Nurcuların gerici vakfı yaz okulu için MEB'le protokol yaptı

TÜGVA'nın ardından bir yaz okulu haberi de Nursi'nin katibinin vakfından geldi. Gerici vakıf Milli Eğitim Bakanlığı ile protokol yaptı...

Nurcuların gerici vakfı yaz okulu için MEB'le protokol yaptı

SivriSinekCaz
Nur Cemaati'nin "Yazıcılar" kolunun vakfı olarak bilinen "Hayrat Vakfı" birçok ilde yaz okulu açıyor. Vakfın sosyal medya paylaşımlarından, yaz okullarının Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile imzalanan bir protokol çerçevesinde açıldığı anlaşıldı. 

Özellikle eğitimde etkin bir pozisyonda bulunan vakfın kurucusu ise, Said Nursi'nin risalelerini kaleme alan ve Nurcular içerisinde "üstad-ı sani" unvanıyla bilinen Ahmet Hüsrev Altınbaşak.

MEB'le dikkat çeken yakınlık

soL'dan Utku Beycan'ın haberinde, Eğitim alanında oldukça etkin olan vakıf, yaz okulunu Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığı protokol çerçevesinde başlattı. Vakıf daha önce Kızılay'la imzaladığı protokolle, Arnavutköy'de açtığı öğrenci yurduyla, MEB izniyle faaliyetlerini okullarda duyurması ve kaynak toplamasıyla biliniyor.

2023 yılında yine MEB ve Uluslararası Eğitimciler Derneği'yle imzaladığı protokolle "Aydınlık Yarınlara" isimli yarışma için kitap basan vakıf, ayrıca Ensar Vakfı'ndaki tecavüz skandalının ardından vakfa destek açıklamasında bulunan 25 sivil toplum kuruluşundan biriydi. 

i

Yaz okulundaki "kursların" 4 Ağustos'a kadar süreceği duyuruldu. Vakfın duyurusuna göre ilkokul üçüncü sınıftan üniversite son sınıfa kadarki yaş grubunu kapsadığı söylenen kursta ilk iki kurda Kuran, üçüncü kurda ise Osmanlı Türkçesi öğretilmesi planlanıyor.

Vakfın kurucusu Nursi'nin göz bebeği

Vakfın kurucusu Ahmet Hüsrev Altınbaşak, Said Nursi'nin risalelerini kaleme alan müritlerinden biri. Diyanet Vakfı Ansiklopedisi'nde yazanlara göre Nursi'nin "özel bir saygı beslediği" Altınbaşak, Nurcular içerisinde "üstad-ı sani" unvanıyla biliniyor.

'Hiçbir dernek, vakıf, cemaat, tarikat eğitim sistemimize ortak edilmemeli'

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay, Türkiye'de dinci vakıfların kurduğu yaz okullarındaki artışı yorumladı. Özbay, MEB'in bazı tarikat ve cemaatlere bağlı vakıflarla yaptığı protokoller çerçevesinde okullarda yaz okulu çalışmaları başlatmasının ve bu çalışmaları öğretmenler üzerinden tanıtmaya ve yaymaya çalışmasının "endişe verici" olduğunu söyledi:

"Geçmişte ÇEDES ve benzeri projelerde de tecrübe ettiğimiz gibi, eğitim sistemi, asli görevlerini yerine getirirken, alanında uzman olmayan kişilerin ve yapıların dahil edilmesi, bilimsel ve laik eğitimi zedelemekte, ideolojik ve siyasi propagandaya alan açmaktadır. Bu durum, yalnızca eğitim sisteminin değil, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın da istismarına yol açmaktadır. Düşük gelirli ailelerin çocuklarının da bu kurslarda yazı geçirebileceği endişesi taşıyoruz."

"MEB'in, siyasi ve ideolojik kaygılardan uzak durarak, asli görevini yerine getirmesi ve eğitim sistemini liyakat ve ehliyete dayalı bir temele oturtması elzemdir. Eğitimcilerimiz, siyasi ve ideolojik baskılardan arınmış bir ortamda, mesleklerinin etik ilkelerine uygun şekilde görevlerini yerine getirebilmelidirler" diyen Kadem Özbay, MEB'in atması gereken adımlarıysa şöyle sıraladı:

  • Hiçbir dernek, vakıf, cemaat, tarikat eğitim sistemimize ortak edilmemelidir.
  • Yaz okulu çalışmaları, eğitim bilimi ve pedagoji alanında uzman kişiler tarafından yürütülmelidir.
  • Eğitimciler, siyasi ve ideolojik baskılardan korunmalı, mesleki özerklikleri gözetilmelidir.
  • Eğitim sistemi, liyakat ve ehliyete dayalı bir temele oturtulmalı, siyasi ve ideolojik propagandaya yer verilmemelidir.

'Çocukları radikal örgütlerin ağına sürükleyebilir' 

Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği üyesi, psikiyatrist Uzman Dr. Eren Ezgi Gevher Avcı ise yaptığı açıklamada cemaatlerin eğitim alanındaki etkinliğinin, tarikatlar içerisinde çocuklara karşı işlenen suçların artmasıyla sonuçlandığını belirtti.

Tarikatların bağımsız programlarına adapte edilen çocukların toplumsal kurallardan soyutlandığını ve kendilerine karşı işlenen suçları ayırt edemediğini ifade eden Gevher, "İktidarın toplumu İslamcılık üzerinden dizayn etmek ve yönetmek için kullandığı en baskın ideolojik aygıtlarından birisi tarikatlardır" dedi.

"Bu yapılar, TÜGVA ve TÜRGEV gibi çatı örgütler aracılığıyla doğrudan kurumsal bağlantılarla iktidarın dokunulmaz bir parçası haline gelmiştir. Bugün tarikatların pedagojik açıdan yol açabileceği en önemli sorunlar, aslında sahip oldukları dokunulmazlığın doğal sonucudur. Devletin denetim ve eğitim sorumluluğunu tarikatlara devretmesi, son dönemde bu yapılar içerisinde çocuklara karşı işlenen suçların artması ile sonuçlanmıştır. Tarikatlar, kendine özgü yapısal organizasyona sahip, tıpkı bir devleti çağrıştıran bağımsız bir programa, bir sözleşmeye sahiptir. İslam'ı referans göstererek belirlenen kanunlar çerçevesinde bir müfredatı, programı ve ceza sistemi vardır. Bu müfredattaki dinî kurallarla belirlenen yapı içerisinde gelişen bireyler zamanla gerçek toplumsal yapıya yabancılaşır, toplumla ilişki kuramayan bireyler haline gelir. Bu dışlanmışlık, özellikle ergenlik döneminde çocukları radikal örgütlerin ağına sürükleyebilir."

'Sorgulayıcı bilinçten geriye kalan ne varsa sürekli bastırılır'

Bu yapılara ebeveynlerin de tabi olması nedeniyle, çocukların kendilerine karşı işlenen suçları çoğu zaman ayırt edemediğine, ayırt edebilse bile ifade edemediğine dikkat çeken Avcı, çeşitli skandallar yoluyla ortaya çıkabilen suçlarınsa aile tarafından gizlenmeye çalışıldığını belirtti.

"Tarikatlar içerisindeki çocukların sahipsizliğinin bir örneğini Antalya'da bir tarikat yurdunda yaşanan vahşi cinayette, ebeveynin tarikatı koruyan tutumunda gördük. Bu yapılar içerisinde yetişen çocukların zihninde oluşan otorite imgesiyle kurdukları ilişki, tam bir teslimiyet ve itaat gerektiren, çocuğun benlik sınırlarını, bireyselliğini ve öz saygısını yok eden bir ilişki türüdür. Teslimiyetin küçük yaşta tesis edilmesi, en azından bu topluluklarda işlenen suçları örtbas etmek için zaruridir. Çocuklar bu teslimiyetinin yetersiz olduğu durumlarda sık sık uyarılır ve daha fazla adanmaya davet edilir. Bu ortamda sorgulayıcı bilinçten geriye kalan ne varsa, ortadan kaldırılması gereken bir hastalık gibi sürekli bastırılır. Yetişen bireyler, sadece bu yapılar içerisinde yaşayabilecek insanlara dönüşürler. Dolayısıyla bu yapıları koruyabilmek için gerektiğinde suç işleyebilirler.

Devletin kurumsal bağlarının verdiği güçle, sivil toplum yapıları aracılığıyla alan bulan bu İslami tandanslı derneklerin amacının eğitim, bilgilendirme veya öğrenim değil, bütünsel endoktrinasyon olduğu akılda tutulmalıdır."

➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..