağı yukarı budur aslında.
Tabii bunun böylece olabilmesi için de devlet denen aygıta baskı kurabilecek sivil toplum yapılarına ihtiyacımız var. Durumun 'çaresiz' göründüğü yer de tam burası aslında. Ülkemizde ne dindar-muhafazakar çevrenin ne seküler dünyanın STK’ları bu sert alanlara girip de konforlarını bozmaya yanaşmıyorlar. Ya iktidarın gölgesi ya Brüksel’in parası tatlı geliyor. Ya sadece yardım ve eğitim odaklı ya da sadece kültürel iktidar komiserliği odaklı bu STK kakofonisinde 'sivil' olana yer kalmıyor.
Bu derdi tam burasından konuşmaya başlamamız gerekecek. O büyük yüzleşmeyi başartabilirsek Türkiye için hala bir şansın olduğunu düşünüyorum çünkü."
