Gençliğin AKP'yle imtihanı: Üniversiteye giriş sınavı neyi gizliyor?

20 yılı aşan AKP iktidarında eğitim hem niteliksizleştirildi hem emeği ucuzlatmanın kılıfı haline getirildi. Ancak bazı örneklerde devletin bile tanımadığı üniversiteler için başka bir model mümkün...

Gençliğin AKP'yle imtihanı: Üniversiteye giriş sınavı neyi gizliyor?

SivriSinekCaz
Bu haftasonu gerçekleşecek Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na 3 milyon kişi ter dökecek. Adayların en az 2 milyonu liseyi yeni ya da yakın zamanda bitirmiş öğrencilerden oluşuyor. Öğrenimini farklı koşullarda tamamlayan gençler aynı sorularla sınava girecek, büyük stres altında yarışacak. 

AKP'nin eğitimi getirdiği noktada ortaya çıkacak sonuçları şimdiden öngörmek zor değil. Öğrencilerin akademik durumunu tespit eden PISA verilerine göre, okuduğunu anlama testinde Türkiye 37 ülke arasında 30'uncu sırada. Üstelik eğitimde artan eşitsizlik bu dereceyi giderek düşürüyor.

Tercihler sınıfsal

Sonuçlar geldiğinde ilgi alanı ve yeteneğinden çok ekonomik ve sosyal durumuna göre tercih yapmaya zorlanan gençlerin önemli bir kısmı istedikleri bölümü veya üniversiteyi kazanamıyor. Geçen yıl sınava giren öğrencilerin yarısı tercih yapmadı. Yapanların da yarısı herhangi bir üniversiteye yerleştirilemedi. Buna rağmen devlet ve vakıf üniversitelerinde boş kontenjanlar kaldı. Enflasyon krizinin baş gösterdiği 2021'den bu yana hayat pahalılığının öğrencilerin tercihleri üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğu görülüyor.

Yıllarca büyük bir stresle hazırlandıkları sınavın sonunda öğrencileri bekleyen şeyse geleceklerinden kaygı duymayacakları bir yükseköğretim süreci olmuyor. Bilimsel niteliği zayıflayan akademi, araştırmalardan çok reklamlara kaynak ayıran tabela üniversiteleri, öğrenci sayısının yanına dahi yaklaşamayan yurt kapasiteleri, sağlıksız barınma koşulları, geçim derdi...

Bakanlıklar da üniversiteleri tanımıyor

Üstelik bu koşulların yetersizliği devlet tarafından da kabullenilmiş durumda. Son haftalarda üç bakanlığın attığı adımlar eğitimde iflasın ilanı niteliğinde. 

Önce Dışişleri Bakanlığı'nı ticari yetkilerle donatan bir vakfın kurulması teklif edildi. Hedefi "donanımlı" kadrolar yetiştirmek olan bu vakıf bünyesinde üniversite de kurulabilecek. Bakanlık personel adaylarını kendi yetiştirecek.

Ardından Milli Eğitim Bakanlığı, hazırladığı Milli Eğitim Akademisi Kanunu taslağıyla öğretmen olmak için üniversitelerde verilen eğitimi yok saydı. Buna göre, öğretmen olmak için eğitim fakültesi mezunu olup KPSS’den geçmek yetmeyecek, Bakanlığın kuracağı Akademi’de içeriğini yönetmelikle belirleyeceği 2 yıllık ayrı bir hazırlık eğitiminden de geçmek gerekecek. Kanun, eğitim fakültelerinin tamamen devre dışı bırakılması anlamına gelecek.

Son olarak Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, hukuk fakültelerinde kontenjanının yüksek olmasından yakındı. 190 binden 125 bine düşürülen yıllık kontenjanı 100 bin seviyesine indirmeyi hedeflediklerini söyleyen Tunç, avukatlık mesleğinin geliştirilmesini gerektiğini söyledi ve topu barolara attı.

Üniversite mezunlarını ne bekliyor?

Peki tüm zorluklara rağmen üniversite diplomasını eline alanları ne bekliyor?

AKP iktidarının ilk hedeflerinden biri "Her ile bir üniversite" şiarıyla taşra üniversitelerinin sayısını artırmak ve daha fazla kaynak ayırdığı vakıf üniversitelerinin sayısını katlamak olmuştu. Bu hedefler başarıldı. Üniversiteyi kazananların sayısı 20 yılda 400 bin seviyesinden 900 bin seviyesine çıkarıldı.

Türkiye’de yükseköğretim sunulan nüfus 2 kat artmasına rağmen işgücü talebi ile mezun olanların sayısı arasında büyük bir dengesizlik var. Mezuniyetten sonra gençlerin büyük bir bölümü eğitim gördükleri alanda istihdam olanağı bulamıyor. TÜİK verilerine göre yükseköğretim mezunlarının yalnızca yüzde 67'si iş bulabiliyor.

Ülkenin geleceği planlanabilir

20 milyonluk genç nüfusun akademik ilgi alanları, meslek seçimleri, yetenekleri büyük ölçekli bir planlamanın parçası olarak değerlendirilmediği ölçüde işsizlik katlanarak artıyor. Ne eğitimde ne istihdamda kendilerine yer bulabilen gençlerin oranı göre yüzde 30’u aşmış durumda. Bu sayede ücretler şiddetle baskılanabiliyor. Ölümü gösterip sıtmaya razı ettikleri gençlere layık görülen ücretler üniversite mezunu olmanın anlamını sorgulatıyor.

Oysa üniversite kurumları üretim olanakları ile bir bütün olarak ele alınabilir. Bugünün olanaklarıyla yapılacak bir planlama üniversiteleri sermayenin ucuz işgücü devşirdiği, istatistiksel açıdan işsiz sayısını gizlemek amacıyla kullandığı kurumlar olmaktan çıkarabilir. Meslek seçimi büyük ölçekli bir planlamanın konusu yapılabilir, mezun olan öğrencilerin uzmanlık alanlarında çalışmalarının koşullarını oluşturmak devlet güvencesi altına alınabilir.

➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..