Sağlıkta özelleştirmenin, hastaneleri ticarethaneye çevirmenin faturası...

 AKP'nin 'övünç kaynağı' Sağlıkta Dönüşüm Programı ile kamusal sağlık sistemi adım adım yok edildi. Sağlıkta özelleştirmenin, hastaneleri ticarethaneye çevirmenin faturası ağır oldu. Ülkeyi sarsan "yenidoğan çetesi" buzdağının görünen bir kısmı sadece. Sağlık sisteminin her basamağında ayrı bir sorun yaşanıyor. Tedaviye erişimin zorluğu, gereksiz tahlil ve tetkikler, ulaşılamayan ilaçlar, yatışlar, SKG’nin soyulması gibi pek çok skandal var...

AKP'nin öve öve bitiremediği sağlık sistemi çöktü: Sağlık sistemindeki çürüme büyüyor

SivriSinekCaz
22 yıllık AKP iktidarlığında uygulamaya konan Sağlıkta Dönüşüm Programı sağlığın çöküşüne neden oldu. Kamu hastanelerine yatırımlar yapılmadı, özel hastane sayısı bu dönemde 2 kattan fazla arttı. Sevk sisteminin kaldırılmasıyla birlikte ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşu olan devlet ve üniversite hastanelerinde uzun kuyruklar oluştu, yurttaş kamu sağlık kuruluşlarından randevu alamaz oldu. 

Kamudan sağlık hizmetine erişimde zorluk yaşayan hastalar ya özellere gitmek zorunda kaldı ya da kaderine razı gelerek randevu sırasının gelmesini bekledi.

Birgün'den Sibel Bahçetepe'nin haberinde, Performans sisteminin getirilmesiyle birlikte ne kadar çok tahlil ve tetkik o kadar ücret anlayışı hastaneleri ‘ticarethane’, hastaları ‘müşteri’ yaptı. Büyük kısmı kamu-özel ortaklığı ile yapılan şehir hastaneleri ile kamu kaynakları israf edildi, bu hastaneler açılırken çok sayıda kamu hastanesi de kapatıldı. Sağlıkta neoliberal politikaların faturası hastalara kesildi. Sağlık adım adım çöktü. Uzmanlar, özel hastanelerin SGK ile bağının kesilmesi ve fahiş ilave ücretlerine son verilmesi gerektiğini belirterek, "Sağlıkta Dönüşüm Programı tamamen çöktü, denetimsizlik, sistemdeki çürüme yaşananların geldiği noktaya özetliyor" dedi.

İstanbul’da bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak en az 12 bebeğin ölmesine neden olan ve kamuoyuna yansımasının ardından infial yaratan 'yenidoğan çetesi' ile ilgili soruşturma sürerken, ülke sağlık sisteminin bu noktaya nasıl geldiğini de bir kez daha gündeme getirdi. İşte AKP ile birlikte sağlıkta çöküşe yol açan bazı değişimler:

•Sağlıkta Dönüşüm Programı: AKP, iktidar olduktan bir yıl sonra “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nı hayata geçirdi. Hızla hayata geçirilen neoliberal politikalarla birikte sağlık hizmetlerindeki ticarileşme hızlandı. Sağlık harcamaları da bu dönemden sonra giderek katlandı.

•SSK hastanelerinin devri: 2005’te yapılan değişiklik ile SSK’ya bağlı 148’i hastane olmak üzere yaklaşık 373 sağlık tesisi Sağlık Bakanlığı’na devredildi.

•Sağlık ocaklarından ASM'lere geçiş: Ülkedeki sağlık ocakları kapatıldı, Aile Sağlığı Merkezi (ASM) sistemine geçildi. Uygulama 2010 sonu itibarıyla ülke geneline yayıldı. Gelinen noktada kamuya ait olmayan, apartman, cami altları gibi yerlerde hizmet veren ASM'lerin hizmetleri tartışma konusu oldu. Aile hekimleri kendilerine verilen cari gider ödemesi ile uygun bina tutma, elektrik, su, çalışan giderlerini karşılamasının istenmesi tepkilere yol açtı. Aile hekimine kayıtlı hasta sayısı pek çok kentte 3 bin 500'ün üzerinde oldu, performansa bağlı ödeme üzerinden maaş ve sürekli yönetmelik değişiklikleri tepkileri katladı. Aile hekimliğinde koruyucu sağlık hizmetleri büyük darbe aldı.

•Sağlıkta şiddet hız kazandı: Siyasilerin söylemleri, hastanelerdeki yığılmalar, 5 dakikaya bir randevu verilmesi gibi sistem sorunları sağlıkta şiddeti beraberinde getirdi. Sağlıkta şiddet son 10 yılda yüzde 600 arttı, 110 bini aşkın şiddet vakası yaşandı, çok sayıda sağlıkçı katledildi.

•Askeri hastanelerin kapatılması: 15 Temmuz darbe girişiminin ardından askeri hastanelere kilit vuruldu, bu hastaneler Sağlık Bakanlığı’na devredildi.

•Sağlıkçı istifaları ve yurtdışına göçler arttı: Son 3 yılda bakanlığa bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarından toplam 14 bine yakın hekim istifa etti. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Giderlerse gitsinler" söyleminin ardından yurtdışına göç eden sağlıkçı sayısı da arttı. Yalnızca geçen yıl 3 bini aşkın hekim yurtdışına gitmek için TTB’ye başvurdu. Ayıca TUS sonuçlarında çocuk, genel cerraihi gibi branşlara olan ilgi giderek düşerken, ilerleyen dönemlerde bu branşlarda ciddi hekim sıkıntısı yaşanacağı belirtildi.

•İlaç ve medikal malzeme sorunu: Bulunamayan ilaç ve tıbbı malzeme sorunu giderek katlandı. Döviz endekslenen ilaç fiyatlarında kamunun baz aldığı avro kurunun reel kurun çok altında kalması nedeniyle ilaç tekellerini Türkiye'den çekilme kararı aldı. Novartis, aralarında göz tansiyonu, KOAH, epilepsi, Alzheimer hastalıkları için kullanılan ilaçların da olduğu 14 ilacın Türkiye’de satışını sonlandırdığını açıkladı. Roche firması organ nakli hastalarında kullanılan ilacını artık Türkiye’ye getirmeyeceğini ilan etti. Pek çok ithal ilacın bulunması zorlaştı. Döviz kurunun artması medikal malzemeleri de etkiledi. Pek çok ameliyatlar bu nedenle ertelemek zorunda kaldı.

•Şehir hastaneleri projesi: Kamu-özel işbirliği modeli ile hayata geçirilen ve 31 tane yapılacağı söylenen bu hastanelerin yapımı tepkilere de yol açtı. 14 şehir hastanesi açılışı sırasında çok sayıda kamu hastanesi kapatıldı. Halka “İyi günler için kemer sıkacağız” propagandası yapan iktidar, şehir hastanelerini işleten şirketleri tasarruftan istisna tuttu. Şehir hastanelerine 2024’te ödenecek tutar 83 milyar TL olacağı belirtildi. Döviz ve hasta garantileri ile yerli-yabancı inşaat ve sağlık tekellerinin işlettiği şehir hastanelerinin her birine 2024 yılı için 4 milyar liranın üzerinde ödenek ayrıldı. Sağlık Bakanlığına bağlı kamu hastanelerine ayrılan pay ise şehir hastanelerinin beşte biri yaklaşık  800.6 milyon TL olması dikkat çekti. 2027 yılına kadar kamu-özel işbirliği projelerine 847 milyar lira akacağı ortaya çıktı.

•Performansa bağlı ödeme: Bakılan hasta ve yapılan tetkik başına sağlıkçıya ödeme yapılması da tepkilere yol açtı, sağlığın niteliği bozuldu. Bu durum gerek kamuda gerek özelde, hastalardan gereksiz tahlil ve tetkikler istenmesine, SGK'ya fatura çıkarılması için yapılmayan ve kullanılmayan malzemelerin bile SGK'ya fatura edildiği ortaya çıktı. Bu durum Sayıştay raporlarına da yansıdı.

•Dijital kuyruk dönemi: Kamu hastanelerinden alınamayan randevular nedeniyle yurttaşlar bilgisayar ya da telefon başında randevu almak için saatler geçirmeye başladı.

•5 dakikada bir hasta muayenesi: Daha çok hasta bakmaya odaklı sağlık sistemi nedeniyle hekimler 5 dakikada bir hasta bakmaya zorlandı. Özel ve kamu hastanelerin idarelerinin sağlıkçılar üzerindeki baskıları arttı. Kısalan muayene süreleri sağlığın niteliğini de bozdu.

•Tıp fakültelerinin sayısı arttı: Ülkedeki tıp fakültesi sayısı 2,5 kat artarak 128 oldu. Pek çok eksik ile eğitim veren tıp fakültelerinin bazısında akademisyenin bile olmaması, her ile özel tıp fakültesi açılması niteliği bozdu.

•Özel hastane sayısında artış: AKP iktidarı ile özelleşme hız kazandı. 2002’de 271 olan özel hastane sayısı 2 kattan daha fazla artarak 572’ye çıktı. Aynı dönemde kamu hastanesi sayısı ise 774’ten 951’e yükseldi. Tüm özel hastanelerin yaklaşık yüzde 40’ı İstanbul’da yer aldı. Benzer durum yatak ve yoğun bakım sayısında da yaşandı. 2022’de ise kamuda yatak sayısı 207 bin 121 olurken özelde bu sayı 55 bin 69’a yükseldi.

•Yüzde 200'ü aşan ilave ücretler: Kamu hastanesi ve SGK anlaşmalı özel hastanelere giden yurttaştan "ilaç, reçete, muayene katılım payı, eşdeğer ilaç farkı" gibi 15 kalemden kesinti yapılıyor. Özel hastaneler, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) bedellerinin yüzde 200’ün ötesinde ücret talep edememesine karşın bu ihlal ediliyor, yurttaştan fahiş ilave ücretler alınıyor. Özel hastanelerin belli tekellerin elinde olması ve sahiplerinin iktidara yakın olması suistimallerin gözardı edilmesine ve herhangi bir ceza kesilmemesine, bu tür uygulamaların yaygınlaşmasına yol açıyor. Binlerce TL'lik faturalarla karşı karşıya kalan hastalar ne yapacağını bilmiyor.

•SGK soygunu: SSK anlaşması olan özel hastaneler, hastalarda kullanılmayan tıbbi malzemeleri ve gereçleri, yapılmayan işlemleri ya da gereksiz yatışları, tetkikleri yaparak bunu SGK'ye fatura yaparak bir nevi SGK'yi zarara uğrattı. Kamu hastanelerinde de benzer durumların yaşandığı iddiaları gündeme geldi. Özellikle MR, BT, tahlil sayılarının giderek artmasının sebebinin bu olduğu belirtildi.

•Tamamlayıcı sigorta: Kamu sağlık sisteminde yaşanan sorunlar yurttaşın tamamlayıcı sağlık sigortalarına yönlenmesine neden oldu. Bu durumun giderek yaygınlaşması, sosyal hak olan sağlığın da piyasa koşullarına nasıl teslim edildiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

•GSS prim borçları: Yoksulluk ve işsizlik nedeniyle milyonlarca yurttaş GSS prim borçlarını ödeyemedi. Bu yıl 9 milyona yakın yurttaşın 1 Ocak 2025 itibarıyla sağlık hizmetlerinden faydalanamayacağı belirtildi.

SivriSinekCaz

GERÇEK SORUMLULAR HESAP VERSİN

Dr. Güray Kılıç, AKP’nin Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın bir kez daha çöktüğünü belirterek "Sağlıkta piyasalaşma bu kez de yenidoğan yoğun bakım servislerinde felakete yol açtı" dedi.

SGK'nin özel sağlık kurumlarından hizmet alımına son verilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıç "Yoğun bakım servislerine el konulmalıdır. Bu vahim olay ile ortaya çıkan tablonun gerçek sorumlularının da halka hesap vermesini istiyoruz" dedi.

Kılıç, özetle şunları söyledi:

"Bu durumun asıl failinin, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlığı piyasalaştıran ve bu alanı sermayenin kâr hırsına terk eden AKP iktidarı olduğunu biliyoruz. Bir yandan SGK eliyle özel sektöre kaynak aktarılırken; kontrolsüz ve ölçüsüz alınan ilave ücret ile de vatandaş yolunacak kaz olarak görülmüştür. Sağlık ticarete konu edilememeli. Bugün ülkede mevcut yoğun bakım yataklarının yarıya yakını özel sağlık sektörünün kontrolündedir ve SGK bu hizmeti özel sektörden satın almaktadır. 112 sistemi ile ihtiyaç duyan hastalar buralara yönlendirilmektedir. Özellikle yenidoğan yoğun yatak sayısı da özelde kamunun yaklaşık iki katıdır. Sermayenin zor, masraflı ve nitelikli emek gerektiren yenidoğan yoğun bakım servisi kurma iştahı nereden kaynaklanmaktadır? Yanıtını maalesef bu vahim olay tüm açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Yoğun bakım hizmetleri özel sektörde alt taşeron eliyle, ölçüsüz bir sağlık emek gücü sömürüsü ile verilmekte, verilen hizmet ise Sağlık Bakanlığı ve SGK tarafından yeterince denetlenmemektedir. Sistemin açıkları bulunarak kamu kaynağı sonuna kadar soyulmakta, ayrıca çaresiz olan vatandaşın cebine de göz dikilmektedir. Sağlıkta ve hele yoğun bakım da taşeron olmaz. Özel hastaneler yeniden ‘özelleştirilmeli’, SGK’nın bu hastanelerden öncelikle yoğun bakım olmak üzere  hizmet alımına son verilmelidir. Yoğun bakım servisleri acilen kamulaştırılmalı. En yakın Sağlık Bakanlığı hastanesine bağlanmalıdır." 

DÖNÜŞÜM ÖLÜM GETİRDİ

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Ege Tabip Odaları, yaşananlara dair ortak basın açıklaması yaptı. Açıklamada, İstanbul Tabip Odası'nın konuyla ilgili resen soruşturma başlattığı belirtildi. Açıklamada, özetle şu ifadelere yer verildi: "Olaya karışan özel sağlık kuruluşlarının ve yöneticilerinin cezalandırılması mutlaka gereklidir. Bu vahim olay birkaç vicdan ve ahlak yoksunu sağlık çalışanının, hastane yöneticisinin suça karışmasından ibaret olmadığı gibi bu kişilerin cezalandırılması ile geçiştirilecek ve telafi edilecek nitelikte de asla değildir. Bunu çok aşan ve sistemle ilgili ciddi bir sorunla, ülkemizde yıllardır uygulanan sağlık politikalarının iflasıyla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Sağlık hizmetini sıradanlaştıran, niteliğe değil niceliğe önem veren, hastaneleri ticarethane ve hastaları müşteri haline getiren, sağlığı piyasa kurallarına teslim eden Sağlıkta Dönüşüm Programı sağlık sistemimizi çökertmiştir. Yöneticileri, halkın sağlığını piyasanın insafına bırakan sağlık politikalarını bir kenara bırakarak, koruyucu hekimlik ve birinci basamağın güçlendirildiği, sağlık çalışanlarının iyi koşullarda güvenli ve güvenceli çalışabildiği, verilen hizmetin sayısının değil niteliğinin ve topluma katkısının değerlendirildiği bir sağlık sistemini hayata geçirmeye çağırıyoruz. Sağlıkta dönüşüm programından, sağlığın ticarileşmesinden ve taşeronlaştırılmasından derhal vazgeçilmelidir. Konuyla ilgili tüm yasal ve idari süreçler açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmelidir." 

YANIT BEKLEYEN SORULAR

- İlk ihbar ‘şikayetvar üzerinden 2018 yılında yapıldığı, sonrasında suç duyurusunda bulunulduğu halde bu şikâyetler neden soruşturmaya dönüşmedi?

- Sağlık Bakanı Memişoğlu sürecin 2023’te CİMER’e ulaşan ihbarla başladığını söylüyor.  Dönemin İl Sağlık Müdürü olan Memişoğlu o güne kadar neden bir adım atmadı, hastaneler faaliyetine neden devam etti?

- SGK özel hastaneleri fatura üzerinden denetlediğini söylüyor. Çetenin bebekleri gönderdiği hastanelerdeki faturalar neden farkedilemedi? Denetimler yeteri kadar yapılmıyor mu?

-  Benzer şikâyetler diğer illerden de gelmeye başladı. Bakanlık SGK anlaşmalı özel hastaneler ile ilgili nasıl bir önlem alacak?

- Özel hastanelerdeki suistimallere karşı etkin bir ceza ve denetim gelecek mi? 

BAKAN BİLGİN İTİRAF ETMİŞTİ

27. Dönem CHP Balıkesir Milletvekili ve eski Balıkesir Tabip Odası Başkanı Op. Dr. Fikret Şahin, Türkiye'deki yenidoğan yoğun bakım yataklarının büyük kısmının özel hastanelerde olmasına dikkat çekti. Sağlık istatistiklerine göre ülkede 13 bin 685 yeni doğan yoğun bakım yatağı olduğunu anımsatan Şahin "Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım yatak sayısı 7 bin 330 yani ülkedeki yenidoğan yoğun bakımların yüzde 54'ü özellerde. Sağlık bakanlığına bağlı hastanelerde yenidoğan yoğun bakım yatak sayısı ise 4 bin 738 yani yüzde 34,5.  Üniversite hastanelerindeki yenidoğan yoğun bakım yatak sayısı ise bin 617  yani yüzde 11,5. Yenidoğan yoğun bakım yatağı için SGK günlük 1300 ila 2800 TL ödüyor. Yenidoğan yoğun bakım yatakları özel hastanelerin en önemli para kazanma aracı haline gelmiş durumda. Sağlıkta özel sektörün ağırlığının bu derece artmış olması sağlık hizmetlerinde suistimal oranını da arttırmış durumda" dedi. Dönemin Çalışma ve Sosoyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in 1 Kasım 2022 tarihinde yapılan 2023 yılı Bakanlık bütçe görüşmelerinde de durumu itiraf ettiğini anlatan Şahin "O dönem Bilgin 'Özel hastanelerle ilgili sıkı bir denetim yapıyoruz çünkü özel hastanelerde ciddi istismarlar var' demişti" diyerek yaşananları özetledi. 

ÖRGÜTÜN ŞEMASI ORTAYA ÇIKTI

“Yenidoğan çetesi” soruşturması kapsamında kolluk kuvvetlerince hazırlanan fezlekede, şüphelilerin Sağlık Bakanlığı'nca hastanelere yönelik gerçekleştirilen denetimlerde evrak saklamaya ve değiştirmeye ilişkin aralarında yaptıkları görüşmeleri, şeması da yer aldı. Suç örgütü üyelerinin telefon görüşmelerinin bulunduğu "HTS" kayıtlarının de yar aldığı fezlekede çetenin yapılan ani denetimlerdeki evrak saklama, değiştirme çabaları ve yaşadıkları panik, HTS kayıtları ile polis değerlendirmesine yansıdı. Yapılan çalışmalarda örgütün elebaşı Fırat Sarı başta olmak üzere tüm üyelerin, 25 Eylül ile 10 Kasım 2023 tarihleri arasında yapılan ani denetimlerle ilgili, birbirleriyle 111 telefon görüşmesi gerçekleştirdikleri tespit edildi. Fezlekedeki suç örgütü şemasında, örgüt elebaşı, yöneticileri ve üyelerinin isimlerine yer verildi. Şemaya göre, suç örgütünün elebaşılığını Fırat Sarı'nın yaptığı, İlker Gönen ve Gıyasettin Mert Özdemir'in ise yönetici olduğu belirtilen fezlekede, örgütün üyelerinin ise Renas Kılıç, Serdar Yüksel, Fehmi Alperen, Hakan Doğukan Taşçı, Hasan Basri Gök, Deniz Korkmaz, Enes Kaan Bölükbaşı, Hüseyin Günerhan, Sümeyye Nur Arslan, Cansu Akyıldırım ve Mehtap Sayar olduğu aktarıldı. Bebeklerin tedavi süreçlerinden çıkar sağladıkları ileri sürülen 22'si tutuklu 47 sanığın yer aldığı "yenidoğan çetesi" iddianamesinde ''etkin pişmanlık'' hükümlerinden yararlanmak isteyen iki hemşirenin itirafları da dikkati çekti.Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yenidoğan çetesi" soruşturmasına ilişkin, "Temennimiz, bu sürecin hızlı bir şekilde sonuçlanması ve yargı sürecinde de varsa sorumluların hesap vermesi. Bu konudaki kararlılığımızdan kesinlikle zerre kadar taviz vermeyiz" dedi.

SivriSinekCaz

DİYALİZ ÇETESİ İDDİASI

Yenidoğan çetesi skandalından sonra bu kez de "diyaliz çetesi" iddiaları gündeme geldi. Gazeteci Fatih Ergin, Sözcü Tv'de Gazeteci Fatih Ergin, SÖZCÜ TV’de yatağa bağımlı hastaların usulsüz bir şekilde diyaliz ünitesi olan özel hastanelere sevk edildiğini anlattı. Sevk edilen özel hastanede hastanın hikayesine ve epikriz raporuna bakılmadığını belirten Ergin, bazı hastaların dosyalarına diyalize bağlanmadığı halde “diyalize bağlandı” yazıldığını belirtti. Ergin, hasta yakınlarının e-Nabız’daki detayları görmesi kısıtlanırken özellikle hedefin yaşlı hastalar olduğunu ifade etti. 

MÜNFERİT OLAY DEĞİL

“Yenidoğan çetesi"ni eski Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun sahibi olduğu Avcılar Hospital önünde protesto eden TKP İstanbul İl Örgütü tüm özel hastanelerin devletleştirilmesini talep etti. “Bebeklerin katili patron düzeni”, "Boyun eğme memlekete sahip çık”, “Çetelerden hesabı komünistler soracak” sloganlarının atıldığı eylemde basın açıklamasını Yaren Bedel okudu.Gözlerini kâr hırsı bürümüş bir çetenin kâr hırsıyla kurulmuş özel hastaneleri kullanarak ayını doldurmamış çocukları katlettiğinin yakın zamanda ortaya çıktığını belirten Bedel “Bu olayı münferit bir olay olarak görmüyoruz. Bu düzenin sağlığı getirdiği hal, insan sağlığının kârlara feda edilmesidir. Sağlığımız çetelere, çete iş birlikçilerine terk edilmektedir” dedi.

➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..
.com/img/a/